CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 30 gün sonra ilk defa tutuklanan ve yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i ziyaret etti. Özer, İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’e seslenerek “Bir ülkenin kaderiyle oynama, birilerinin aparatı olma” dedi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i 30 gün sonra Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Özer, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmış ve yerine kayyum atanmıştı.
CHP lideri, İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’e seslenen Özel Ahmet Özer’in suçsuz olduğunu ve yaratılan algı operasyonunun onur kırıcı olduğunu belirtirken sözlerine şu şekilde devam etti:
Akın Gürlek eliyle parti üyemiz Ahmet Özer’e düşman ceza hukuku uygulanmaktadır! Seni uyarıyorum, bir ülkenin kaderiyle oynama, birilerinin aparatı olma. Ne oldu Akın Bey, hani arkanızda duruyorlardı? Zekeriya Öz’e de zırhlı araç veriyorlardı, altından çekiverdiler. Senin de şimdi arkandan çekildiler, göreceksin günü gelince arkanda kimse kalmayacak. Onun için tövbe et, istifa et, onurunla bir kasabada avukatlık yap, hiç olmazsa senin de hukukunu biz savunuruz, yoksa sonun son değil!
Ayrıca Özel, tutukluluğunun birinci ayında tutukluluk durumunun değerlendirilmesi adına SEGBİS ile hâkim karşısına çıkarılan Özer’in 4 sayfalık savunmasının okutulmadığını belirtti. Özel hakimin “Sen onları cezaevine ver o savunma beni bulur. Ama kararım tutukluluğun devamıdır” dediğini aktarırken bu ifadelere yönelik, “Böyle bir düşman hukukuyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Gizli tanığın, Özer’in tutuklanmasından sonra ortaya çıktığını belirten Özel, “Bir an önce iddianameyi yazın” diyerek çağrıda bulundu.
“Bu cezaevinde şu anda Hatay’ın seçilmiş Milletvekili Can Atalay, partimizin mensubu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Daire Başkanı Tayfun Kahraman, Sayın Osman Kavala, Selçuk Kozağaçlı, Nasuh Mahruki gibi toplumun çok yakından takip ettiği ve tek suçları bu ülkede hak ve adalet mücadelesine nefes vermiş olan kişiler, söyledikleri sözlerden dolayı, yaptıkları herhangi bir eylemden değil söyledikleri sözlerden ve muhalif tutumlarından dolayı burada tutuluyorlar. Malum bugünkü ziyaret, neredeyse bir ay sonra gerçekleşmiş bir ziyaret. Milletvekilleri ziyaretle ilgili taleplerini bildirirler, bu ülkenin yerleşmiş kamu yönetimi anlayışı gereğince bekletmeksizin gerekli işlemler yapılır ve görüşmeler yapılır.
Ben bu cezaevinde daha önce, terör örgütü lideri olduğu iddiasıyla bu cezaevinde bulunan bu ülkenin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret etmiştim. Partimizden seçilmiş milletvekilleri Mustafa Balbay’ı, Tuncay Özkan’ı, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Milletvekili Engin Alan’ı, Mehmet Haberal’ı burada ziyaret etmiştim. O dönemde onların hepsi teröristti. Ama şu anda hepsinin bir yalana, bir kumpasa ve siyasi çıkarlara alet edilecek bir takım oyunlara argüman olarak burada tutulduklarını hepimiz biliyoruz. Bizim o dönem ‘kumpas’ dediğimiz davalara darbeden sonra Sayın Erdoğan, ‘Milli ordumuza kumpas kurmuşlar, hepimize kumpas kurmuşlar’ demişlerdi. Şimdi Erdoğan yine durmuyor. Savcı değişik, devletin içindeki yapılanma değişik, adları değişik, mantık aynı devam ediyorlar. Ahmet Yavuz’lar, İsmail Hakkı Pekin’ler, Cem Gürdeniz’ler, Murat Sabuncu’lar, Barış Terkoğlu’lar, Barış Pehlivan’lar, Murat Ağırel’ler, Merdan Yanardağ’lar, buradan geldiler ve geçtiler. Onların içinde şu anda itibarı yerinde olmayan kimse yok, hiç kimse yok. Onlar şu anda toplumun dikkatle dinlediği, değer verdiği, kendilerine saygı duyulan insanlar. Ama onları o günlerde buraya tıkanlara da saygı duyan yok. Bir kısmı şimdi burada yatıyor. O günlerde söylediğimiz gibi. O kumpasları kuranlar şimdi devlete karşı darbe girişiminden burada yatıyorlar. Kurdukları kumpasların cezasını çekiyorlar. Bavul bavul taşıdıkları sahte delillerin, kendilerine getirilen sahte delillerle tutuklama yapmanın cezasını çekiyorlar. Onların o suçu işlediklerine dair de bu toplumda genel bir kanaat var zaten. O günlerde söylediğimiz zaman gülüp geçenler, küçümseyenler şimdi ne durumdalar düşünsünler.
Son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. FETÖ’vari kumpaslarla iş görenler FETÖ’vari sonu görürler. Ya kaçarak, sıçan gibi bu ülkeyi terk eden Zekeriya Öz’ü hiçbirimiz unutmadık. Ya günü gelince o çok güvendikleri arkalarından çekilirler, ya kaçarak giderler ya da burada ettiklerinin cezasını çekerler. Bu yüzden tutuklamanın, gözaltının ilk anından itibaren çalınıp da açılacak kapıya çilingirle, balyozla gelenleri, belediye kapısını balyozla kıranları, aramaları FETÖ’nün ilk dönemi gibi avukatsız yapanları. Hukuksuz delilleri avukatsız koyanları, oradan alanları, ilk gün soruşturmayı başka delille açıp, sonra o delillerin altı boşalınca gizli tanıkla oraları doldurmaya çalışanları gördük. Sonlarını da biliyoruz. Şimdi aynı şeyleri yapanlara şunu söyleyim: Sonunuz aynı olur. Hukukun dışına çıkmayın. Sizi dikkatle izliyoruz, dikkatle takip ediyoruz. Hukukun dışına çıkanın, günü geldiğinde hukuk arkasında da duramıyor. Çünkü diyor ki ‘Sen de bunları yaptığına göre bir suç örgütünün mensubusun. Avukatsız arama mı olur?’ diyor. ‘Gizli tanık bulup da gizli tanığa ne söyleyeceğini söyleyen savcı mı olur, başsavcı mı olur?’ diyor. Bugün birileri için suçlu yaratmaya çalışanlar, o gün dünya kadar suçun hesabını veremez duruma geliyorlar. Bunu açıkça söylemek durumundayım.
Burada 30 gündür tuttuğunuz Ahmet Özer, kısa sürede üç aşevi açmış, ‘6 tanesinin daha inşaatı sürüyordu’ diyor. ‘Bir kreş açtım. Dördünün temelini attım. Bir yılda 15 kreş hedefim vardı. Belediye meclisinin hepsi biliyor bunları, planladık, kararlarını aldık’ diyor. ‘70 caddeye asfalt attık. 8 bin 500 ayrı noktada onarım yaptık. Esenyurt gibi yerde, bir karış yeşil alanı kalmayan yerde 100 bin metrekarelik devasa bir park yaptık. Esenyurt, temiz yurt dedik. Kaymakamla, valilikten gelenlere kol kola kampanyalar başlattık. Heyecanlıydım, Esenyurt’a hizmet veriyordum. Şimdi görüyorum, duyuyorum ki bunların hepsi durmuş. Kahroluyorum’ diyor. ‘Esenyurt’un hizmete ihtiyacı var. Esenyurt’ta iki kişiden biri beni seçti hizmet edeyim diye. Bunlar nasıl olur inanamıyorum’ diyor. 40 yıldır bu ülkeye hizmet eden, dekanlık yapmış, rektör yardımcılığı yapmış, 10 bin öğrencinin diplomasında imzası olan, Devlet Planlama Teşkilatı’nda yerel yönetimler bölümünde başkanlık yapmış, GAP Master Planı’nı hazırlamış, Güneydoğu Anadolu’nun belediyeler birliğinin genel sekreterliğini yapmış, Birleşmiş Milletler Habitat 2’de Türkiye delegesi olmuş, 38 kitap, 350 uluslararası bildiri, 200 makale yazmış, beş büyük ödül almış, yılın bilim insanı ödülünü almış birisi kendisi. Deniz Baykal döneminde partiye üye olmuş, Kemal Kılıçdaroğlu’na, bana Ekrem İmamoğlu’na sayısız raporlar yazmış, 16 yıldır partinin üyesi, parti meclisine aday olmuş, belediye başkan adayı olmuş, milletvekili adayı olmuş, en nihayetinde belediye başkanı olmuş birisi bir algı operasyonuyla, bir terör örgütünün üyesi gibi suçlanıyor.
Dediği şu: ‘Yahu ne terör örgütünün üyesi? DEM bir siyasi partidir ama DEM’in de hiçbir zaman üyesi olmadım. Benim partim Cumhuriyet Halk Partisi’ diyor. ‘16 yıldır bu partideyim, çabalıyorum. Çalıştığım üçüncü genel başkansınız’ diyor. ‘Hayatım boyunca hep teröre karşı oldum, yazdığım bütün kitaplar çatışmalı süreçlerin terörün mutlaka ve mutlaka demokrasi yoluyla alt edilmesi, durdurulması, barışın sağlanmasıdır’ diyor. Bir yöntem terörü bastırmaktır. 40 yıldır olmadı, şimdi Devlet Bey başka bir adım atmaya çalışıyor. Ya da ayrılmadır. Kürtlerin yüzde 85’i benim çalışmalarımda ayrılmaya hep karşıydılar. Ben de ayrılmaya karşı, birlikte yaşamı, demokrasiyi savundum’ diyor. Bunun için Cemil Çiçek çağırdı Anayasa Komisyonu’na, 5 saat sunum yaptım. Bunun için Naci Bostancı çağırdı komisyona, 3,5 saat sunum yaptım. Süleyman Soylu bunun için beni çağırdı, raporlar istedi, onlarla çalıştım. Recep Tayyip Erdoğan bunun için bana her bayram tebrik yollar, her süreçte mutlaka görüşüme başvurur’ diyor. Bugünkü İçişleri Bakan Yardımcısı Van Valisi iken Münir Bey, benden Kürt sorununun çözümüne dair rapor aldı. Üst yazı ile hazırlattığı raporu Ankara’ya yolladı’ diyor. Şimdi ben ne zaman terörist oldum?’ diyor. Münir Bey’e soruyor, ‘Sen Van Valisi iken beni tanıyorsun. Ben ne zaman terörist oldum?’ Naci Beye soruyor, Cemil Çiçek’e soruyor, Tayyip Bey’e soruyor. Bu yüzden partimizin 16 yıldır üyesi, her kademede görev talep etmiş. Seçilmiş belediye başkanımıza yapılan bu muameleyi kabul etmiyoruz. Şunu söylemek gerekiyor. Hepimiz biliyoruz ki hepiniz biliyorsunuz ki Ahmet Özer suçsuzdur.
Bir şafak operasyonuyla evine gelip, belediyeye gelip balyozlarla kırıp yaratılan operasyon, yaratılan algı operasyonu onur kırıcıdır. Yatak odasına eşinin sokulmayıp, uykusundan polisler tarafından kaldırılarak gözaltına alınması onur kırıcıdır. Türkiye’de kimseye yapılmamış muameledir. Avukatsız işlemler hukuksuzdur. Dosyada gizlilik vardır. Ahmet Özer’in aktarımı ile söylüyorum: ‘Dosya bana gizli, avukatlarıma gizli. Basına açık. Ben altyazıdan okuduğumu ertesi gün avukatlarımdan duyuyorum. Sürekli basına gizlilik olan dosyadan bilgi sızdıran bir iletişim var’ diyor. İstanbul Başsavcısı’na sesleniyoruz: Bu dosyanın basın iletişimini kim yapar, niye yapar, ne amaçla yapar? Gizlilik olan dosyada bizlerin duymadığı şeyleri, ya da sonradan duyacağı şeyleri iktidara yakın medya nasıl yazmaktadır? Buradaki amaç nedir? Bunu konuşmak lazım. Önce televizyondan, sonra avukatlardan duyulan bir bilgi dosyanın maksatlı olarak manipüle edildiğini kanıtlamaktadır.
Burada şunu bir kez daha hatırlatalım. İstanbul’un başka bir başsavcısı vardı. Ona Sayın Ahmet Özer ile ilgili efendim 10 yıl önce taziye telefonu açmış, 10 yıl önce filanca makalesini yazmış. Efendim hesabına bu para gelmiş, kaynağı belli değil. Terör bağlantısı olabilir diye gitmişler. Adamcağız bunu atmış. ‘Yahu arkadaşlar bununla soruşturma mı olur?’ demiş, 10 yıl önce taziye telefonuyla. Onun üzerine geçmişte burada Çağlayan Adliyesi’nde hakimler başarılıysalar oturdukları yerde oturdukça güçlenecekken, terfiyen tayin görecekken, kötü işler yaparsa başka mahkemeye sürülecekken, mahkeme mahkeme gezdirilen ve her mahkemede birinin adaletini katleden Akın Gürlek, artık hukuk bitti, siyasi bir makam olan bakan yardımcılığına atanmışken… Sayın Erdoğan’ın ifadesidir; ‘Bakanlarımız teknik kişiler. Bakan yardımcılarımız siyasi olacak ve örgütümüzle, teşkilatımızla siyasetin bağını kuracak’ demişken Akın Gürlek, bu işleri yapacak başka bir elverişli emir eri bulunamadığı için bir telefonla ‘Sen İstanbul’a lazımsın’ denilip, geldi İstanbul’a başsavcı oldu. Kendinden öncekilerin ‘Olmaz arkadaşlar’ dediği soruşturmayı açtı ve bu felakete yol açtı. Şimdi geldiğimiz noktada Akın Gürlek eliyle belediye başkanımıza, parti üyemiz Ahmet Özer’e düşman hukuku uygulanmaktadır. Düşman ceza hukuku uygulanmaktadır.
Osman Yalçın’ın gözaltı kararına dair konuşan Özgür Özel, “Esenyurt’a operasyona devam etmek için, Ahmet Özer üzerinden yaratamadıkları algı için yeni bir algı yaratmaya çalışıyorlarsa onu bilmem!” dedi.
Sendika.Org