Bu ateşkesle birlikte Hizbullah’ın bekasından Lübnan’da artık topyekûn çöküşe dönüşen siyasi sıkışmaya kadar birçok sorun tetiklenmiş oldu. Lübnanlı siyasetçilerin artık mezhepçi yapıdan ve anayasadan kaynaklanan sorunları görmezden gelme, geçiştirme gibi bir lüksü yok. İsrail saldırıları sona erer ermez Lübnan içinde domino taşları gibi birçok sorun arka arkaya su yüzüne çıkacak
Lübnan’da nihayet ateşkes sağlandı. Çarşamba günü sabah saat 4 itibarıyla ateşkesin başlayacağının duyurulması ile birlikte binlerce iç göçmen yollara düştü. Beyrut’tan güney Lübnan’a uzanan kara yolu daha gün doğmadan hınca hınç insan ve araç doldu.
Her ne kadar Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri iç göçmenlere evlerinize dönün çağrısı yapsa da Lübnan Ordusu “Biraz daha bekleyin” uyarısını yineledi. Özellikle Lübnan-İsrail sınırına birkaç km mesafede olan köylere hâlâ İsrail ordusunun saldırabileceğinden endişe ediliyor. İsrail ordusu Lübnan köylerinden birkaçına girmişti ve hâlâ o köylerden çekildiklerine dair açıklama yapılmadı. Ancak 1 milyon 200 bini aşan iç göçmenler bu uyarıları dikkate alacak gibi görünmüyor. Herkes köyünün, kasabasının ve en önemlisi de evinin, iş yerinin durumunu görmek istiyor. Yine güney Lübnanlıların büyük kısmının tarım ve hayvancılık yaptıkları biliniyor. Son 3 aydır şiddetlenen saldırılar nedeniyle tarlasını-bağını, bahçesini geride bırakanlar daha bir endişeliydi. Sonuçta zeytinler dallarında, sebzeler ve meyveler bahçelerde çürümeye başlamıştı.
Cevapsız sorular bununla da bitmiyor. Her bir Lübnanlı ateşkesin sağlanmasına çok sevinmiş olsa da uygulama aşamasının çok da kolay olmayacağının farkında. Sonuçta işin içinde İsrail-İran mücadelesi, İran’dan Suudi Arabistan’a ve Amerika ile Fransa’ya kadar nüfuz savaşları var. Ayrıca Gazze savaşı da henüz bitmedi. Gerçi Lübnan’da ateşkes sağlandıktan sonra Gazze’de ateşkesin sağlanması için girişimler yoğunlaştırılacak gibi görünüyor ancak 7 Ekim saldırısının bölgede yeni bir dönemin miladı olduğu da bir gerçek.
Kısacası Lübnan’da ateşkes sağlanmış olsa da ateşkesin uygulanması süreci birçok krize gebe ve bölgede hava kolay kolay yatışacak gibi de görünmüyor.
Ateşkesi sağlayan yol haritası 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı’na dayanıyor, 1701 sayılı Karar da Hizbullah’ın güney Lübnan’dan çekilmesini ve ardından silahsızlandırılmasını da öngörüyor. Hizbullah’ın sadece askeri kanadının olmadığını, Lübnan iç siyasetini domine eden siyasi hareketlerden biri olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu çerçevede “Hizbullah’a ne olacak?” sorusu başlı başına komplike bir soru olarak ortada duruyor.
Bütün sorunlara ve sorulara rağmen Lübnan’da hem can kayıplarına hem de yıkıma sebep olan sürecin bir ateşkes ile sona ermesi elbette olumlu bir gelişme.
Amerikalıların planı olarak bilinen ateşkes sürecine göre;
Gelelim ateşkes planının en can alıcı noktasına;
Bir kez daha altını çizmekte fayda var; bu ateşkesle birlikte Hizbullah’ın bekasından Lübnan’da artık topyekûn çöküşe dönüşen siyasi sıkışmaya kadar birçok sorun tetiklenmiş oldu. Lübnanlı siyasetçilerin artık mezhepçi yapıdan ve anayasadan kaynaklanan sorunları görmezden gelme, geçiştirme gibi bir lüksü yok. İsrail saldırıları sona erer ermez Lübnan içinde domino taşları gibi birçok sorun arka arkaya su yüzüne çıkacak.
Bekleyip göreceğiz elbette ancak Lübnan’ın bir taraftan hasar tespit ve yeniden imar ile uğraşırken bir taraftan da devletin birçok kurumunu yeniden inşa etmesi gerekecek gibi görünüyor.
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.