Cumartesi Anneleri 1025. hafta eylemlerinde Galatasaray Meydanı’ndaydı. Cumartesi Anneleri bu haftaki eylemlerinde Ali Tekdağ’ın akıbetini sordu
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle yaptıkları eylemin 1025. haftasında Galatasaray Meydanı’nda toplandı.
Cumartesi Anneleri 1025. haftaki eylemlerinde 1991 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Ali Tekdağ’ın akıbetini sordu.
Basın açıklamasını İHD Hakkari Şube Başkanı Sibel Çapraz okudu.
İnkar ve cezasızlık siyasetinin yaygın şiddet kültürünü beslemeye devam ettiğini belirten Çapraz, toplumsal barışın sağlanması için bu adaletsizliğin ortadan kaldırılmasının şart olduğunu söyledi. Diyarbakır’da pastane işleten Tekdağ’ın 3 Kasım 1991 tarihinde zorla beyaz bir minibüse bindirildiğini hatırlatan Çapraz, Tekdağ’ın gözaltına alındığının tüm başvurulara rağmen inkar edildiğini söyledi.
21 Ocak 1996 tarihli Evrensel Gazetesi’nde yayınlanan “Bir JİTEM Subay’ının İtirafları” başlıklı haberde, Ali Tekdağ’ın 120 gün süren ağır işkence sonrası silahla taranarak öldürüldüğü ve öldükten sonra, tanınmaması için üzerine benzin dökülerek yakılıp Silvan-Diyarbakır karayolunda bir dere yatağına gömüldüğü bilgisi yer aldı.
Ancak ailenin ısrarları ile açılan yedi soruşturmadan da sonuç alınamadı. AİHM başvurusu sonucunda ise Ali Tekdağ’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yürütülen soruşturmaların eksik ve yetersiz oluşu nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği sonucuna varılarak Türkiye mahkum edildi.
Kaç yıl geçerse geçsin Ali Tekdağ ve tüm kayıplar için mücadelelrine devam edeceklerini belirten Cumartesi Anneleri; Ali Tekdağ’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili hakikati açığa çıkaracak, suçun fail ve sorumlularını yargılayarak cezalandıracak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini talep etti.
Basın açıklamasının tamamı ise şu şekilde:
İnsan haklarına dayanan demokratik bir rejimin yolu, geçmişin suçları ve hakikatleri ile yüzleşmek ve hesaplaşmaktan geçer. Türkiye’de ise, kadim bir devlet geleneği olarak yaşatılan inkar ve cezasızlık siyaseti, yaygın şiddet kültürünü beslemeye, hukuksuzluğu ve adaletsizliği büyütmeye devam ediyor.
Bu adaletsizlik ortadan kaldırılmadan, Türkiye’de demokrasi ve insan haklarına saygılı bir rejim kurulamaz, yaygın şiddet kültürü önlenemez ve toplumsal barış sağlanamaz.
1025.haftamızda, hakikat ve adalet talebimizin 30 yıldır karşılık bulmadığı, Ali Tekdağ dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Yedi çocuk babası, Ali Tekdağ, Diyarbakır’da yaşıyor, babası Hamit Tekdağ ile Bağlar’da pastahane işletiyordu. HEP içerisinde siyasi faaliyet sürdüren Ali Tekdağ, onlarca kez gözaltına alınmış ve ağır işkence görmüştü.
3 Kasım 1991 tarihinde, Ali Tekdağ evden eşi ile birlikte çıktı. Alışveriş yapmak üzere Dagkapı Şekerbank civarına geldiklerinde, sivil giyimli,uzun namlulu silahlı ve telsizli kişiler Tekdağ’ı zorla beyaz bir minibüse bindirerek götürdüler.
Tekdağ Ailesi’nin ve İHD’nin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı ve Ali Tekdağ’ın gözaltına alındığı inkar edildi.
Ancak, S.D isimli bir kişi, Ali Tekdağ’ı gözaltına alınmasından 45 gün sonra, Diyarbakır Çevik Kuvvet Merkezi’nde gördüğünü açıkladı ve onun, “Aileme söyleyin beni katledecekler” diye bağırdığını aktardı.
21 Ocak 1996 tarihli Evrensel Gazetesi’nde yayınlanan “Bir JİTEM Subay’ının İtirafları” başlıklı haberde, Ali Tekdağ’ın 120 gün süren ağır işkence sonrası silahla taranarak öldürüldüğü ve öldükten sonra, tanınmaması için üzerine benzin dökülerek yakılıp Silvan-Diyarbakır karayolunda bir dere yatağına gömüldüğü bilgisi yer aldı.
Ancak, ailenin ısrarlı başvuruları sonucunda açılan yedi soruşturmadan da sonuç alınamadı. Bunun üzerine Hatice Tekdağ AİHM’e başvurdu. AİHM, Ali Tekdağ’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yürütülen soruşturmaların eksik ve yetersiz oluşu nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği sonucuna vararak Türkiye’yi mahkum etti.
Gözaltında kaybedilişinin 30. yılında, Ali Tekdağ’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili hakikati açığa çıkaracak, suçun fail ve sorumlularını yargılayarak cezalandıracak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini talep ediyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin; Ali Tekdağ için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Sendika.Org