Hatay’da Reşit Kibar için düzenlenen yaşam nöbeti Antakya Atatürk Parkı’nda kurulan beton santralinin yanı başında yapıldı. Nöbette zeytinlikleri için 76 gündür direnişte olan Çiğdem Mutlu Arslan, Harbiye Mahallesi’nden Edibe Güzel isimli bir yurttaş, Ses Hatay Şube Sekreteri Mihriban Yıldırım, katledilen kadınlar için Evrim Çakır söz aldı. Sonrasında bir basın açıklaması okundu. Açıklamada “Hatay’da kentimizi, mahallelerimizi, zeytinliklerimizi, yollarımızı, şelalelerimizi, dağlarımızı, yaşam alanlarımızı savunanlar olarak sermayenin ve onun iktidarının halka açtığı bu savaşta Türkiye çapındaki bütün yaşam savunucuları ile aynı kavgayı verdiğimizi biliyoruz” denildi
Yaşam savunucuları, Antakya Atatürk Parkı’nda kurulan beton santralinin yanı başında Reşit Kibar için nöbetteydi.
Nöbete Halkevleri, Toplumsal Özgürlük Partisi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Yaşam Meclisleri, Sağlık Emekçileri Sendikası Hatay Şubesi, Hatay Tabip Odası üyeleri ile 76 gündür zeytinlikleri için direnen Çiğdem Mutlu Arslan ve Gezi Direnişi’nde katledilen Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan katıldı.
Zeytinlikleri için 76 gündür direnişte olan Çiğdem Mutlu Arslan söz alarak şunları söyledi:
Doğa katliamlarına dur demek için 76 günündeyim. Direnişimin ne yazık ki hukuksuz yapılan gaspvari yöntemlerle ağaçlarımız kıyıldı ve bu ağaçlar aslında asırlık. Zeytinin asidinin düşük olduğu ağaçlar kaliteli ağaçlar ve bunlar yol projesi olmadan katledildi ve katledilmeye devam ediyorlar. Ancak bir sistem daha uygulanıyor şu anda 1939’da uygulanan ağacı kesme yasak yasası aslında şu anda yakılarak devam ediliyor artık ağaç kesmiyorlar önce yakıyorlar canlı ağacı cansız hale getirip ondan sonra sökmeye çalışıyorlar. Ben devam ediyorum hukuksuzluklara karşı direnmeye devam ediyorum. Aslında bugün beton santralini konuştuk, taş maden ocaklarını da konuşmamız lazım. Kuruyer Mahallesine de gittim her alanda direnmeye devam ediyorum alanlardaki hukuksuzlukları her gün kanıtlıyorum.
Harbiye Mahallesi’nden söz alan Edibe Güzel isimli bir yurttaş da kentteki yolların bozukluğunu ve toz sorununu dile getirerek yerel yönetimlerin görevini yapmadığına dikkat çekti.
Ses Hatay Şube Sekreteri Mihriban Yıldırım da söz alarak şunları söyledi:
Merhaba herkese biliyorsunuz insanı hasta eden bir sistem içeresinde yaşıyoruz. Şu an doğa katliamı ekolojik katliam ne yazık ki bizleri hasta etme üzerine işliyor. Biz depremin ilk dönemlerinde burada yıkımlar susuz yapılırken bunu çok dile getirmiştik bu yıkımların susuz yapılmaması lazım bir şekilde bu tozun engellenmesi lazım diye ve belli yerlerde halk bir araya gelip bu yıkımlara karşı yıkımların toz çıkarmasına engel olmak için bir şeyler yapmıştık. O dönemlerde de depremin ilk dönemlerinde biz aynı zamanda bir çalışmada yaptık burada TTB ile. Hatay’daki mevcut hava kirliliği normalin çok çok daha üzerindeydi o zamanlar şimdi ise evet yıkımların azaldığını ama bu beton santralleri ile birlikte devam eden başka sorunlarla birlikte hava kirliliğinin devam ettiğini görüyoruz ve şunu da biliyoruz Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporları tutulmadan, çevreye nasıl zararlı olacağı, insana nasıl zararlı olacağı ile ilgili değerlendirmeler yapılmadan bu santrallere onay veriliyor ya da bir şekilde işlerini görüyorlar. Tozlar bizim bildiğimiz bu zamana kadar yapılan çalışmalar sadece tozun bile asbest değil en çok bildiğimiz asbest kanser yaptığını biliyoruz sadece toz bile kanserojen olduğunu hatta sadece ileri dönemli kanserler değil yakın dönemli ciddi akciğer hastalıklarına sebebiyet verdiğini hatta yine tozun kadınlarda meme kanseri ilişkilendirildiğini biliyoruz yani şu anda hiçbir şekilde hesaba katılmadan çevreye ve insan sağlığına etkileri değerlendirilmeden yapılan bu santraller bu ekolojik yıkım insan sağlığını ciddi oranda etkiliyor ve biz yakın dönemli ve uzak dönemli etkilerini yıkıcı bir şekilde yaşayacağız ve aslında etkileriyle de görüyoruz sık sık hasta olma gibi bir türlü iyileşememe gibi solunum yolu hastalıkları gibi o nedenle aslında sağlımız için ekolojik yıkama karşı yaşam nöbetlerimize yaşamı savunmaya devam edelim diyoruz ve bu mücadele içerisinde olacağımızı bir kez daha duyuruyoruz.
Nöbette kadınlar katledilen İkbal ve Ayşenur için ses çıkardı:
Cankurtaran Halkı için bugün Hatay’dan ses vermek için yan yana geldik. Bugün en çok da yaşamayı kadınlar talep ediyor biliyorsunuz. Dün İstanbul’da iki kadın arkadaşımız ne yazık ki katledildi İkbal ve Ayşenur. Biliyoruz fail sadece kadın cinayetlerini işleyen erkekler değil, bu cezasızlık politikasıyla failleri cesaretlendirenler, İstanbul Sözleşmesini kadınların yaşam güvencesi olan sözleşmeyi fes edenler, 6284 Sayılı Yasayı uygulamayanlar, bugün ne giyeceğimizden nasıl doğuracağımıza kadar hayatlarımıza hükmedenler kadın cinayetlerinin sorumlusudur. Katledilen tüm kız kardeşlerimizin kanı bu iktidarın elindedir bugün bir kez daha İkbal ve Ayşenur nezdinde katledilen tüm kadınlar için buradan yaşam nöbetimizden ses vermek istiyoruz.
Yaşam savunucuları adına okunan ortak basın açıklamasında Artvin halkının yaşam mücadelesiyle Antakya halkının yaşam mücadelesinin ortak olduğu vurgulandıktan sonra Cankurtaran köylülerinin talepleri bir kez daha dile getirildi ve şunlar söylendi:
Reşit Kibar’a sıkılan kurşun, şirketlerin ve onun temsilcisi olan iktidarların halka açtığı büyük savaşın bir parçasıdır. Bugün bizler Hatay’da kentimizi, mahallelerimizi, zeytinliklerimizi, yollarımızı, şelalelerimizi, dağlarımızı, yaşam alanlarımızı savunanlar olarak sermayenin ve onun iktidarının halka açtığı bu savaşta Türkiye çapındaki bütün yaşam savunucuları ile aynı kavgayı verdiğimizi biliyoruz. Hatay kenti bugün inşaat şirketlerinin ihale kovaladığı dev bir şantiye sahasına çevrilmiş halde. Şirketlerin kârını güvence altına alanlar, halkın yaşam hakkını hiçe sayıyor. Hala süren yıkımlar, taş ocakları, işte bu parkın yanı başında olduğu gibi kentimizi soluksuz bırakan beton santralleri, hafriyat kamyonları ölüm saçıyor. Mülki amirlikler denetleme görevlerini yerine getirecekleri yerde, şirketlere kanunları çiğnemeleri için yol veriyor. Bu kentte hukuk işlemiyor, mahkeme kararı olmadan arazilerimize, evlerimize, zeytinliklerimize el konuyor. Ancak biz ne olursa olsun yaşamımızı savunmaya devam edeceğiz. Doğayı, yaşamı ve haklarımızı savunmak için kararlıyız.
Bugün burada memleketin dört bir yanında olduğu gibi bizler de doğa ve yaşam savunucuları olarak nöbetteyiz. Cankurtaran’a ses olmak, kentimizi ve doğamızı savunmak, direnişi güçlendirmek için nöbetlerimiz devam edecek. Hep birlikte, dayanışma içinde mücadelemizi sürdüreceğiz.
Artvin halkı yalnız değildir!
Yaşam hakkımızı savunacak, Hatay’ı yeniden kuracağız!
Sendika.Org/Hatay