Artvin Cankurtaran’da orman parkı ve konaklamalı mesire alanı projesi için yapılacak ağaç kesimine engel olmak isteyen Reşit Kibar öldürüldü. Halkın tepkisi daha da arttı. Peki bölge halkının bu denli itirazına sebep olan projede ne var?
Artvin Cankurtaran’da orman parkı projesi için 3 Eylül’de ağaç kesim ekipleri ormana girince köylüler kesim ekibine müdahale etti. Köylüler engel olmaya kalkınca Muhammet Ustabaş, köylülere silahla saldırdı. Yaralananlardan Reşit Kibar, tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
Kibar’ın ölümünün ardından oluşan tepki sonucu ihaleyi alan Yapısoy Beton, projeden çekildiğini duyurdu.
Peki bölge halkının bu denli itirazına sebep olan projede ne var?
Artvin’in Borçka-Hopa ilçeleri sınırındaki Cankurtaran Geçidi’nin önemli bir bölümü için orman parkı ve konaklamalı mesire alanı projesi ruhsatı verildi. Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yap-işlet-devret modeliyle ihalesi yapılan 17,27 hektarlık alanın projesinde, kır lokantası, kır evleri, yöresel ürün satış yeri, çocuk oyun alanı, amfi tiyatro, büfe, kameriyeler, macera parkı, seyir terası, yürüyüş yolları, spor tesisleri, çadır kamp alanı ve karavan alanı yer alıyor.
Bölge halkı kendilerinin bile ek içme suyu kaynağı arayışında olduklarını, bir de turizm tesisi yapılırsa su probleminin iyice derinleşeceğini ifade etti. Cankurtaran Geçidi’nin doğallığının bozulacağını, kendilerinin bölgeye dair tasarruf haklarının kalmayacağını, ihaleyi alan Yapısoy Beton’un sahibi Yunus Merttürk’ün de bölgenin tek sahibi gibi davranacağını dile getirdiler. Rant alanının genişlemesiyle daha fazla ormanın katledilmesinin de önünün açılacağını eklediler. Bölge halkı özetle “Bu bölge bu projeyi kaldırmaz” diyor.
Bölge halkı orman parkı projesi bahanesiyle köylerinin madene açılacağını da söylüyor. Bu kaygıyı kuvvetlendiren veriler de var. Aynı bölge üç yıl önce Orman İşletmeleri Müdürlüğü tarafından taş ocağı işletmesi yapılması için Reşit ve Bünyamin Merttürk’ün sahibi olduğu İçkale firmasına ihale edilmişti. Köylülerin direnişiyle taş ocağı projesi engellenmişti.
Yunus Merttürk ile Reşit ve Bünyamin Merttürk’ün aralarındaki ilişki akrabalıkla sınırlı değildi. Sürekli birlikte çalışan iki firma. Taş ocağı projesinin iptal edilmesinin ardından aynı bölgeye Yunus Merttürk’ün firmasına ihale verilmesi bu şüpheyi kuvvetlendiriyordu.
Üstelik alan çok geniş, işaretlenen ağaç sayısı da çok fazlaydı. Köylüler ilk müdahale ettiğin kesilmek üzere damgalanan ağaç sayısı 380’di ve 1000’in üzerine çıkacağı düşünülüyordu. Araç yolunun genişliğinin de 5 metreyi bulacağı ifade ediliyordu.
Köylüler bu kapsamda bir projenin şirketin mevcut ekonomik yapısıyla üstlenemeyeceğini, bunun da maden açma girişiminin bir parçası olduğunu düşünüyordu. Köylülerin düşüncesine göre proje şöyle şekillenecekti:
Devletten hibe alacaklar, bu hibeyi harcayacaklar ama projeyi de ilerletmeyecekler. Orman İşletme Müdürlüğü, ihalenin şartlarını yerine getirmedikleri için projeyi onlardan alacak. Ama zaten ağaç kesimleri yapılmış, kazılar başlamış, belki temel de atılmış olacak. Bir müddet atıl kaldıktan sonra bölgedeki orman vasfı kaldırılacak. Orman vasfı da kaldırıldığı için artık madenciliğe “uygun” hale gelmiş olacak.
Artvin halkının geçimi tarım ve hayvancılığa dayanıyor. Dolayısıyla toprağın ve su kaynaklarının kullanımı bölge halkı açısından hayati önem taşıyor. Bölgedeki maden, HES, turizm tesislerinin tamamı bölge halkının geçim kaynaklarını tahrip etmekte ve kentlere işçi olarak göçmeye zorlamaktadır.
Hopa’da yapılan eylemde Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk bu noktaya dikkat çekerek şunları söylemişti:
Artvin’in, Karadeniz’in ve Türkiye’nin dört bir yanı yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmiş durumda. Biz zaten deremizden toprağımızdan olursak yaşayacak yerimiz yok. O yüzden bizi ölümle tehdit etmeyin. Biz bu coğrafyada yaşayamayacaksak zaten ölümü göze almışız demektir.
Sendika.Org