Yeni iş kanunu hazırlıkları sürerken iktidar medyasında “Mesailer kısalacak” müjdeleri pek de gerçeği yansıtmıyor. Henüz kanun taslağı kamuoyuyla paylaşılmasa da çeşitli kurumların strateji belgelerinde yer alan hedeflerden yola çıkarak kanunun olası çerçevesini ortaya koymaya çalıştık
İlk olarak 5 Ocak’ta Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından düzenlenen “Ortak Paylaşım Forumu”nda Tayyip Erdoğan tarafından dile getirilen yeni iş kanunu hazırlıkları yeniden gündemde. İktidara yakın Türkiye gazetesinden Emrah Özcan’ın haberine göre ücretlerden çalışma saatlerine, genel tatil ücretlerinden esnek çalışmaya, haftalık izinden yıllık izne kadar birçok başlıkta yeni düzenlemeler yapmak için çalışmalarını hızlandırdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Başkanlığında geçtiğimiz hafta düzenlenen Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu’nda (YOİKK) da konu masaya yatırıldı.
İş kanunundaki değişiklik gündemi ocak ayından beri iktidar medyasınca “Mesailer kısalacak” müjdesiyle işleniyor. Ama henüz ortada sendikalarla ya da kamuoyuyla paylaşılan bir taslak yok.
Ortada bir taslak yok ancak çeşitli kurumların strateji belgelerinde yer alan hedeflerden yola çıkarsak şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz.
Güvenceli esneklik modeli altında sunulan güvencesiz çalışma rejimi, 2022 yılında TİSK tarafından “Yeni nesil çalışma modelleri” raporu ile kapsamlı bir şekilde formüle edilmişti. Zira bu tezin en önemli dayanağı yine 2012 yılında gündeme getirilen “Ulusal İstihdam Stratejisi” ile gündeme gelmişti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2024-2028 yıllarını kapsayan stratejik hedef programında yer alan “İş Kanunu’nda yer alan mevcut esnek çalışma düzenlemelerinin etkinleştirilmesi” ifadesi de bu tezin desteklendiğini göstermektedir.
Tabii hem Orta Vadeli Program’da hem de 12. Kalkınma Planı’nda yer alan “İş Kanunu’nda sosyal taraflarla diyalog halinde yapılacak değişiklikler ve bu doğrultuda gerçekleştirilecek ikincil mevzuat çalışmaları ile işgücü piyasalarında güvenceli esneklik sağlanacaktır” ifadesi de gözden kaçırılmamalı.
Erdoğan’ın “Ortak Paylaşım Forumu”ndaki konuşmasında vurgu yaptığı “etkinlik” ve “verimlilik” ise, bu dönemin sermaye adına kilit iki hedefi. Yani esas hedef iş güvencesinin olmadığı, belirli süre ve aralıklarla istihdam olanağı sağlanan, örgütlenme ve toplu pazarlık hakkını ortadan kaldıran güvencesiz bir istihdam biçiminin kural haline getirilmesi.
Konunun değerlendirildiği Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu (YOİKK) da nasıl bir kanun çıkabileceğinin sinyalini veriyor. Kurulun amacı adından da anlaşılacağı üzere “yatırım ortamının iyileştirilmesi”. Bunun anlamı ise sermayeye yönelik kâr oranlarını artıracak ve maliyetleri düşürecek düzenlemeler. Emekçiler açısından bakıldığında ise “emek maliyetleri”nin düşürülmesi de bu kapsamda değerlendirilebilir.
Kurulun Sekretarya faaliyetleri, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi tarafından müştereken yürütülmektedir.
Kurulda bulunanlar ise şöyle:
Sosyal politikacı Aziz Çelik, medyada yer alan “müjde” haberlerinin manipülasyon olduğunu, çalışma saatlerinin düşürülmesindense esnek ve güvencesiz işlerin yaygınlaşacağını ifade etti. Çelik’in X hesabından yaptığı paylaşım şöyle:
Yeniden dolaşıma sokulan “çalışma saatleri 40 saate düşürülecek” haberleri ciddi manipülasyon içeriyor.
Halen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının taraflara intikal eden böyle bir hazırlığı yok. Kimsenin bilmediği, sendikaların ve işverenlerin üzerinde konuşmadığı, müzakere etmediği böyle hassas konularda sözde müjde ve manipülasyon haberleri yapılıyor!
“Haftalık çalışma süresi 40 saate düşürülecek” iddiası işin sosu gibi görünüyor. Bir PR çalışması yapılıyor. Asıl hedef çalışma mevzuatını daha da esnekleştirmek.
İş mevzuatını daha esnek ve kuralsız hale getirmek için, sendikaların yılardır karşı çıktığı esneklik düzenlemelerini kabul ettirmek için çalışma saatlerini düşürme vaadini bir havuç olarak kullanıyorlar.
Haftalık çalışma saatlerinin düşürülmesinin vakti geldi de geçiyor. Türkiye 1980’lerden bu yana 45 saatlik haftalık resmi çalışma süresini düşürmedi.
Ancak çalışma saatlerini esnek çalışmayı yasalaştırmak için bir havuç olarak, bir rüşvet olarak kullanmak kabul edilemez.
İşverenlerin pek çoğunun yasal haftalık çalışma süresine bile uymadığı, fazla çalışmalar için ücret ödemediği ve bakanlığın etkin bir denetim yapmadığı ülkemizde çalışma saatlerini 40 saate düşürme havucu inandırıcı değil.
Sendika.Org