Bağırdığımız, yeter dediğimiz ülkenin başkentindeki halkın Meclis’inde de kan dökülüyor, hatta bu kanın akıtıldığı Meclis’in bir milletvekili, sorumlusu olduğu kavganın detaylarını basına anlatırken, gülümsüyor! Partili bir arkadaşı da onu dinlerken, keyifle gülümseyenler arasında!
Manisa’da, 37 yaşında bir adam, 19 yaşında, “dini nikahlı” hamile eşini sokak ortasında öldüresiye dövüyor ve bu şiddet, dakikalarca, kalabalık bir ortamda, herkesin gözü önünde yaşanıyor ve hiç kimse o süre içinde müdahale dahi etmiyor, sadece izliyor… Yaratılan “tepkisiz toplum”, yaratılan “kayıtsız insan” profili, tabii bir de yaratılan şiddetin ‘resmi kurumsal’ cesareti, asıl konuşmamız gereken belki de…
Buna dair yazarken, bir şiddet paylaşımı daha geldi!
“Kayseri’de bir şahıs, sokak ortasında dayak yediği eniştesine kurşun yağdırıp, üzerinden arabayla geçti” şeklinde…
Güpegündüz…
Herkesin orta yerinde…
Öylesine, soğukkanlılıkla hem de…
Bitmedi, bir paylaşım daha geldi!
Konya’da, zabıtalar tarafından, seyyar olarak kavun satan bir çiftçinin römorku alınınca, çiftçinin, “Benim malımı verin, o benim çocuklarımın rızkı” diyerek sinir krizi geçirmesini izledik ülkece…
Diyorum ki, hani keşke, bu ülkede her şey hukuka, kanuna öylesine uygun ilerlese ki, bunun aksine hiç mi hiç tahammülümüz kalmasa… Bunu diyebilseydik keşke de, durum bu değil, hiç değil! Durum, fakirleştirilen bir halkın isyana teşvik edilen ezilmişliği! Birbirini anlamaktan vazgeçen hallerimiz!
Sizi bilmem ama, dışarıdan izlediğim bir yer olsaydı, merak eder sorardım, hangi ülke burası diye!
Evet, burası, Türkiye…
Yaşanansa, ruhsal bir deprem…
Enkaz altındayız, bağırıyoruz, hem de yıllardır…
Ama nafile!
Bağırdığımız, yeter dediğimiz ülkenin başkentindeki halkın Meclis’inde de kan dökülüyor, hatta bu kanın akıtıldığı Meclis’in bir milletvekili, sorumlusu olduğu kavganın detaylarını basına anlatırken, gülümsüyor! Partili bir arkadaşı da onu dinlerken, keyifle gülümseyenler arasında!
Peki, halimiz buysa, çözümü kim bulacak?
Bizi yönetenler bile +18 bir tablo içindeyse, bizleri, içine düştüğümüz bu kokuşmuş çukurdan kim çıkartacak? Halkın meclisinde yaşanan şiddetin sorumluları bile güle oynaya çıkabiliyorlarsa, yarattıkları şiddetin içinden, kurbanlar için kim ayağa kalkacak?
Haklısınız, hiç kimse!
Aslında, Türkiye televizyonlarında yayınlanan yemek programlarından sabah kuşağında yer alan yapımlara kadar, “kavga = reyting” zihniyeti iktidarda olduğu sürece, buna müdahale etmesi gerekenler de alkışlayanlar arasında yer aldığı sürece, bir bilezik ya da tek bir çeyrek altın için her türlü hakareti savuranlar aynı reyting kavgasının hammaddesi olduğu sürece, değişmeyeceğiz!
Değişmek için, değiştirmemiz gerek!
En çok da bizi yönetenleri, yönetme şekillerini!
Düşünün…
En çok da, gerçekleştirdiği kanlı darbe ve yarattığı şiddet ortamıyla binlerce masumun ölümüme neden olan, bir o kadarını hapse atan, Mısır’ın eli kanlı generali, Abdulfettah es-Sisi’nin, Eylül başında Ankara’da, hem de “kardeşim Sisi” hitabıyla ağırlanacağı anları düşünün… Şiddetin Türkiye’sinin başkentinde, şiddetin her türlüsünü kendi halkına reva görenlerin kardeş ilan edildiği anları düşünün… Daha düne kadar, on binleri topladığı meydanlarda Muhammed Mursi için ağıt yakan, Mısırlı Esma için gözyaşı dökenlerin, bir diktatöre hoş geldin demeye hazırlandığı anları düşünün…
Korkutucu…
Halimiz de misafirlerimiz de!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.