Konu ne sadece Sinan Oğan ne sadece Meral Akşener ne sadece Devlet Bahçeli ne de ‘susan, izleyen’ ülkücü/milliyetçi cephe, ama hepsi
Son örneğimiz, “Bir ülkücüyü kesseniz dahi HÜDA PAR ile aynı sandığa girmez” deyip, önemli bir kesimin ona umut bağladığı bir seçimde adaylığından Erdoğan ve Cumhur İttifakı lehine çekilen, ardından da aynı HÜDA PAR ile el ele sahneye çıkıp, yeni kader arkadaşları için oy isteyen Sinan Ogan gibi dursa da, değil!
Yok, saç rengini değiştirip, Külliye ziyaretiyle siyaset hayatına Erdoğan nezaretinde nokta koyan, daha düne kadar “Ölsem de, öldürülsem de, tehdit edilsem de, bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim, namerdim” diyen Meral Akşener de değil!
2014 yılındaki 17-25 Aralık tarihleri arasındaki günleri, operasyonun birinci yıldönümü vesilesiyle “Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası” ilan eden, meydanları AKP ve Erdoğan karşıtı sert sözleriyle inleten; ama gelinen noktada bugün Erdoğan’ı yüzyılın lideri olarak ilan eden MHP lideri Devlet Bahçeli de değil!
Aynı Bahçeli’nin, Hizbullah ve Türk bayrağı açıklamalarıyla dikkat çeken HÜDA PAR lideriyle el ele tutuşup, Erdoğan’ın yanında birlik(!) mesajı verdiği son halini de es geçemiyoruz tabi!
Haklısınız, konu ne sadece Sinan Oğan ne sadece Meral Akşener ne sadece Devlet Bahçeli ne de ‘susan, izleyen’ ülkücü/milliyetçi cephe, ama hepsi!
İstisnasız hepsi!
Vazgeçtiklerine baktığınızda,
…siyasi duruşları!
…politik söylemleri!
…’tartışılmaz’ dedikleri!
…onları var eden değerleri!
Hatta daha neler neler!
Soru şu?
Hangi sebep, ama nasıl bir sebep onları değiştiriyor, değişime zorluyor? Siyasi yelpazenin en sert söylemlerine sahip bu tür partiler, nasıl bir etken karşısında teslim oluyor? Asla dedikleriyle onları el ele tutuşturan şeyin ikna gücü nereden, kimden geliyor?
Garip olan, sıraladığımız tüm isimlerin buluşma noktalarının AKP, ikna eden ismin de Erdoğan oluşu!
Sevelim ya da sevmeyelim, miting meydanlarının kalabalık kitlelerine en ihtiyacı olan şeyi, umudu her defasında pazarlayabilen bir yetenek, Erdoğan! Yine de merak ettiğimiz şey, umuda aç vatandaşın ikna (kandırılma) süreciyle, ülkücü/milliyetçilerin siyasilerin ikna (kandırılma) sürecinin aynı olmaması gereken bir noktada, onlara ne denmiş olmalı ki, o isimler, tüm söylemlerinden vazgeçip sonuna kadar seninleyiz şarkısına eşlik eder hale geldiler!?
Sinan Oğan, Meral Akşener, Devlet Bahçeli, hadi bir şekilde ikna oldu diyelim de, kitleleri!
Onlar, bu garip değişime/dönüşüme/kabullenişe/teslimiyete nasıl ayak uydurdular?
İnandıklarından dönenlere en çok da!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.