“Tarım Komitesi”nin “aynı politikalara devam” kararı ile toprakların kiraya verilmesi kararı üreticiden ulusal ve uluslararası tarım tekellerine servet aktarımının yeni aşamasıdır. AKP iktidarı, üreticinin içine itildiği krizi “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirip küçük ve orta üreticilerin ana ata topraklarına çökmenin fırsatına dönüştürmüştür
Türkiye’de tarım, “Köylü milletin efendisidir” hamasetiyle, gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’inin[1] tarımın desteklenmesi için verilmesini sağlayan yasaya karşın yarısının bile verilmemesi arasında sürüp gelmiştir. Bugün ise tarımdaki çıkmazı aşmak için iktidarın bulduğu çözüm orta ve küçük toprak sahiplerin [2]topraklarına çökülerek büyük tarım-gıda firmalarına kiralanmasıdır!
Çay üreticilerinin, iktidarın çay taban fiyatlarını yaş çayın kilosuna 17 TL olarak açıklaması üzerine Rize Fındıklı’da ziraat ve esnaf odalarının girişimiyle yaptıkları mitingle başlayan üreteci eylemleri, Bursa’dan Maraş’a, Manisa’dan Gaziantep’e, Balıkesir’den Malatya’ya sürdü. Üretilen ürünlerin beklenen fiyatları bulmaması karşısında üzüm, incir, şeker pancarı, patates, pamuk, narenciye… gibi ürünlerin üreticilerinin de iktidarın tarım politikalarını protesto eden eylemlere baş vuracağını söylemek herhalde kehanet olmaz.
Bu eylemlerle AKP, iktidarı boyunca en ısrarlı ve istikrarlı biçimde kendisini destekleyen çiftçilerle karşı karşıya geldi. Ki bu eylemler iktidar valiler üstünden, jandarmayı köylere göndererek “Eylem yapmayın” diye köylüleri uyarmasına, hatta tehdit etmesine, yerel ziraat odalarını eylemlere ön ayak olmamalarının da ötesinde “Eylemleri engelleyin” diye baskı yapmasına karşın gerçekleştiği de ayrıca dikkat çekicidir.
Çiftçiler uzunca bir zamandan beri; tarımın karşı karşıya bulunduğu sorunlardan söz etmektedirler. Mazot ve sulamada kullanılan elektrik başta olmak üzere tarım girdileri üstündeki ÖTV ve KDV’nin kaldırılmasına, köylülüğün tarım krediye olan borçlarının silinmesinden gayrisafi milli hasılanın en az yüzde 1’inin tarımı desteklemek için kullanılmasına, ithalatın üreticilerin sindirilmesi ve taleplerini bastırılması için kullanılmamasına… pek çok talepleri vardır.
Çiftçiler elbette bu taleplerini uzun zamandan beri dile getirmektedirler. Bu son eylemlerde ürünlerinin tarlada, bahçede kalmasına varan ve tüccarların, gıda fabrikası sahiplerinin aralarında fiyat karteli oluşturarak üreticiye maliyetinin çok altında teklifte bulunmaları karşısında ürünlerini toplamayarak, sokağa dökerek, traktörleriyle yollara çıkan üreticiler en acil taleplerini dile getirmektedirler.
Bu taleplerin en öne çıkanları şöyle:
Üreticilerin yollara dökülüp gelecek yılı üretici olarak kalıp kalamamayı tartıştıkları koşullarda şu iki çözümü getirdiklerine tanık olduk:
Gazetemiz küçük ve orta üreticilerin topraklarına çökme olarak da gördüğü iktidarın bu hamlesini “Ya zararına ek, ya terk et” manşetiyle gördü. Haberle ilgi gazetemize konuşan Tüm Köy Sen Başkanı Sadık Turan iktidarın üreticiye yönelik bu saldırısını; “Önce tarıma destekleri azalt, girdi maliyetlerini karşılayamaz hale getir, ürüne maliyetin altında fiyat açıkla, köylüyü üretime küstürüp tarım arazilerini işleyemez hale getir. Hatta sulama suyuna bile ulaşamaz hale getir. Sonra da işlenmeyen tarım arazilerini kiraya vereceğini açıkla. Bir tarlalara çökmediğiniz kalmıştı, şimdi onu da yapacaksınız” diyerek değerlendirdi.
Üreticilerin tüm ürettikleri ürünlerden zarar etmesi ve bugün üretime devam edep etmeme yol ayrımına getirilmesi ne birdenbire olmuştur ne de üreticilerin anadan babadan kalma topraklarına el koymak için harekete geçilmesi bir rastlantı değildir. Tersine buraya AKP iktidarı ve arkasındaki sermaye güçleri, elbette önceki sermaye partisi iktidarlarından aldıkları mirasın üstünde ama ona en büyük katkıyı yaparak, bilerek ve isteyerek tarımı bu kaosa sürüklemişlerdir!
Bunu Tüm Köy Sen Başkanı Sadık Turan’ın görüşünden aktardığımız, “Önce tarıma destekleri azalt, girdi maliyetlerini karşılayamaz hale getir, ürüne maliyetin altında fiyat açıkla… Sonra da işlenmeyen tarım arazilerini kiraya vereceğini açıkla” ifadesinde görüldüğü gibi bu notaya birdenbire değil adım adım gelinmiştir. Dahası yukarıda sözün ettiğimiz “Tarım Komitesi”nin “aynı politikalara devam” kararı ile toprakların kiraya verilmesi kararı üreticiden ulusal ve uluslararası tarım tekellerine servet aktarımının yeni aşamasıdır.
Dolasıyla üreticinin içine itildiği krizi AKP iktidarı, “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirip küçük ve orta üreticilerin ana ata topraklarına çökmenin fırsatına dönüştürmüştür!
Bunda ne ölçüde başarılı olacaktır? Bu önümüzdeki dönemin önemli bir tartışması olacaktır.
Ama burada şunu da belirtmeliyiz ki, “tarım sorunu”, sadece bir tarım ekonomisi, tarım teknolojisi, su yönetimi, iç pazarda rekabet vb. gibi ya da bunların hepsi olmanın ötesinde; halkın “gıda güvenliği” olmanın yanında, uluslararası gıda tekelleri ve iş birlikçileri yerli gıda tekellerinin, ithalatçı lobisinin arkasında olan uluslararası gıda tekellerine karşı mücadeleyi de kapsadığı için aynı zamanda gerçek bir antiemperyalizm tutumudur da!
Sorun bu kapsamda ele alındığı ölçüde her şey daha çok yerli yerine oturacak, mücadele de yerli yerine oturacaktır.
Dipnotlar:
[1] Örneğin bu yıl GSMH’nın yüzde 1’i yaklaşık 350 milyar TL olmasına karşın tarıma aktarılacak destek sadece 88 milyar TL düzeyindedir.
[2]Bu yazı boyunca “üretici”, köylülük” “çiftçi” dendiğinde büyük çiftlik sahipleri, gıda tekelleri değil orta ve küçük üreticiler kastedilmektedir.
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.