AKP milletvekillerinin imzasını taşıyan Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Meclis’te görüşülmeye devam ediliyor. Teklif görüşmeleri devam ederken yaşam hakkı savunucuları ve Barolardan avukatlar açıklama yaptı. Eylemde ötenazi adı altında hayvanların katledilmesine sebep olacak maddelerin çekilmesi talep edildi
AKP milletvekillerinin imzasını taşıyan Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Vahit Kirişci başkanlığında toplanan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşüldü. 18 Temmuz tarihinde teklifin ilk 3 maddesi kabul edildi.
Teklifin geri kalan maddeleri ise bugün görüşülüyor. Teklif görüşmeleri devam ederken yaşam hakkı savunucuları ve Barolardan avukatlar açıklama yaptı.
Eylemde sık sık “Kısırlaştır aşılat, yerinde yaşat!”, “AKP kaç kaç kaç, hayvanlar geliyor”, “Kan kokuyor kan kokuyor, Meclis’iniz kan kokuyor”, “Hayvana, insana, yer yüzüne özgürlük”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, hayvanları vermiyoruz”, “Katiller içeri, köpekler dışarı”, “Toplamak demek, katliam demek!” sloganları atıldı.
Açıklamada ilk sözü CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır aldı. Başarır konuşmasına 14.00’de komisyonun toplanacağını hatırlatarak CHP’nin de orada bulunacağını söyledi. Teklif içerisinde birçok yasa bulunduğunu belirten Başarır; sadece 5 maddenin çıkartılmasını istediklerini, çıkartıldığı takdirde yasaya destek vereceklerini söyledi. Başarır, bu 5 madde tekliften çıkartılmazsa Meclisi teklifi getirenlere dar edeceklerini ifade etti. Başarır, görüşmeler sırasında son 22 yıldır görülmeyen bir direnci göstereceklerini belirtti.
Sokak hayvanları yasası görüşülmeye devam ederken yaşam savunucuları ve barolar Ankara Kuğulu Park’ta eylem yaptı.
Eylemde ilk sözü CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır aldı:
“Köpeklerin hiçbiri sahipsiz değil. Köpeklerin sahibi hepimiziz”https://t.co/YzuSjNACzl pic.twitter.com/sWfY9EECg8
— sendika.org (@sendika_org) July 22, 2024
Başarır’ın ardından Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu konuştu. Köroğlu, şunları söyledi:
Sokak hayvanları yasasına karşı Ankara’da yapılan eylemde Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu konuştu:
“Hayvanları kısırlaştırma ve rehabilite etme görevini yerine getirmeyen belediyelerin, denetim görevini yapmayan bakanlıkların ihmalinin bedelini sokak hayvanlarının canıyla… pic.twitter.com/mlpcoI7lye
— sendika.org (@sendika_org) July 22, 2024
5199 Sayılı Kanunda yapılması öngörülen değişiklik teklifi, geçtiğimiz hafta Tarım Komisyonunda görüşülmeye başlanmış, tasarının ilk 3 maddesi komisyon üyesi tüm muhalefet partisi vekillerinin olumsuz oyuna rağmen AKP ve MHP’li vekiller tarafından onaylanmıştır.
Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi olarak, sokak hayvanlarının popülasyon kontrolüyle ilgili, TVHB, Türk Veterinerleri Derneği, akademisyenler ve tüm il barolarının önerileri doğrultusunda hazırlanan bilimsel çözüm önerilerini içeren raporumuzu, Tarım Komisyonu vekillerine bizzat illettik. Ancak, yasa teklifinin içeriğine bakıldığında, kedi ve köpeklerin doğal yaşam alanı olan sokaklardan toplanarak barınaklara kapatılması ve “ötanazi” adı altında öldürülmesiyle sonuçlanacak olan, etik ve vicdani değerlere, kültürümüze, bilimsel verilere aykırı bir düzenlemenin getirildiği görülmüştür.
Yasa teklifindeki genel gerekçeye bakıldığında, “mevcut kanun ile hayvanların toplanma ve rehabilitasyonuna ilişkin sorumluluk belediyelere verilmiş, ancak gerekli denetim mekanizmaları tesis edilemediğinden ilgili kuruluşlar üzerine düşen görevi yerine getirememiştir” ibaresiyle sorunun aslen 5199 Sayılı Kanunun yetersizliğinden değil, uygulamadan kaynaklandığı itiraf edilmiştir.
Bu noktada, yapılması gereken, ülkemiz koşulları içerisinde her yönden en doğru ve kesin çözüm yöntemi olduğu yurtdışındaki uygulamalarla da sabit ve tartışmasız Kısırlaştır-Aşıla-Alındığı Yere Bırak yönteminin, ciddi denetim ve yaptırım mekanizmalarıyla desteklenerek hayata geçirilmesi olmalıdır.
Yürürlüğe girdiği 2004 yılından bu yana, Yasanın 6. Maddesinde “sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların toplanarak, kısırlaştırılıp aşılama ve rehabilite edilerek alındığı bölgeye bırakma görevini yerine getirmeyen belediyelerin, denetim görevini yapmayan Bakanlıkların ihmal ve sorumsuzluğunun bedelinin sokak hayvanlarının canıyla ödemesi asla kabul edilemez.
Genel gerekçelerdeki bir diğer çarpıklık da, yasa değişikliğine dayanak yapılan, kuduz ve zoonoz hastalıkların, trafik kazalarının ve saldırganlıkla ilgili rakam ve verilerin kamuoyuna yanlış aktarılmasıdır.
- 2020 yılından itibaren iddia edilenin aksine kuduz vakalarında ciddi oranda azalma görülmüştür. 2024 yılında, Türkiye genelinde yalnızca 2 tane kuduz vakasına bağlı ölüm yaşanmıştır, bunlardan birisahipli bir köpeğin aşılanmaması nedeniyle diğeri de yurtdışında hastalığa yakalanan kişinin Türkiye’de ölmesi neticesinde görülmüştür. Ancak, yasa teklifinde kasıtlı olarak, kuduz riskli temas sayısı olan 470 bin rakamı kuduz vakası olarak zikredilerek, toplumda sokak hayvanlarına karşı olumsuz algı yaratılmakta ve öldürülmeleri için meşru zemin hazırlanmaya çalışılmaktadır. Oysa bu veriler, toplumdaki farkındalığın artmasına bağlı olarak ev hayvanları da dahil olmak üzere herhangi bir hayvan ile temas halindeki insanın, tedbir amaçlı hastaneye başvurusu neticesinde oluşturulan kuduz vaka sayısı olmayıp kuduz riskli temas rakamlarıdır. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı açıklamalarda Türkiye gibi kırsalı çok ve yaban hayatı ile iç içe olan ülkelerde sokak hayvanlarının yaban hayatı ile insanlar arasında bariyer oluşturduğu ve bu bariyerin ortadan kalkması halinde şehirlere yayılacak olan yaban hayvanlarından kaynaklanan zoonoz ve kuduz vakalarında artış olacağı özellikle vurgulanmaktadır. Yasa teklifinin bu gerekçe ile de bilimsellikten uzak olduğu ve sorunun çözümünden ziyade çok daha vahim sonuçlara yol açacağı açıkça görülmektedir. Kurt, çakal, yaban domuzu, fare gibi yaban hayvanlarının şehirlere inmesi ve şehirlerde çoğalması nedeniyle yeni pandemilere ve zoonoz hastalıklara yol açarak insan, çevre ve halk sağlığı bakımından çok daha büyük tehdit oluşturacağı bilimsel araştırmalara dayanan veriler ile sabittir.
- Köpeklerden kaçarken veya trafikte seyir halindeyken köpeğe çarpma nedeniyle meydana gelen trafik kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlarla ilgili, uzun zamandır medyada taraflı yapılan haberler ve spekülatif paylaşımlar, sosyal medyadaki trol hesaplarla yürütülen algı operasyonunun da hedefi, birlikte yaşadığımız, çoğunluğu sosyal yaşama uyumlu sokak hayvanlarının tümüyle yok edilmesine yöneliktir. TÜİK TARAFINDAN YAYINLANAN RESMİ VERİLERDE, ÜLKEMİZDE 2023 yılında toplam 1 milyon 314 bin 136 trafik kazası meydana geldiği, bunların 235 bin 71 adetinin ölümlü yaralanmalı kazalar, diğerlerinin ise maddi hasarlı olduğu belirtilmiştir. Yasa teklifinde, köpeklere çarpma dolayısıyla 3534 trafik kazası meydana geldiği ve 55 kişinin ölümüyle sonuçlandığı bildirilmiştir.
- Resmi verilerde, aşırı hız, alkollü araç kullanımı, trafik kurallarına uymama gibi nedenlerle meydana gelen ölümlere oranla binde 2 gibi bir rakama tekabül eden verilerin, sokak hayvanlarının öldürülmesini meşrulaştırmak için kullanılması mümkün değildir. 5199 sayılı Kanun’da 2021 yılında yapılan değişiklik ile nüfusu 25 bin ile 75 bin arasındaki belediyelere 31.12.2024 yılına kadar, 75 binin üzerindeki belediyelere 31.12.2022 yılına kadar bakımevi kurma zorunluluğu getirilmiş idi. Ancak bugün itibarıyla 1400 ü aşkın belediyenin sadece 300 tanesinde bakımevi bulunmaktadır. Öte yandan söz konusu değişiklik ile belediyeler, bütçelerinin binde beş büyükşehir belediyeleri ile ise binde üç oranında kaynağı bu faaliyetlere ayırmak zorundadır. Ancak bakımevi kurma yükümlülüğünü yerine getirmeyen belediyeler kısırlaştırma da yapmadığında, kanun ile belirlenen ödeneğin nereye ve hangi amaçla kullanıldığı bilinmemektedir.Münferit olarak yaşanan köpek saldırılarının kökeninde; bakımevi kurmayarak kısırlaştırma yapmayan belediyelerin, yaşadığı alanlardan topladıkları hayvanları farklı il ilçe sınırlarına, özellikle insandan uzak, yemek, su bulamayacağı alanlara toplu halde bırakması yer almaktadır. Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin konu ile ilgili açıklamalarına bakıldığında, yaşadığı yerden alınan köpeklerin strese girerek, bırakıldığı diğer noktalarda davranış bozuklukları gösterebildikleri kısırlaşan ve alındığı yere bırakılan hayvanlarda ise hormonların kontrolüne bağlı olarak kendi içlerinde ve dışarıya karşı agresyonun büyük ölçüde azaldığı belirtilmiştir. Bu nedenle nadiren görülen saldırı vakalarının sorumlusunun, görevini kanun uygun biçimde yapmayan belediyeler ve bunları denetlemeyen bakanlık ile kamu kurumları olduğu ortadadır.
- Yasa değişikliği teklifinin amacı, sokak hayvanı popülasyonunun çevre, hayvan ve halk sağlığı açısından kontrol altına alınma gerekliliği olarak belirtilmiştir. Ancak öngörülen düzenlemelere bakıldığında evcil hayvanların üretim, ithalat ve satışı ile ilgili herhangi bir yasaklamanın yer almadığı görülmektedir. Sokak hayvanı popülasyonunun kontrolü için ilk olarak alınması gereken önlem; evcil hayvanların üretim, ithalat ve satışının yasaklanmasıdır. Bunu içermeyen hiçbir yasa teklifinin çözüm odaklı olması mümkün değildir.
- 5199 sayılı Kanun’un 4. maddesinde yapılan değişiklik teklifi neticesinde; bakımevi dışında bir hayvana bakmanın ancak sahiplenilmek suretiyle mümkün olacağı, bu nedenle sokakta yaşayan tüm kedi ve köpeklerin toplanarak bakımevine alınacağı, sahiplenilmeyenlerin ise ötanazi uygulaması adı altında öldürüleceği görülmektedir. Ayrıca yasa teklifinin ilerleyen maddelerinde nüfusu 25 binin üzerinde olan belediyelere getirilen bakımevi kurma zorunluluğunun 2028 yılına kadar uzatıldığı belirtilmektedir. Türkiye genelindeki il ve ilçelerin yalnızca %20’sinde bakımevi bulunmakta olup diğer belediyeler için bakımevi kurma zorunluluğu 2028 yılına kadar uzatıldığından, 2024 ile 2028 yılları arasında bakımevi olmayan il ve ilçelerin topladığı hayvanlara ne yapacağına dair tasarıda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Bu da yasa değişikliği teklifinin 5. Maddesinde yer alan ve kamuoyuna istisnai bir hüküm gibi yansıtılan ötanazi adı altında sokak hayvanlarının katledilmesi kavramının tüm sokak hayvanlarına uygulanacağının bir diğer kanıtıdır. Hali hazırda, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda Ve Yem Kanunu’nun 9. Maddesinde ötanazinin uygulanacağı durumlar açıkça tanımlanmıştır. Böyle bir düzenleme mevcut olmasına rağmen getirilen değişiklik ile ötenazi kapsamının genişletilerek tüm hayvanları içine alacak kadar ucu açık ve muğlak ifadelere yer verilmesi ve bunun uygulayıcısı olarak da yerel yönetimlere sınırsız yetki verilmesi halk ve çevre sağlığı bakımından son derece tehlikeli olup hayvanların soykırımına yol açacak niteliktedir.
- Kamuoyuna sokakta yaşayan tüm hayvanların toplatılacağı yönündeki algının gerçeği yansıtmadığına ilişkin yapılan açıklamalar yasa maddeleri ile bağdaşmamaktadır. Zira değişiklik teklifinin 7. maddesiyle 5199 sayılı Kanun’un 16. maddesine atıf yapılarak sahipsiz hayvan kalmayacağından sahipsiz hayvanların korunmasında görevli İl Hayvanları Koruma Kurulunun işlevsiz hale geleceği belirtilmiştir. Yine değişiklik teklifinin 15. maddesi ile; 5199 sayılı Kanun’un 18. maddesinde düzenlenen yerel hayvan koruma görevlilerinin de işlevsiz hale geleceği belirtildiğinden bu maddenin de kaldırılması tasarıda yer almıştır. Dolayısıyla, söz konusu teklifi sokaklardaki tüm hayvanların bakımevlerine kapatılmasını düzenlemektedir.
- 5199 sayılı Kanun’da değişiklik teklifinden önce sahipsiz hayvanların korunması, bakım ve gözetimi, kısırlaştırılıp tedavi edilmesi, sahiplendirilmesi noktasında 5199 sayılı Yasa ile görevlendirilen, ancak görevini 20 yıl boyunca yerine getirmeyen yerel yönetim ve yöneticilere herhangi bir adli veya idari yaptırım uygulanmamıştır. Aynı yerel yönetimlere halihazırdaki yasa değişikliği teklifi ile sokaklardan hayvanların toplatılarak öldürülmesi ile ilgili işlemleri yapmaması halinde görevi ihmal suçu kapsamında yargılanacağı yönünde baskı oluşturulmaktadır. Yerel yönetimlere yüklenen sokak hayvanlarının toplatılarak öldürülmesi görevini uygulamayanlar cezalandırılacak, diğer taraftan uygulamayı kabul eden belediye personeli ve veteriner hekim ise toplum baskısına maruz kalacaktır. Bu durum ise halk arasında ciddi çatışmaya ve toplumsal kargaşaya sebep olacaktır. Neticede yıllardır sokak hayvanları ile birlikte yaşama kültürüne sahip olan toplumumuz, sokakta baktığı hayvanların toplatılarak öldürülmesine göz yummayacağından yerel yönetimler ile halk arasında çıkacak çatışmaların artması ve kamu düzenin bozulması kaçınılmaz olacaktır.
- Sokak hayvanlarının toplanması mümkün ise, onların mevcut yasadaki yöntemle aşılanıp, kısırlaştırılıp, yerine bırakılması da mümkündür. Öldürmek için, toplama işlemi yapmayı beklemeye gerek olmadığı gibi, mevcut yasanın planlı biçimde uygulanması popülasyon sorununu tümüyle çözecektir. Tek çözüm, yıllardır uygulanmayan yasanın, ciddiyetle ve samimi biçimde uygulanma iradesinin gösterilmesidir.
- Öldürme maliyeti ile aşılama ve kısırlaştırma maliyeti hesabı yapanlara, her belediyede hayvanların ilelebet yaşayacakları bir bakımevi kurma maliyeti ile her biri için öldürme iğnesi uygulama maliyetlerini gözönüne almalarını ve hangisinin daha mantıklı ve insani bir çözüm olduğunu düşünmelerini bir kez daha söylüyoruz.
- Maliyet gerekçesi ile hayvanları kısırlaştırmayıp, bakımevlerinde tutmak isteyenlerin, halihazırda hiçbir bakımevini görmediklerini, kedi ve köpeklerin toplu biçimde bir arada yaşamaya uygun hayvanlar olmadıklarını, bunun hem fizyolojik hem de psikolojik hastalıklara neden olacağını söyleyen veteriner hekimleri dinlemedikleri de ortadadır.
- Şayet, bilime ve hukuka kulak verilirse, en az maliyetle ve en etkili biçimde sokak hayvanı popülasyonunun ancak mevcut yasanın uygulanması ile azaltılacağı görülecektir.
Bilime ve hukuka aykırı bir kanun teklifi ile bugüne dek kanunun uygulanmamış olmasının sorumluluğunu mevcut kanunda bir yetersizlik varmış izlenimi ile üstünden atmak isteyenler, kendilerine kurban olarak sokak hayvanlarını seçmişlerdir.
Öldürme konusunda uluslararası metinleri dayanak gösterenler, hayvanların yaşam hakları için gereken idari yükümlülüklerinde düzenlendiği diğer uluslararası mevzuatı gözardı ederek, ölümü meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.
Bütün hayvanların öldürülmesi mevcut sorunu çözmediği için, 2019 yılında aylarca süren komisyon toplantıları neticesinde yalnızca kanunun uygulanması gerektiği gerçeği ortaya koyulmuşken, izah ettiğimiz tüm bu, akla, mantığa ve hukuka aykırı gerekçeleri bir kenara bırakıp yalnızca mevcut Yasayı uygulayarak herkesin sahip olduğu yaşam hakkını korumak mümkünken, öldürmeyi seçmek yalnızca zalim bir tercihin sonucudur. Bu zulmü kabul etmiyoruz.
Kamu kurumlarının hatırlaması gereken tek şey, kamu hizmeti kavramının, sokak hayvanlarının sağlıklı ve refah içinde yaşamlarını sürdürmelerini de kapsadığını, çevrenin ve hayvanların korunması için akla, hukuka ve bilime uygun biçimde yasaları uygulamakla sağlamakla yükümlü olduklarıdır.Çözüm, öldürmenin yasalaştırılması değil, mevcut yasanın etkin biçimde uygulanması iradesinin gösterilmesidir. Ölümün ve katliamın tartışıldığı hiçbir akıl dışı teklifi kabul etmiyor, daima yaşam hakkını savunacağımızı ve katliam teklifleriyle mücadele edeceğimizi saygıyla kamuoyuna duyuruyoruz.
Köroğlu’nun ardından Türkiye Barolar Başkanı Erinç Sağkan Konuştu:
Sokak hayvanları yasasına karşı eylem:
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan:
“Tarikat yurtlarında istismara uğrayan çocukları konuşmadan, Aladağ’da yangında hayatlarını kaybeden çocuklarımızı konuşmadan kimse çocukların yaşam hakkından bahsetmesin”… pic.twitter.com/5ZLLELL8V2
— sendika.org (@sendika_org) July 22, 2024
Sendika.Org