Düşünüyorum da, 6 Şubat depremlerinin ardından, yönettiği Hatay’ı da sorumluluğunu üstlendiği yüz binleri de terk edecek kadar derin bir aşk olmalı, Ankara’nın sunduğu! Gerinizde on binlerce yaralı, binlerce ölü, yıkılmış bir şehir, enkaz altından çıkmaya çalışanlar ve evsiz kalan çaresiz bir kalabalığı gözünüzü kırpmadan bıraktıracak kadar besleyici de olmalı!
Siyaset denen şey, Türkiye’nin illerinden Ankara’ya koşar adım insanları getirtecek kadar bir vatan/millet aşkı mı sunuyor? Tabi ki hayır! Sanırım, sunduğu, hani en basitinden; zengin olma hayali, güç ve iktidara ortak olma düşüncesi, kola takılacak pahalı çantalar, saatler, binilecek milyonluk arabalar, sahip olunacak lüks evler, alınacak 2., 3. ve hatta 4. maaşlar, kıyak bir vekil emekliliği, bir ömür boyu sizi protokole dahil edecek bir kimlik ve… en önemlisi de sizi, o sıkıcı, yoksul vatandaş kimliğinden kopartacak bir üst kimlik!
Düşünüyorum da, 6 Şubat depremlerinin ardından, yönettiği Hatay’ı da sorumluluğunu üstlendiği yüz binleri de terk edecek kadar derin bir aşk olmalı, Ankara’nın sunduğu! Gerinizde on binlerce yaralı, binlerce ölü, yıkılmış bir şehir, enkaz altından çıkmaya çalışanlar ve evsiz kalan çaresiz bir kalabalığı gözünüzü kırpmadan bıraktıracak kadar besleyici de olmalı!
“Ben olsaydım” dedim, hem de kaç kere!
Ben olsaydım, bunu yapabilir miydim? Utanmaz mıydım, o güne kadar yüzlerine baktıklarımdan? Makam aracıma binip de şehri o yıkıntılar içinde geride bırakırken, penceremden akan o koca drama el sallarken, yeni bir yaşama güle oynaya başlayabilir miydim? Kalbim sıkışmaz mıydı? Nefesim kesilmez miydi? Aynaya her baktığımda, kendimden ve yaptığım şeyden nefret eder hale gelmez miydim?
Yok, ben yapamazdım!
Ama bunu yapan, Hatay’ın eski Valisi Rahmi Doğan’dan da, aynı yolu izleyen ve üstlendiği makamın sorumluluğundan kaçan Hatay’ın eski İl Sağlık Müdürü’nden de hala bir özür bekliyorum… 1 yıl 5 ay 10 gündür o özrü bekliyorum… “Terk ettim çünkü” diye başlasın o özür! Sizi en ihtiyacınız olduğu bir anda terk ettim diye de devam etsin! Bunu derken, yüzü kızarsın, kelimeleri titresin!
Aslında aynı özrü, Hatay’ın bugünkü Valisi Mustafa Masatlı’dan da bekliyorum!
Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, depremde sorumluluğu olan kamu görevlilerinin soruşturulması talebini aylardır çekmecesinde beklettiği için, o özrü tüm Hatay halkı adına bekliyorum! Savcılık talebine onay verecek cesareti kendisinde bulamayıp, bu sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’na attığı için, o özrü tüm depremzedeler adına bekliyorum! Depreme dayanıklılığı tartışmalı hastanelerde görev yapılmasına izin verildiği için hayatlarını kaybeden tüm sağlık çalışanları adına, o hastanelerde hayatını kaybeden tüm Hataylılar adına, o özrü bekliyorum!
Ama bunca zaman sonra, özür dileseler de affeder miyim, bilmiyorum…
Erdoğan mı?
O da özür dilemesi gerekenlerden…
FETÖ denen “Hoca efendi”ye devletin tüm kaynaklarını sunduğunu açık açık söyleyen, “ne istedilerse veren kişi” olarak, özür dilemesi gerekenlerden… Son 22 senelik iktidarı içinde sunduğu her türlü devlet imkanı yoluyla onlara kadrolaşma fırsatı vermesinden ötürü özür dilemesi gerekenlerden!
Açıkçası, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma Programı”nda konuşan AKP lideri/Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, darbecileri eleştirirken, “Bu insanlara inandık, bu yüzden hepinizden özür diliyorum” demesini çok bekledim! “Aziz milletin, FETÖ’cü darbecilere karşı çıplak elleriyle yazdığı direniş destanının 8’inci yılı” olduğunu belirttiği konuşmasında, “Ne yazık ki kandırıldık” demesini çok bekledim! “FETÖ’cü hainlere destek verenleri utançla hatırlıyoruz” deyişinin ardından, “ne istedilerse verdiğimiz bu hainler” yüzünden halkımıza bir “özür borçluyuz” demesini çok bekledim!
Şehrimi de ülkemi de yönetenlerden, neden oldukları her şey adına özür dilemelerini beklesem de… haklısınız.
Özür dilemeyecekler!
Ama bizler de affetmeyeceğiz!
Bu da tarihe not olarak düşülsün…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.