Hantal, bürokratik örgüt yapısı sadece insan faktörüyle açıklanamaz. Genç meslektaşlardan ve yüz binleri aşan büyük mühendis-mimar ailesinden kopuk, hem mesleki açıdan hem de siyaseten üye nezdinde gerçekliği bulunmayan oda yönetimlerinin bürokratikleşmesinden başka şansı kalmamıştır. Mevcut oda yönetimleri durumu kabullenmiştir ve değiştirme niyeti taşımamaktadır
Testi kırılmadan önce uyarmak gerekiyor. Testinin kırılma ihtimaline daha zaman var. Ancak son seçim döneminde testide çatlakların oluştuğu görüldü. Bize düşen çatlakların derinleşip kırılmaya yol açmasını önlemek. Bu başarılabilir mi? Seçim günü gelip çattığında bunu başarmak mümkün değil. Önlemler şimdiden alınmalı. Ama nasıl? On yıllardır yapılan yanlışlar birkaç hamleyle ortadan kaldırılabilir mi? En azından denemek lazım.
Önce son seçim döneminde neler olduğuna bakalım. Çevre Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası Ankara Şubesi ile Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi seçimlerinde AKP/MHP destekli listeler seçimi kazandı. Daha önceki seçim dönemlerinde de aynı ittifak tarafından alınan oda ve şubeler olmuştu. Konunun dikkat edilmesi gereken bir başka yönü de milliyetçi-gerici ittifakın TMMOB’ye bağlı odaların pek çok şubesinde seçimleri az bir farkla kaybetmesiydi.
Burada bir tespitte daha bulunmak lazım. Oda veya şubelerde bir kez seçim kaybedilirse yeniden kazanmak pek olası olmuyor. Örnekleri var bunun. Hem TMMOB’de hem de diğer meslek odalarında benzer pek çok örnek bulunuyor.
TMMOB örneklerine bakacak olursak, EMO Ankara Şubesi’nde Demokrat Mühendisler, AKP-MHP’li gruba 6 yıl önce kaybetti ve üç seçimdir şube geri alınamıyor. Farklı listelerin yarattığı handikap geride bırakıldı ancak sonuç değişmedi.
Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi 2020 yılında AKP’li MHP’li turuncu listeye kaybedildi. O dönemden beri tekrar geri alınamadı. 2024 seçimlerinde ise oda merkezi de sağ ittifaka geçti.
Şimdi testinin üzerindeki çatlaklarının ne anlama geldiğine bakalım.
Testiyi kıracak çatlağa ilk örnek Mimarlar Odası Ankara Şubesi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Şubat 2024 ayında yapılan seçimde AKP ve MHP destekli turuncu listeye kaybedildi. 2014 yılından beri Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, önce Çankaya Belediye başkanlığına CHP’den aday adayı oldu daha sonra aday yapılmayınca Mimarlar Odası Ankara Şubesine tekrar aday olduğu seçimleri kaybederek şubeyi gerici turuncu listeye teslim etti. Turuncu listeden Derya Başyılmaz 1033 oy, mavi listeden Tezcan Karakuş Candan 807 oy, kırmızı listeden Banu Taner 433 oy aldı.
Dikkat çekilen nokta solun iki ayrı listeyle seçime girmesi ve bir listenin başkan adayının neredeyse son güne kadar CHP’den belediye başkanı olmak için yoğun koşturma içinde olması. Fatura ağır oldu. Sorumlusu kim?
Bir başka sorumlu arayışı da Çevre Mühendisleri Odası için geçerli.
2024 seçimlerinde sağcılara teslim edilen Çevre Mühendisleri Odası’nda Başkan Baran Bozoğlu 2015’te CHP milletvekilliği için epey uğraştı. Bozoğlu, 2018’de Saray’da Erdoğan’ın “huzuruna” çıktı ve bir yasa değişikliği için teşekkür etti. Çevre tahribatıyla ünlü bir iktidarın başına çevreci başkanın teşekkür etmesi kamuoyunda tepkilere neden oldu. Bu arada Bozoğlu şu dönem CHP PM üyeliği görevini sürdürüyor.
Bu iki örnekten yola çıkarak ki başka örnekler de var, şunu söylemeliyiz: Siyasi ikbal için meslek odasını basamak olarak kullanmak hem kuruma zarar veriyor hem de odaların kaybedilmesine yol açıyor.
Gelelim son seçimde testide ortaya çıkan kırıklara.
2018 yılında yapılan İMO İstanbul Şube seçimlerinde Çağdaş İnşaat Mühendisleri 4214, AKP ve MHP’lilerce desteklenen Değişim Grubu 2627 oy almıştı. Fark 1587’ydi.
2024 İstanbul Şube seçimlerinde Çağdaş İnşaat Mühendisleri 2507 oy alırken, sağcıların ortaklığı Uygarlık Mühendisleri 1714 oy aldı. Fark 793’e indi.
Benzer şekilde 2018 yılında yapılan İMO Ankara Şube seçimlerinde Çağdaş İnşaat Mühendisleri 3397 AKP ve MHP’li gruplar tarafından desteklenen Değişim Grubu 2156 oy almıştı. Fark 1241’di.
2024 yapılan seçimlerinde ise Çağdaş Mühendisler 2560 oy alırken, AKP’li MHP’li Anadolu Mühendisleri 2016 oy aldı. Fark 544 oldu.
Diğer şube seçimlerinde de benzer sonuçlar görülebilir.
Her yıl ortalama 6 bin yeni mezun inşaat mühendisinin oda üyesi olduğu düşünülürse ve yeni üyelerin oy kullandığı sandıklarda Çağdaş Mühendislerin aleyhine açık ara sonuçlar çıkıyorsa, “testi kırılmadan önlem almalıyız” çağrısının ne anlama geldiği açıktır. Bunun önüne geçilemezse şubelerin ve oda merkezlerinin sağcı ittifaka geçmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Geldik kritik noktaya. Niye böyle oldu ve nasıl önlem alınacak?
Yerel seçim sonuçlarından hareketle AKP-MHP ittifakı ülke genelinde gerilerken, genç nüfus içinde muhalif partilere doğru bir yönelim söz konusuyken meslek odalarında gençlerin sağa meyletmesi Odaları elinde bulunduran “siyasi aklın”, oralardaki “hâkim gücün” ülke siyasetinin bile gerisinde bir pozisyon tuttuğunun kanıtı sayılmalıdır.
İlk önce bu akıl değişmeli, hâkim güç bir süre sonra hâkimiyetini kaybedeceğini bilmelidir. Ne yazık ki kayıp sadece onların hanesine yazılmayacaktır. Teoman Öztürk’ten bu yana rehber kabul edilen halk için mühendislik anlayışı daha da zayıflayacaktır.
Öncelikle kaydetmemiz gerekiyor ki TMMOB ve bağlı odalardaki “egemen güç” kendi dışındaki diğer sol/sosyalist parti ve çevrelerle gönül bağı bulunan mühendis/mimar gruplarını etkisizleştirmiş, bununla kalmayarak TMMOB geleneğinde önemli bir yer tutmuş “eski kulağı kesik” kadroları kulvar dışına itmiş, delegasyon, yönetim kurulları “tek tipleştirilmiş”, bu durum ister istemez daralmaya yol açmış, liyakat, yetkinlik, örgütçülük; yerini “hakim güce” bağlılığa bırakmıştır. “Tasfiyenin” çarpıcı sonucu olarak genç, dinamik, iddia sahibi, “ele avuca sığmaz” genç mühendisler odalardan uzaklaşmış, hantal, bürokratik bir örgüt yapısı açığa çıkmıştır.
Bürokratik yapının çarpıcı göstergelerinden biri de, demokratik işleyişin örneği olarak başlatılan üç dönem kuralının, bir dönem “es” verilerek ya da bir dönem başka kurullarda yer alınarak eski pozisyona geri dönülerek aşılması, aynı isimlerin yıllarca oda yetkili kurullarında yer almasıdır. O kadar sıkışmışlık vardır ki hâkim güç kendi anlayışını sürdürecek yeni kadrolar bile bulamamakta, “dön baba dönelim” misali yer değiştirmelerle “devamlılığı” sağlamaktadır.
Nereye kadar? Son genel kurulu süreci denizin bittiğinin izlerini taşımaktadır.
Hantal, bürokratik örgüt yapısı sadece insan faktörüyle açıklanamaz. Eşzamanlı olarak meslektaş ile odalar arasında ilişkinin evrak-ücret merkezli ele alınması, üyeyi odaların öznesi haline getirecek bir işleyişin oturtulmaması, aslında böyle bir niyetin de olmaması, özellikle taşradaki okullardaki zayıf ilişkiler, diğer okullardaki amaca hizmet etmeyen, işlevsiz GENÇ İMO üyeliğiyle birleşince oda yönetimlerinin yeni meslektaşları oda örgütlülüğüne çekecek kanal yaratma olanağını yok etmiş, şantiyelerde, bürolarda, kamu kurumlarında çalışan geniş meslektaş kitlesiyle doğrudan ilişkisi olmayan “aktivistler” oda yönetimlerini belirlemeye başlamıştır. Oda “aktivistleri” arasında hali vakti yerinde, piyasa işi yapan müteahhitler ağırlıktadır. Son birkaç on yılın özeti budur.
Genç meslektaşlardan ve yüz binleri aşan büyük mühendis-mimar ailesinden kopuk, hem mesleki açıdan hem de siyaseten üye nezdinde gerçekliği bulunmayan oda yönetimlerinin bürokratikleşmesinden başka şansı kalmamıştır.
Bu arada kimi zaman talihsiz durumlar da yaşanmıştır. AKP iktidarı döneminde odaların kazanılmış haklarında yaşanan kayıplar bilinmektedir. Yetki-belgelendirme-denetim ağının iktidar tarafından parçalanmasının yol açtığı başta gelir kalemleri olmak üzere diğer kayıpların neden olduğu “panikle” üyesine ödenmeyen aidatlar için icra gönderen bir meslek örgütü olmanın kaçınılmaz sonuçlarından birisi de üyelerin genel kurullara katılmaması, on binlerce üyesi olan bir şubenin birkaç bin kişiyle genel kurul toplanmasıdır. Üyenin odasına küstüğü, odasından uzaklaştığı reddedilemez bir gerçektir.
Odalar kamu kurumu niteliği taşımaktadır. Bu nedenle yapabileceğinin sınırları bellidir. Bu sınır biraz da ülkedeki genel politik gelişmelere doğrudan bağlıdır. Ancak hiçbir gerçek değiştirme, değiştirmeye niyet etme, bunun için çalışma kararlığından vazgeçilmesine yol açmamalıdır.
Mevcut oda yönetimleri durumu kabullenmiştir ve değiştirme niyeti taşımamaktadır. Durum ortadadır.
Toplumun diğer kesimleri gibi mühendis-mimar ve plancılar da derin yoksullaşma ve güvencesizlik süreci yaşamaktadır. Bu değişim siyaset literatüründe “yeni işçileşme” ya da “yeni proleterleşme” kavramlarıyla açıklanıyor. Özellikle genç mühendisler ya da özel kesimde ücretli mühendisler ve ücretlerinin sınırı devlet tarafından belirlenen kamu kesimi mühendisleri bu değişimin muhatabıdır. Teknik personeli “beyaz yakalı” tanımının yer yer dışına taşıyan bu sürece odalarımızın ne program düzeyinde bir müdahalesi ne “yeni işçilere” ulaşma pratiği ne de “yeni proleterleşen”leri kapsayacak özgüveni bulunmaktadır. Dolayısıyla yeni sürecin muhatapları kendi odalarını hak arama merkezi olarak görmemekte, başka mecralara akmakta, özellikle de taşra üniversitelerinden mezun genç mühendisler tercihlerini oda iktidarından değil, “diğerlerinden” yana kullanmaktadır.
Son genel kurullar gösterdi ki gelinen noktada, süreç doğal akışına bırakılmıştır. Sağın ayak seslerini duymamak için kulak kapama dışında önlem alınmamaktadır. Önlem alabilecek gerçeklik kalmış mıdır? Bunun cevabı da bizleri odalarımızın geleceğine dair kaygılandırmaktadır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.