DİSK Basın-İş 71. Genel Kurulu’nun ardından genel kurul sürecinde yaşananlara dair bir açıklama yayımlandı. Aralarında yeni ve önceki dönemde yönetim ve çeşitli kurullarda görev alanların da olduğu üyelerin imzasıyla yayımlanan açıklamada TİP’li bazı sendika üyelerinin genel kurul hazırlık sürecinde yapılan toplantılarda açığa çıkan mutabakatı bozduğu ifade edilirken genel kurul sürecinde siyasi anlaşmalar yerine örgütsel anlaşmaların yapıldığı, bu anlaşmaların siyasetin önüne geçtiği, sendika teamüllerinin göz ardı edildiği, mücadele yoldaşlığı hukukunun çiğnendiği belirtildi
DİSK Basın-İş 71. Genel Kurulu’nun ardından genel kurul sürecinde yaşananlara dair bir açıklama yayımlandı. Aralarında yeni ve önceki dönemde yönetim ve çeşitli kurullarda görev alanların da olduğu üyelerin imzasıyla yayımlanan açıklamada genel kurul sürecinde katılımcılık ve şeffaflığın gölgede kaldığı ifade edildi.
TİP’li bazı sendika üyelerinin genel kurul hazırlık sürecinde yapılan toplantılarda açığa çıkan mutabakatı bozduğu ifade edilirken genel kurul sürecinde siyasi anlaşmalar yerine örgütsel anlaşmaların yapıldığı, bu anlaşmaların siyasetin önüne geçtiği, sendika teamüllerinin göz ardı edildiği, mücadele yoldaşlığı hukukunun çiğnendiği belirtildi.
Yapılan açıklama şöyle:
DİSK Basın-İş 71. Olağan Genel Kurul tanıklığımız
DİSK’in kurucu sendikalarından olan DİSK Basın-İş, yeniden ayağa kalktığı 2013 yılından beri farklı alanlardaki emekçilerin emeğine sahip çıkmaya ve iktidarın gazeteciler üzerinde gitgide sertleşen baskısına karşı durmaya çalıştı.
Gazetecilere dönük baskılara net tutum sergilemek sendikamızın ayırt edici özelliği oldu.
Yönetim kurullarını mutabakatla oluşturmak, üyesi ve parçası olmak isteyen her basın emekçisini komisyonlar, kurullar aracılığı ile işleyişin parçası yapmak ortak teamülümüz oldu. Ancak 10 Aralık’taki 71. Olağan Genel Kurul’da bu ortak teamül büyük ölçüde yaralandı.
Genel Kurul öncesi TİP’li bazı sendika üyelerinin, aralarında bu metni kaleme alanların da olduğu, Türkiye’nin farklı kentlerindeki sendika üyelerini arayıp yönetim listesinde yer alma teklif ettiğini öğrendiğimizde ilk defa alışık olmadığımız bir genel kurul süreci ile karşı karşıya olduğumu anladık. Yine de açıklık, şeffaflık ve samimiyet ile bu ‘iletişim sorunu’nu aşılabileceğimizi düşündük. Maalesef Genel Kurul süreci katılımcılık ve şeffaflığın gölgelendiği bir süreç oldu.
Siyasal ittifakların gölgesinin düştüğü, ‘mış gibi’ ya da ‘tarafsızmış gibi’ anlayışların ördüğü seçim sürecinde, aktif üyelerin irade değil, ‘büyük’ siyasetlerin iradesi belirleyici oldu. Her genel kurulda olduğu gibi açık çağrılı örgütlenen üye toplantılarına vurgu yaptık ısrarla.
Bu ısrarın sonucu olarak 8 Aralık akşamı üyelere açık bir şekilde yapılan toplantıda TİP’lilerin önerdiği Turgut Dedeoğlu ile Candan Yıldız’ın iki genel başkan adayı olarak yarışacağı, listenin geri kalanı üzerinde mutabakatın olduğu konusunda anlaşıldı.
İki başkan adayı ve ortak liste ile Genel Kurul’a gideceğimiz konusundaki uzlaşı, toplantı divanı tarafından teyit ettirildi. TİP’li arkadaşlar da teyit etti. Ancak Genel Kurul günü, bu arkadaşlarımız tarafından listeye yeni isimler önerildi, yani ortak mutabakat yok sayıldı.
Bu süreçte tek liste konusunda ısrar eden, birleştirici tutum sergileyen arkadaşlarımız oldu. Ne var ki o ortak toplantıların ve herkesin hem yapıldığından hem de sonuçlarından haberdar olduğu görüşmelerin dışında bazı anlaşmalar söz konusuymuş. Toplantı katılımcılarından gizlenen bu görüşmeler sonucunda tarafsız kalacağını açıklayan arkadaşların, liste delme faaliyetine net şekilde destek verdiğini gördük.
Siyasi parti ve grupların sendikalarda ortak hareket etmesi anlaşılır, en azından alışıldık bir durum. Genel siyasete yönelik ittifakların sendikalara yansıtılması sağlıklı olmamakla birlikte o da sık başvurulan bir yöntem. Ama o ittifakların bir hegemonya aracına dönüşmesi kabul edilebilir değil. En başta, adaylık konusunda DİSK Basın-İş’in iradesinin ve hukukunun yok sayıldığını söylemek istiyoruz. Ulvi sayılan davalar için yalan söylemenin olağan sayıldığı iklimin muhalefetin tamamını zehirlediğini de unutmayalım.
Günün sonunda DİSK Basın-İş, siyasi anlaşmalar yerine örgütsel anlaşmaların yapıldığı, bu anlaşmaların siyasetin önüne geçtiği, sendika teamüllerinin göz ardı edildiği, mücadele yoldaşlığı hukukunun çiğnendiği bir Genel Kurul sürecinin ardından “Benim için işçinin cinsiyeti yoktur” diyen bir başkanla yeni bir döneme girmiş durumda.
Önceki dönemlerde sendikanın yükünü taşıyan bizler, yeni yönetim kurulunda yer alan arkadaşlarımız başta olmak üzere, bu koşullar altında da DİSK Basın-İş’i büyütmeye, dayanışmayı örmeye, matbaa ve basın emekçilerinin özlük haklarını savunmaya, iktidar karşısında gazetecilik mücadelesine devam edeceğiz. Çünkü bizim için sendikal demokrasi, şeffaflık, katılımcılık, etik ve ortak yol yürüme hukuku her türlü makam ve unvandan daha önemli.
Sözünün ağırlığını taşımaksa eğer, tarihe düştüğümüz bu notun yükünü taşıyacağız.
Basın-İş’in herkesin sendikası olduğu gerçeğiyle yatay, katılımcı, şeffaf ve cinsiyet eşitlikçi sendikal anlayışın yaşatıcısı olmayı sürdüreceğiz.
Toparlandık ve yine buradayız!
İlgili haber:
Sendika.Org