TİP Milletvekili Can Atalay’ın avukatı Akçay Taşçı, ihlal kararını tanımadığı AYM üyeleriyle ilgili suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararı için “Mesele Can Atalay’ı çoktan aşmış durumda. Artık bir anayasal düzen tartışması yaşıyoruz. O nedenle konu artık iktidar grupları arasındaki bir çatışmanın ürünü” dedi
Muhalefetin “darbe” olarak nitelendirdiği Yargıtay kararını Can Atalay’ın avukatı Akçay Taşçı Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi.
Kararın hukuken değerlendirilmesinin mümkün olmadığını belirten Av. Akçay Taşçı, “Mesele Can Atalay’ı çoktan aşmış durumda. Artık bir anayasal düzen tartışması yaşıyoruz. O nedenle konu artık iktidar grupları arasındaki bir çatışmanın ürünü. Can Atalay hakkındaki AYM kararı kesin ve eninde sonunda uygulanacak. Ancak zamanını kestirmemiz mümkün değil” dedi.
Yargıtay’dan çıkan karar üzerinden siyasetin yargı üzerindeki etkisine dikkat çeken Taşçı, “Siyasetin yargı üzerindeki etkisini her zaman biliyorduk ama bu kadar aleniyet kazanmasını ben de beklemiyordum” diye belirtti.
Taşçı, Türkiye’de insan haklarına, demokrasiye inanmayan bir iktidar geleneğinin var olduğunu, baskı politikalarının ise artık bir rutin haline geldiğini kaydetti. Taşçı, “Biz bu hukuksuzluklara itiraz etmeye devam edeceğiz. Onlar gibi siyasal geleneği, siyasal genetiği, demokrasi ve özgürlükleri benimsemeyen bir gelenekten gelmiyoruz. Bu iktidar gitmeden baskı ortamının biteceğine inanmıyorum” ifadelerini kullandı.
Cana Atalay’ın milletvekili olması nedeniyle daha fazla gündeme gelse de Türkiye’de birçok kişinin hukuksuzlukla karşı karşıya geldiğini söyleyen Taşçı, şunları ifade etti:
Gezi ve Kobanê gibi davalar iktidarın yarattığı en büyük komplo, en büyük hayali davalardan biridir. Gezi davasında Can Atalay dışında hala dört tane tutuklu hükümlü var. Gezi ve Kobanê davaları gibi hayal ürünü davaları, iktidarın siyasi inada çevirdiği davalar olarak tanımlamak gerekir. Bu davalarda önemli olan şey, hukuksuzluğun ortak olmasıdır. Çünkü Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gülten Kışanak ve diğer tutuklular, aynı hayal ürünü davalarla yargılanıyorlar. Kobanê dosyasında çok hayal ürünü var. Savcı, açıkça sanıklara ‘eylemde insanları doğrudan öldürdünüz’ diyor. Yani burada bir hukuki tartışmaya bile gerek duymuyor artık. İnsanlar doğrudan öldürme suçundan yargılanıyorlar. Kobanê davasındaki hukuksuzluklar ile Gezi davasında gösterilen, Gezi protestolarının uluslararası bir komplo olarak planladığı iddiasının beslendiği fikir aynı, Uydurma iddianamelerle, uydurma yargılamalarla Türkiye’de muhalif olan herkes susturulmak isteniyor.
Hukuksuzluklara karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Taşçı, şunları söyledi:
Hepimizin daha umutlu, barış içinde yaşayabileceğimiz bir ülkeyi yeniden birlikte kurmak için öncelikle halkı ikna etmemiz lazım. Bu iktidarı seçen halkı, iktidarın politikalarının hiç kimsenin faydasına olmadığına ikna etmeliyiz. Türkiye’de yaşanan herhangi bir hukuksuzluğa karşı hepimizin ses çıkarması gerek. Binlerce avukat ve hak savunucusu var, demokrasiye inan milyonlarca insan var. Hep birlikte mücadele edersek eninde sonunda kazanacağız.
Türkiye’de herhangi bir kesime karşı yapılan hukuksuzluğun karşısında durmanın bir sorumluluk olduğunun altını çizen Taşçı, devamında şunları söyledi:
Ülkede yaşanan bu hukuksuzluklara karşı yan yana durmaya ihtiyaç var. Kürtlerle, kadınlarla farklı düşündüğü için hukuksuzluğa maruz kalan herkesle yan yana durmak gerekir. Çünkü herhangi bir yurttaşa karşı hukuksuzluk normalleştiğinde diğerlerine yansıması kadar normal bir şey yoktur. Bir kişinin yaşadığı hukuksuzluk, diğerinin potansiyel hukuksuzluğudur. Dolayısıyla ilke üzerinden, demokrasi üzerinden adaletsizliğe karşı durmak zorundayız.