Yakın zamanda Cumhuriyet’in 100. yılına dair sosyalistlerin çeşitli mecralarda yazdığı ve sosyalist yayınlarda çıkan yazıları okurlarımızın ilgisine sunuyoruz
Cumhuriyet’in 100. yılı, onunla özdeşleştirilen değerleri ve ilkeleri benimseyen kesimlerin beklentilerinin oldukça uzağında karşılandı. Bu sonucun ortaya çıkmasında elbette ideolojik özü itibariyle kendisini bu değerlerin tam karşısında konumlandıran AKP’nin yakın zamandaki zaferinin etkisi hafife alınamaz.
Geniş kitlelerce Cumhuriyet’le özdeşleştirilen seçme ve seçilme hakkından halk egemenliğine, sosyal devletten hukuk devletine, demokrasiden laikliğe çeşitli ilke ve değerlerin çoğu zaman kağıt üzerinde bile kalmadığı söylenebilir. Çeşitli bahanelerle kutlamaların, resepsiyonların ve törenlerin iptal edilmeye, yasaklanmaya çalışılmasıyla geçen AKP’li yıllarda geldiğimiz nokta ise Filistin gündeminin bahane edilerek Saray’daki resepsiyonun iptal edilmesi oldu.
Öte yandan yine Cumhuriyet’le özdeşleştirilen kurucu parti, bugünün ana muhalefet partisinin, CHP’nin bu değerlere yönelik saldırılar karşısında aldığı tutum da yine geniş bir kesim tarafından hayal kırıklığıyla karşılanıyor. CHP bu değerleri etkili şekilde savunmamakla, ‘miras’a gereğince sahip çıkmamakla eleştiriliyor.
Sosyalistlerin bu konuya yaklaşımında çeşitlilik var. Tarihsel ve ideolojik değerlendirmeler konusunda da aktüel politik mahiyet açısından da farklı fikirler var. Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki misyonuna yapılan atıfla sahiplenilmesi ve bugünkü NATO’cu, İslamcı, faşist cendereden kurtarılması gerektiğini söyleyenler de var; kuruluş döneminin dahi gerici nitelikte olduğunu söyleyen de. Cumhuriyet değerlerini kendi politik duruşuyla özdeşleştiren kesimin bugünkü politik mücadelede önemli bir rol oynayacağını tartışan da var; bu tartışmanın bugünkü temel çelişki olamayacağını söyleyen de.
Yakın zamanda sosyalistlerin çeşitli mecralarda yazdığı ve sosyalist yayınlarda çıkan yazıları kendi seçtiğimiz spotlarla okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
Bu derlemeye almamızı önerdiğiniz makale veya söyleşileri bilgi@sendika.org’a iletebilirsiniz.
“Cumhuriyet dediğimiz şeyin tam adının Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu, kitlelerin zihninde bu Devlet’ten ayrışmış soyut bir Cumhuriyet olmadığını unutmayalım. “Cumhuriyet’in kazanımları” ile kastedilen ilerlemelere yönelik gerici saldırganlığın kaynağını arayacaksak da Cumhuriyet’in kuruluşu itibariyle kapitalist dünyadan yana yapılan sınıfsal tercihte arayalım.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Cumhuriyet’in birikimleri devlet içinde tasfiye edilmiş olsa da toplumsal alanda bir direniş unsuru olarak varlığını sürdürüyor. Kadınların, gençlerin özgürlük ve hak mücadeleleri, işçilerin ve köylülerin yükselen sosyal talepleri yeni bir cumhuriyet fikrinin yegane kurucu zemini ve gücü olarak düşünülmelidir. Ancak, bu büyük ilerici birikimler siyasal önderlik yoksunluğunda somut bir siyasi güce dönüşmekten de uzaktır. Bunun başarılması, Cumhuriyet’in bağımsızlıkçı ve laik eksenleriyle birlikte onu ileri taşıyacak eşitlikçi, özgürlükçü ve barış yanlısı bir siyasallaşmanın yolunun açılması, liberal ve milliyetçi yanılsamaları da kırarak gelişecek solun ideolojik etkinliğine bağlı olacaktır.”
Yazının tamamı için tıklayınız
“Geleceği kazanmak için Saray iktidarına mutlaka son vereceğiz. 100. Yılda halkımıza sözümüz budur. 00 yıl sonra bir kez daha, Saray’a meydan okuyoruz. Gladyoculara, faşistlere, ırkçılara, yobaz takımına, bu ülkeyi yağmalayan patron sınıfına, tümüne meydan okuyoruz.”
Haberin tamamı için tıklayınız.
“Türkiye kapitalizminin tarihine bu sola açık radikalizmden duyulan endişe damga vurmuştur. Devrimin paradoksu, Cumhuriyet’in ileriye dönük ve halkçı pencerelerine duvar örmek için uğraşan burjuvazinin giderek ağırlık kazanmasıdır.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Kendiliğinden ilan edildiğinde otomatik devreye giren bir “haklar ve özgürlükler paketi” yoktur. Yani, ne kadar mücadele o kadar hak ve özgürlük ilişkisi en demokratik cumhuriyetler de dahil tüm burjuva cumhuriyetlerde bütün açıklığı ile sürmektedir.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“100 yıl önce monarşiyi yıkarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir zaman “cumhurun yani halkın egemenliğini kendi elinde tuttuğu, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı” bir devlet yönetimine tanık olunmadı. Bu anlayışa sahip bir “cumhuriyet”i halkın tüm kesimlerinin aynı duygularla sahiplenmesi beklenemezdi elbette.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Cumhuriyeti savunmak onu her seferinde kamu yararını sağlayan ve demokratikleşen niteliğiyle yeniden yaratmaktır. Seçimler aşamasında toplum bütün gücünü ortaya koyarak insanca ücreti, demokrasiyi, kimliklerin haklarını, laikliği, güçlerin ayrılığını, parlamentoyu, hukuku ve anayasayı savundu. Çok eski zamanlardan beri ileri sürülen değişimden yana olanlar ve olamayanlar oranı; her şeye rağmen yüzde 30/70’den yüzde 52/48’e getirilmiş durumda.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Bundan 100 yıl önce kaybedilen fırsat bir yüzyıl Kürtleri kültürel-fiziki soykırım cenderesine alarak günümüze kadar getirdi. Cumhuriyetin 100. yıldönümünde Türkler Pirus Zaferi’ni kutlarken, bizim de kendimizi gözden geçirerek hata ve zayıflıklardan arındırmamız gerek. Türkiye açısından Pirus Zaferi demek doğru olur, çünkü Cumhuriyetlerini inşa ederken Cumhuriyetin varlığını ve idamesini belirleyen Kürt sorunu da yaratmış oldular.”
Haberin tamamı için tıklayınız.
“Cumhuriyet, yaklaşık 200 yıldır bir şekilde bu toplumun gündeminde olmuş demokratikleşme amacını, oldukça kısa süren ve çok sınırlı bazı uygulamalar içeren istisna dönemler dışında gerçekleştirememiş; başlangıçtan beri taşıdığı ‘muasır medeniyet’ hedefinin çok uzağında kalmış; dahası, kendisini yöneten egemen sınıflarca 40 yılı aşkın süredir bu hedefleri terk edilmiş bir kabuk olarak 100. yaşına mı basmaktadır? Yoksa bundan 100 yıl önce doğmuş ama 100. yaşına varamamış, ancak yeniden kazanılmakla hayata dönebilecek bir tarihsel olgu mudur?”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Ülkemizde, ilerici, solcu, aydınlanmacı ve yurtsever bir damar vardır. Ve bu damarın, politik öncülüğünü de komünistler, sosyalistler üstlenmektedir. Bu damar emekçilerin laik, bağımsız ve sosyalist Cumhuriyet mücadelesini sürdürecektir.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Türk egemen sınıflarının iki siyasi blok olarak saflaşması koşullarında laik-antilaik siyaset mekaniği bir burjuva hegemonya aracına dönüşmektedir. Halklarımızın burjuva cumhuriyetle köklü hesaplaşmasını ve politik özgürlük talebini örtüleyen bu saflaşma tablosu emekçi sol hareketimizin cumhuriyetle ilgili görüş açısını bozmaktadır.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Bugün artık laiklik de kadın hakları da Kürt sorunu ve inanç sorunu da bağımsızlık, kamuculuk ve halkçılık da birinin diğerini yadsımadığı, bütünlüklü bir devrimci demokratik program içinde çözüm üretilmesini gerektiriyor. Bu çözüm, 100 yıl öncesinin tekrarı veya benzeri olmayacağı gibi aynı zamanda sınıfsız sömürüsüz özgür bir dünyaya uzanan bir kesintisizlik taşımalıdır/taşıyacaktı.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Dindar bir işçinin sosyalizme ve mücadeleye kazanılması inançları açısından nasıl özenli bir çaba gerektiriyorsa benzer bir durum Kemalist bir orta sınıf plaza işçisi açısından da geçerlidir.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Cumhuriyet tarihte ileri doğru bir sıçramadır, insanları padişahın kulu olmaktan çıkarmıştır, ama ilk günden sonuna dek bir burjuva cumhuriyeti olmuştur. Yani yasalarda herkes eşittir ama fiiliyatta eşitlik tam bir yalandır. Burjuva ayrıcalıklıdır. İşte bu yüzden 15-16 Haziran 1970, 100 yıllık cumhuriyetin en güzel günleridir! Geleceğe açılan kapıdır.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“İttihadçıların başlattıkları hamleler yine İttihadçı kadrolar tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi siyasetini oluşturdu ve Türk-Sünni ulus oluşturma gayesi ile Anadolu’da yaşayan ulus, milliyet ve ezilen inaçlara yönelik soykırım ve asimilasyon uygulamaları olduğu gibi devam ettirildi.”
Yazının tamamı için tıklayınız.
“Türkiye Cumhuriyeti emperyalist planları bozan anti-emperyalist bir mevzi değil tam aksine komünizmin yayılmasını engellemek için emperyalistlerin tahkim ettiği karşı-devrimci bir ileri karakoldu.”
Enternasyonal Komünist İşçi Birliği (EKİB) ve Köz ortak imzalı ‘İki Farklı Ekim: 1917’nin devrimci cumhuriyetinin karşısında 29 Ekim 1923’ün karşı devrimci cumhuriyeti’ başlıklı broşürün sunuş yazısının tamamı için tıklayınız.