İsrail, Gazze’deki “El Ehli Baptist” hastanesini vurması üzerine Türkiye’de emek meslek örgütleri ile sosyalist kurumlar eylem çağrıları yapmıştı. Filistin direnişine destek için eylemler Türkiye’nin birçok yerinde yapıldı. Eylemler bugün (19 Ekim) de devam etti. Artvin/Hopa, Rize/Fındıklı, Mersin, Mersin/Tarsus, Antalya, Samsun ve Urfa’da eylemler yapıldı
17 Ekim günü akşamı ise İsrail, Gazze’de bulunan “El Ehli Baptist” hastanesini vurdu. Hastanede yaralı ve hastaların yanısıra yerinden edilenler de kalıyordu. Hastanede bulunan çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan yaklaşık bin kişi hayatını kaybetti. Bu katliama karşı Türkiye’nin dört bir yanında eylemler bugün (19 Ekim) de devam etti.
FINDIKLI VE HOPA, FİLİSTİN’E DESTEK İÇİN YÜRÜDÜ
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu’nun çağrısıyla saat 12.30’da Özgür Çocuk Parkı’nda bir araya gelenler Filistin’e destek için eylem yaptı.
Tarsus Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla bugün saat 17.00’de Yarenlik Alanında bir araya gelenler “Katil İsrail Filistin’den defol, direnen Filistin halkının yanındayız” yazılı bir pankart ile eylem yaptı.
“Soykırıma dur diyelim, içeride ve dışarıda barış mücadelesini yükseltelim” başlıklı bir açıklama okundu.
Açıklamada şunlar söylendi:
17 Ekim insanlık tarihine kara bir gün, bir soykırım günü olarak geçti. Adı yolsuzluklara da karışan sağcı, ırkçı, faşist İsrail hükümetinin; çoğunluğu çocuk hastalardan oluşan Gazze şeridindeki hastaneye düzenlediği saldırı sonucu yüzlerce kişi öldü, yüzlercesi yaralandı.
Katliamı şiddetle kınıyor, yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Bu açık bir savaş ve insanlık suçudur. “Kararlılık gösterisi” adı altında yapılan saldırı en asgari ahlaki ve insani değerlerden yoksunluğu, bir barbarlığı temsil etmektedir. Bu suçu işleyenler insanlığın vicdanında mahkûm edilmişlerdir.
Benzer katliamlara yol verilmemesi ve hesabının sorulması için bu suçu işleyenlerin ve sivillerin ölümüne yol açan benzer saldırıların talimatlarını verenlerin savaş suçları mahkemesinde yargılanmaları için derhal girişimlerde bulunulmalıdır.
Bu nedenle, emperyalist hegemonik güçlerin işlevsiz hale getirdiği Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin derhal toplanması ve süreci başlatılması çağrısında bulunuyoruz.
İsrail devleti hükümeti daha fazla suça bulaşmamak için saldırıları durdurmalı, ateşkes sağlanmalı, insani yardımlara yönelik engellemeler kaldırılmalı, sorunların barış ve diyalog yoluyla çözümü esas alınmalıdır.
Kaygılıyız!
Sermaye ve kapitalist sistem yaşadığı çoklu krizini aşmak için bir kez daha milliyetçilik, ırkçılık, gericilik üzerinden savaş silahına sarılmıştır. Son yıllarda sistematik olarak artan silahlanma yarışı ve birçok ülkede iktidara sağcı, ırkçı, gerici partilerin gelmesi de böylesi bir savaşın zeminini güçlendirmiştir.
İnsan hakları konusunda karnesi en zayıf olanların başında da AKP gelmektedir. AKP iktidarı bir taraftan Filistin için timsah gözyaşları dökerken diğer taraftan sınır ötesi operasyonlarına yasal zemin oluşturan savaş tezkerelerini meclisten geçirmektedir. Yakın zamanda Roboski’de bombalanan köylüler unutulmamıştır. Suriye Rojavasında halkların ortak bir yaşam kurma çalışmalarına dönük saldırılardaki sivil kayıplar unutulmamıştır.
ABD ve diğer emperyalist güçlerin paylaşım savaşları nedeniyle başta Ortadoğu ve Ukrayna olmak üzere birçok bölgede farklı düzeylerde devam eden çatışmaların genelleşmesi ve açık bir dünya savaşına dönme tehlikesi dünden daha yakın bir ihtimal olarak kapımızı çalmış durumdadır.
Biliyoruz ki, devletler “ulusal çıkarlarımız” adı altında kapitalist sistemi, sermayenin önceliklerini gözetecek, buna göre pozisyon alacaklardır. Kendi işgal, saldırı ve savaş suçlarına kılıf bulacaklardır. Demokratik değerlerin ve kazanılmış hakların gaspı için fırsata çevireceklerdir. Gerçekleşen de budur.
Savaşı durduracak olan dünya ezilen halkları ve emekçilerdir.
Bu nedenle emek ve demokrasi güçleri olarak; yaşama, geleceğe ve emeğimize sahip çıkmak için barış mücadelesini yükselteceğiz. Bu noktada gerekli tüm adımların atılması için üzerimize düşen tüm sorumluluk ve görevlerden kaçınmayacağız.
AKP iktidarı Filistin mücadelesini Hamas’tan ibaret görmekten, Filistin davasına mezhepçi yaklaşmaktan vazgeçmelidir. Filistin halkı dünyadan ve Türkiye’den hamaset ile süslenen timsah gözyaşları değil, çözüm için acil somut adımlar atılmasını beklemektedir.
Bunun için: öncelikle saldırılar derhal durdurulmalı, ateşkes sağlanmalı, Filistin halkına yönelik abluka derhal kaldırılmalıdır. İsrail işgal ettiği topraklardan geri çekilmelidir. Tüm emperyalist güçler bölgeden çekilmelidir.
İsrail ile yapılan ikili anlaşmalar iptal edilmelidir. Filistin halkına ekonomik, sosyal her türlü destek sağlanmalıdır. Filistinlilerin hak eşitliğini tanımayan hiçbir ‘çözüm’ kabul edilmemelidir.
Tarsus Emek ve Demokrasi Güçleri olarak; bir kez daha İsrail’in soykırıma varan Gazze şeridindeki hastaneye ve sivillere yönelik tüm saldırıları kınıyoruz.
Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla bugün saat 18.00’de Attalos Heykeli önünde bir araya gelenler “Savaşa karşı barışı ölüme karşı yaşamı savunuyoruz. Filistin halkı yalnız değildir” yazılı pankart taşıdı.
Eylemde yapılan açıklamada şunlar söylendi:
17 Ekim günü Gazze’de bir hastanenin bombalanması ve yüzlerce insanın katledilmesinin dehşeti ve yasını yaşıyoruz.
Çatışmaların açık bir savaş suçu olan hastane bombalanması aşamasına gelmesinden sadece İsrail değil, barış ve ateşkes çağrısı yapmak, güç ve etkisini barış için kullanmak yerine, barış girişimlerinin hepsini yok eden ırkçı Netanyahu hükümetine koşulsuz destek veren başta ABD olmak üzere, bütün müttefikleri sorumludur.
İsrail, Hamas saldırısını açıkça, milyonlarca Filistinliyi sıkıştırdığı Gazze şeridini boşaltmak ve işgal etmek için kullanmak istemektedir.
7 Ekim günü başlayan çatışmaların ardından İsrail, Gazze’de onlarca binayı bombaladı, bu bombalamalar sonucunda binlerce sivil hayatını kaybetti, binlerce insanın hala bomba enkazlarının altında olduğu tahmin edilmektedir.
İsrail, ablukası altında olan Gazze’nin suyunu kesmiş, tıbbi malzeme ve gereçler ve temel tüketim maddelerinin girişini dahi durdurmuştur. Milyonlarca insanın yaşadığı Kuzey Gazze’den sivillerin ayrılması için 24 saat süre vermiş ve aksi takdirde sivilleri hedef alacağını da açıkça deklare etmiştir. Sözde kara harekatına karşı çıkan ABD ve müttefikleri, Filistinlileri açlık ve susuzlukla cezalandırarak, kendiliğinden bölgeyi terke zorlayan, bu insanlık dışı etnik temizlik girişimine rağmen Netanyahu hükümetine desteklerini sürdürmektedirler.
Çatışma sebebini ortadan kaldırmak için çaba harcamak yerine savaşı kışkırtan, ateşe benzin döken bütün güçler, Gazze ve bölgesinde gerçekleşen insanlık suçlarından sorumludurlar.
İnsanlığın acı savaş tecrübelerinden sonra kabul edilen, bütün kötülüğü ve vahşeti içerisinde, savaşlarda sivillerin korunması için asgari çerçeve belirleyen Cenevre Sözleşmesi dahi son dönemlerde birçok çatışma alanında açıkça ve pervasızca yok sayılmaktadır. Başka çatışma alanlarında, tepkisizlik test edilerek adım adım Filistin’deki sivil katliamına gelinmiştir.
Afrin çeteler de kullanılarak Kürtsüzleştirilmiş, daha birkaç hafta önce Dağlık Karabağ Ermenisizleştirilmiştir. Rojava’da her gün sivilleri ve temel yaşamsal üretim tesisleri hedef alan hava saldırıları devam etmektedir.
Etnik temizlik denilen insanlık suçu, artık doğrudan devletler tarafından daha ustaca ve hiç bir engelle karşılaşmadan yaygın olarak işlenmektedir.
İsrail saldırılarının da gösterdiği gibi, en büyük savaş suçlarını devletler işlemekte ve büyük suçlular birbirlerinin suçlarını örtbas etmek için seferber olmaktadırlar.
Bölgede barış, bölge halklarının eşitlik ve dostluk temelinde yeni bir, birlikte yaşamını inşa edecek olan, öncelikle bölge halklarının savaş ve çatışma üreten bütün ırkçı, saldırgan devletlere ve egemen güçlere karşı vereceği mücadele ile inşa edilebilecektir.
Siyasal şiddete son vermenin yolu, onurlu bir barış inşası ve çatışma üreten sorunların halkların varoluş ve siyasal hak eşitliği temelinde çözümünden geçer. Filistin halkının siyasal egemenlik haklarını yok sayan İsrail ve destekçileri, bölgedeki siyasal şiddetin ve savaşın asli sorumlusudurlar.
Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri olarak diyoruz ki;
İsrail ile yapılan bütün ikili anlaşmalar iptal edilmeli,
Filistin halkının insanca yaşayacağı ekonomik ve sosyal koşullar için her türlü destek sağlanmalıdır.İsrail işgal ettiği topraklardan çekilmeli, halklar kendi geleceklerini kendileri belirlemeli ve bu temelde dayanışma büyütülmelidir.
ABD ve NATO üsleri derhal kapatılmalı,
İtidal çağrısı yapanlar; sınır ötesi operasyonlara son vermelidir.Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri olarak, bütün emekçileri, gençleri, kadınları Filistin’deki kanlı savaşı durdurmak için ateşkes ve onurlu barış talebini yükseltmeye, bölgedeki çatışmaların tetikleyebileceği ırkçı ve ayrımcı saldırı ve politikalara karşı mücadeleye çağırıyoruz.
Samsun Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla saat 18.00’de Gazi Müzesi önünde bir araya gelenler “Filistin halkı yalnız değildir. Emperyalistler ortadoğudan defolun” yazılı pankart taşıdı. Eylemde okunan açıklamada şunlar söylendi:
Soykırıma dur diyelim, içeride ve dışarıda barış mücadelesini yükseltelim!
17 Ekim insanlık tarihine kara bir gün, bir soykırım günü olarak geçti. Adı yolsuzluklara da karışan sağcı, ırkçı, faşist İsrail hükümetinin çoğunluğu çocuk hastalardan oluşan Gazze şeridindeki hastaneye düzenlediği saldırı sonucu yüzlerce kişi öldü, yüzlercesi yaralandı.
Katliamı şiddetle kınıyor, yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Bu açık bir savaş ve insanlık suçudur. “Kararlılık gösterisi” adı altında yapılan saldırı en asgari ahlaki ve insani değerlerden yoksunluğu, bir barbarlığı temsil etmektedir. Bu suçu işleyenler insanlığın vicdanında mahkûm edilmiş, lanetlenmişlerdir.
Benzer katliamlara yol verilmemesi ve hesabının sorulması için bu suçu işleyenlerin ve sivillerin ölümüne yol açan benzer saldırıların talimatlarını verenlerin savaş suçları mahkemesinde yargılanmaları için derhal girişimlerde bulunulmalıdır.
Bu nedenle, emperyalist hegemonik güçlerin işlevsiz hale getirdiği Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin derhal toplanması ve süreci başlatılması çağrısında bulunuyoruz.
İsrail devleti hükümeti daha fazla suça bulaşmamak için saldırıları durdurmalı, ateşkes sağlanmalı, insani yardımlara yönelik engellemeler kaldırılmalı, sorunların barış ve diyalog yoluyla çözümü esas alınmalıdır.
Kaygılıyız!
Sermaye ve kapitalist sistem çoklu krizini aşmak için bir kez daha milliyetçilik, ırkçılık, gericilik üzerinden savaş silahına sarılmıştır. Son yıllarda sistematik olarak artan silahlanma yarışı ve birçok ülkede iktidara sağcı, ırkçı, gerici partilerin gelmesi de böylesi bir savaşın zeminini güçlendirmiştir.
ABD ve diğer emperyalist güçlerin paylaşım savaşları nedeniyle başta Ortadoğu ve Ukrayna olmak üzere birçok bölgede farklı düzeylerde devam eden çatışmaların genelleşmesi ve açık bir dünya savaşına dönme tehlikesi dünden daha yakın bir ihtimal olarak kapımızı çalmış durumdadır.
Biliyoruz ki, devletler “ulusal çıkarlarımız” adı altında kapitalist sistemi, sermayenin önceliklerini gözetecek, buna göre pozisyon alacaklardır. Kendi işgal, saldırı ve savaş suçlarına kılıf bulacaklardır. Demokratik değerlerin ve kazanılmış hakların gaspı için fırsata çevireceklerdir. Gerçekleşen de budur.
Savaşı durduracak olan dünya ezilen halkları ve emekçilerdir.
Bu nedenle bir çağrımız da tüm emek ve demokrasi güçlerinedir: yaşama, geleceğe ve emeğimize sahip çıkmak için barış mücadelesini yükseltelim. Bu noktada gerekli tüm adımların atılması için konfederasyonumuz, bağlı sendikalarımız ve üyeleri üzerlerine düşen tüm sorumluluk ve görevleri yerine getirecektir.
Filistin halkı dünyadan ve Türkiye’den hamaset ile süslenen timsah gözyaşları değil, çözüm için acil somut adımlar atılmasını beklemektedir.
Bunun için: öncelikle saldırılar derhal durdurulmalı, ateşkes sağlanmalı, Filistin halkına yönelik abluka derhal kaldırılmalıdır. İsrail işgal ettiği topraklardan geri çekilmelidir. Tüm emperyalist güçler bölgeden çekilmelidir.
İsrail ile yapılan ikili anlaşmalar iptal edilmelidir. Filistin halkına ekonomik, sosyal her türlü destek sağlanmalıdır. Filistinlilerin hak eşitliğini tanımayan hiçbir ‘çözüm’ kabul edilmemelidir.
Emek ve Demokrasi Güçleri olarak; bir kez daha İsrail’in soykırıma varan Gazze şeridindeki hastaneye ve sivillere yönelik tüm saldırıları kınıyoruz.
Filistin’de barış, Rojava’da, Karabağ’da savaşa evet diyen AKP’nin iki yüzlü politikalarına karşı Çiğli’den ses çıkarıyoruz.
Denizlerin yolunda #Filistin ‘in yanındayız
✓İsrail ile tüm diplomatik ilişkiler kesilsin
✓İsrail’e boykot Filistin’e özgürlük! pic.twitter.com/BWp77vejgI
— İzmir Halkevleri (@izmirhalkevleri) October 19, 2023
Batıkent halkı bu akşam Filistin’e destek için Meydan’da bir araya geldi. Nehirden denize Özgür Filistin sloganlarını atan Batıkent halkı İsrail’in katliamlarını kınadı ve İsrail ile yapılan tüm anlaşmaların bir an önce iptal edilmesini talep ettiler. #FreePalestine pic.twitter.com/XxKR3HOzda
— Batıkent Halkevi (@BatikentHalkevi) October 19, 2023
Yaşanan savaşlara ilişkin barış talebimizi basın açıklaması ile kamuoyuna açıkladık.
Savaşa Hayır! pic.twitter.com/B1Ez0YlzHP
— Urfa Emek ve Demokrasi Platformu (@UrfaEmek) October 19, 2023
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim’de başlattığı, kısa süre içinde diğer Filistinli direniş gruplarının da dahil olduğu “Aksa Tufanı” operasyonu kapsamında abluka altındaki Gazze Şeridi’nden İsrail’e saldırılar düzenlendi. Gazze’den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli direniş grupları bölgedeki yerleşim birimlerine ve askeri noktalara baskınlar düzenleyerek birçok İsrailliyi esir aldı. İsrail ordusu “Demir Kılıçlar” operasyonu adıyla Gazze’ye yönelik yoğun hava saldırıları başlatırken, Batı Şeria’daki Filistinli gruplar da İsrail ordusuna karşı ayaklanma ve intifada çağrısında bulundu. İstanbul’da bulunan İsrail Konsolosluğu önüne yürüyen sendikalar burada bir açıklama yaptı. 17 Ekim günü akşamı ise İsrail, Gazze’de bulunan “El Ehli Baptist” hastanesini vurdu. Hastanede yaralı ve hastaların yanısıra yerinden edilenler de kalıyordu. Hastanede bulunan çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan yaklaşık bin kişi hayatını kaybetti. Bunu katliam olarak nitelendirenler dünya genelinde birçok yerde sokağa çıkarken, Türkiye’de de İslamcı gruplar sokaklara döküldü. İlk eylem Kaldıraç tarafından Kadıköy’de yapıldı. Sonrasında HDK ve bileşenleri Konsolosluk önüne yürüyerek eylem yaptı. Dün (18 Ekim) İstanbul’da önce gençlik örgütleri İstiklal Caddesi’nde eylemdeydi. İTÜ’de de bir açıklama yapıldı. Sonrasında DİSK, KESK, TMMOB, TTB ile İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla çok sayıda sosyalist kurumun katılımıyla İsrail Konsolosluğu önüne yürüyüşler yapıldı. Kadınlar Birlikte Güçlü de yürüyüş koluna dahil oldu. Ayrıca Okmeydanı’nda da bir yürüyüş oldu. Bugün (19 Ekim) İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde kitlesel yürüyüşler yapıldı. Türkiye’nin birçok yerinde mahallelerinde eylemler devam etti. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) yarın (20 Ekim) İsrail Konsolosluğu önünde olacağını duyurdu. Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri ise yarın 13.30’da Orta Bahçede buluşacaklarını duyurdu. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin de haftasonu eylemde olması bekleniyor. Ankara’da ise dün SOL Parti, İsrail Büyükelçiliği önündeydi. Halkevleri’nin çağrısıyla da İsrail Büyükelçiliği önünde eylem yapıldı. Sonrasında gençlik örgütleri de aynı yerde eylem yaptı. Akşama doğru da ODTÜ’de bir eylem oldu. Bugün Ankara’da bulunan sendikalar açıklama yaptı. Yarın ise Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla saat 18.30’da İsrail Büyükelçiliği önüne yürünecek. 21 Ekim Cumartesi günü ise saat 13.00’te Sivas’ta Kent Meydanı’nda bir açıklama yapılacak.
Sendika.Org