43 madencinin yaşamını yitirdiği Amasra maden katliamı hakkında görülen davanın 4. duruşma grubu başladı. Üç gün sürecek duruşmalarda 130 tanık dinlenecek. Mahkemede beyan veren tanıkların hemen hepsi işçi sayısının azlığına, üretim baskısına, mobbinge, gerekli önlemlerin alınmamasına dikkat çekti
43 madencinin yaşamını yitirdiği Amasra maden katliamı hakkında görülen davanın 4. duruşma grubu başladı. Üç gün sürecek duruşmalarda 130 tanık dinlenecek.
Mahkemede beyan veren tanıkların hemen hepsi işçi sayısının azlığına, üretim baskısına, mobbinge, gerekli önlemlerin alınmamasına dikkat çekti.
7’si tutuklu 23 sanığın yargılandığı dava öncesinde adliye önünde aileler, avukatlar, milletvekilleri ve sendikaların temsilcileri açıklama yaptı. Dava avukatlarından Diren Cevahir Şen, adaletin sağlanması için mücadele ettiklerini ifade ederken Bartın halkına da davayı takip etmeye çağırdı. “Bu dava hepimizin davası” diyen Şen, ihmaller zincirinin açığa çıkarılması ve TTK Genel Müdürlük ve bakanlık düzeyindeki sorumluların da yargılanması için de mücadele ettiklerini belirtti.
CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu da TTK Genel Müdürü’nün EYT düzenlemesiyle emekli olduğunu hatırlatıp adaletin tecelli etmesi için tüm sorumluların yargılanması gerektiğini belirtti. Bankoğlu, Tunç’un “Yargımıza güveniyoruz” sözlerine tepki göstererek “Hangi yargıya, Soma’ya, Emenek’e, Kozlu’ya adalet getirmeyen yargıya mı?” diyerek tepki gösterdi.
Madende barutçu olarak çalışan Kaan Kerman İşletme Müdürü Selçuk Ekmekçi’nin kendilerine mobbing uyguladığını, çalışma esaslarının herkesin anlattığı gibi az işçi ile çok kömür çıkarmaya dayandığını belirtti. Kerman ayrıca yöneticilerin referanslarıyla işe alınanların da fazla olduğunu ifade etti.
Av. Melike Polat, Kerman’a acil durum eylem planını, acil durumda nerelere kaçılacağını gösteren planı görüp görmediklerini sorunca Kerman, “Acil durum eylem planı bize hiç gösterilmedi” dedi.
Tanık Murat Aşgın ise gaz sıkıntısı olmasına rağmen kesintisiz şekilde üretime devam ettiklerini anlattı. Aşgın, “-320 kotundaki gaz sıkıntısını sürekli bildiriyorduk. Ama biz burada kesintisiz şekilde üretime devam ediyorduk. Bir şekilde herhangi bir önlem alınmadı. Fazla gün havalandırılabilir, sistem değişebilirdi” dedi.
Tanık Arif Ergin de havalandırmanın zayıf olduğunun birkaç aydır konuşulduğunu ve patlamanın da bu tedbirsizlikten kaynaklandığını düşündüğünü belirtti.
Yer altında üretim bantlarının bakım ve onarımıyla ilgilenen Ferhat Dönmez de işçilerin maske takmadığını söylerken buna vakitlerinin olmayabileceğini düşündüğünü belirtti. Dönmez, patlamanın üretim baskısı nedeniyle yeterli önlemlerin alınamamasından kaynaklandığını düşündüğünü söyledi.
8 yıl üretim işçiliği yapan Mehmet Kömeç de işe siyasi referansla girenlerin yarattığı güvenlik sıkıntısına değindi. İşçi sayısının az olmasında siyasi torpilin de etkili olduğunu söyleyen Kömeç şunları söyledi:
Siyasi partiden temsilci ya da üye olanlar, belli kişiler telefon ediyor müdürlere, yan servislere aldırılıyorlardı. Bu da üretim işçisini azaltıyordu. Yer üstünde çalışmalarına rağmen yer altı maaşı almaya da devam ediyorlardı.
Bu kişilerin lambalarını biz aşağı indirirdik. Olaydan önce “Bıktım artık, lamba indirmiyorum” demiştim. Biz izin isteyince eleman eksik deyip izin vermiyorlardı. Siyasi olanlar izin gibi konularda çok rahatlardı.
Duruşma nakliyat servisinde çalışan Ali Deniz’in patlama günü vardiyada çalıştığını, genel olarak havalandırma sisteminde bir sorun olduğunun söylendiğini belirtti. Ali Deniz sözlerine şu şekilde devam etti:
Havalandırma sisteminin değişeceğini söylemişlerdi. Seçimden sonra yapalım diyorlardı. Şimdi patlama olduktan sonra yaptılar. İlla ölmeli miydik?
Olay günü gündüz vardiyasında çalıştığını söyleyen pano ayak üretim işçisi Mert Doğan şunları söyledi:
Havalandırmanın ise genel olarak yetersiz olduğunu kendi aramızda konuşuyorduk. Bu üst düzeye iletilmiş, ama göz ardı edilmiş. Ben ileri geri çalışmayı bilmiyorum, üç van tüp olduğunu biliyorum yalnızca
Olay günü gece vardiyasında çalıştığını, sabah iş yerinden çıktığını ifade eden pano ayak işçisi olarak çalışan Tanık Akar şunları söyledi:
Biz olaydan önce cahilmişiz, hiçbir şey bilmiyormuşuz. Kara düzen çalışıyormuşuz. Şu an bize eğitim veriyorlar. Bir eğitim veriyorlar her şeyi anlatıyorlar. Ben patlatma öncesi delik delerdim. Delikleri olay öncesi nasıl deleceğime dair eğitim verilmedi, kendi ustamdan nasıl gördüysem öyle deliyordum. Meğersem onun da usulü varmış, ustalara eğitimlerini vermeye başladılar. Olaydan önce tahlisiye istasyonumuz yoktu, şimdi ocakta kuyu dibinde tahlisiye istasyonu var 3 personel sürekli orada acil bir duruma müdahale etmek üzere hazır bekliyor. Doktorumuz bile bekliyor. Daha önce böyle değildi. Daha önce bir şey olsa ocak boşaltma filan yoktu. Şimdi en ufak bir şeyde direkt tüm ocağı boşaltıyorlar. Şimdi bize öyle bir eğitim veriyorlar ki, eğitim aldıkça öğreniyoruz, şu an aldığım eğitimler sonucunda olaydan önceki çalışmalarımızı ve yaşadığımız anlam veremediğimiz sorunları düşündüğümde; aslında ocak bir çok kez sinyal vermiş, olay ben geliyorum demiş, şu an bize öğretilen patlamanın tüm belirtileri olaydan önce parça parça olmuş, eğitimsiz cahil olduğumuz için biz anlayamamışız, mühendisler yeraltına inmezlerdi, çok nadir inerlerdi, onlarda bizi uyarmamış. Ben olaydan sonra verilmeye başlanan eğitimlerden sonra anladım bunları
Duruşma Mert Gülüç’ün ifadesiyle devam etti:
Son zamanlarda gazdan dolayı lağım atamıyorduk, çok sıcaktı ve işe başlamadan evvel terlemeye başlıyorduk. Normal karşıladıkları için, biz de yeni girişliyiz, bu sebeple işin normali sanıyorduk. Amirler bize “Bize adam değil, kömür lazım” derlerdi. 10 amirden 8’i bu cümleyi kurardı.
Tanık işçi Mehmet Özaslan şunları söyledi:
2018 yılından beri gaz izlemeciyim. Tek çalıştığımız zamanlar olurdu, bazen tuvalet ihtiyacı için görev yerimden ayrılmak zorunda kalırdım. O orada izlemede kimse olmazdı. Gaz izlemeye başladığımda bana herhangi bir eğitim verilmedi. Olaydan sonra yakın zamanda mühendislerden eğitim aldım. Elbette bilmediğim, öğrendiğim şeyler olmuştur
Sendika.Org