Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası 17 Nisan’da Ankara’da olacağını duyurdu. Depremzede öğretmenlerin de talepleriyle orada olacağını söyleyen Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali, talepleri için seçimi beklemediklerini söyledi
Kuruluşundan itibaren büyük bir büyüme ivme yakalayan, eğitim öğretimin tatil ilan edildiği günlerde zorla öğretmenleri çağıran özel öğretim kurumlarına yaptıkları baskınlarla gündeme gelen Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 17 Nisan Pazartesi günü, görüşme taleplerini öteleyen Milli Eğitim Bakanlığı’nda olacağını duyurdu.
17 Nisan’daki eylemin içeriğini ve özel sektör öğretmenlerinin taleplerini Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali ile konuştuk.
Edebali, uzunca bir süredir dillendirilen depremzede öğretmenler için taleplerinin, taban maaş, süreli sözleşmelerin kaldırılması ve meslek yasası taleplerinin Bakanlık tarafından yanıtsız bırakıldığını ya da geçiştirildiği belirtti. Edebali, 17 Nisan’da yapılacak eylemin herhangi bir basın açıklamasından farklı olacağının, Milli Eğitim Bakanlığı’nın patronları değil öğretmenlerin sendikasının muhatap almak zorunda olduğunu vurguladı.
Edebali seçim öncesi emek hareketinin durgunluğuna dikkat çekerek, “Ama sendika olarak emek mücadelesinin çok da güncel olduğunu, talepleri şu an için de dillendirmek gerektiğini söylüyoruz” dedi.
17 Nisan’da MEB’e gideceğinizi duyurdunuz. Nasıl bir eylem yapmayı planlıyorsunuz?
Bu eylem bir görüşme isteğinin yanıtsız bırakılmasının karşısında ortaya konulacak iradeyi niteliyor. Dolayısıyla klasik bir açıklama ya da yürüyüş olmasından ziyade; son zamanlarda daha da yakıcı hale gelen özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçilerinin sorunlarına, depremzede öğretmenlerin acil taleplerine karşı oluşan duyarsızlık, bizim bu buluşmayı ya da fiili görüşme isteğini önümüze koymamıza neden oldu. Sendika Temsilciler Meclisi toplantısında, özellikle düşük ücretlerin ve asgari ücret düzeninin ekonomik kriz karşısında öğretmen emeğinin daha da değersizleşmesine yol açtığı ve bunun karşısında somut bir adım atılması gerektiği konuşuldu.
Bunlarla birlikte depremzede öğretmenlerin bölgede ciddi sorunları var. Bu sorunlar depremi gerekçe göstererek, hiçbir şey yapmadan durumu geçiştirecek sorunlar değil. Bakanlık bu noktada öğretmeni koruyan, öğretmen emeğini savunan ve takipçisi olan bir noktada değil. Biz sendika olarak özellikle depremden sonra depremzede arkadaşlarımızın sorunlarını ifade etmek için çok sayıda görüşme talep ettik. Bu görüşmeler yanıtsız bırakıldı. Yanıt alabildiklerimizde de “mücbir sebep” denildi. Mücbir sebep olmasından kaynaklı bölgede faaliyetine son veren özel öğretim kurumları var. Fakat nihayetinde öğretmen sözleşmesi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanarak yapılıyor. Öğretmen arkadaşlarımız birer Milli Eğitim Bakanlığı personeli, sadece bir patron çalışanı değil. Dolayısıyla muhatap sadece bu patron değil. Sözleşmeden doğan, geriye dönük, ileriye dönü haklar var. Haliyle ailelerini, yakınlarını kaybeden işini kaybeden insanlar dayanışma, emeği koruyan bir adım bekliyor. Bakanlık bunlara rağmen adım atmıyor.
Aynı zamanda şu an sözleşme dönemlerine giriyoruz. Özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri, sonraki senenin sözleşmesini bu aylarda imzalıyorlar. Yani, 2023-2024 eğitim döneminde belirlenecek olan çalışma ve ücret koşulları, bu dönemde yapılan sözleşmelerle belirleniyor. Bu noktada ortaya çıkan şey, bariz bir asgari ücret düzeni. Biz 2014 yılında elimizden alınan taban maaş hakkının geri getirilmesini talep ediyoruz. Bununla ilgili somut çalışmalarımız var. Ve biz, 17 Nisan’da yanıtsız bırakılan görüşme taleplerine karşı Bakanlığın öğretmenin sendikasını muhatap almak zorunda olduğunu, Bakanlık ile sendika arasındaki doğal bir ilişkinin sonucu olduğunu, olması gerektiğini ifade edeceğiz. İllerdeki arkadaşlarımıza çağrıda bulunduk. 17 Nisan’da Bakanlığın önünde buluşacağız. Ve burada talep edilen görüşmeyi gerçekleştirmeyi hedefleyeceğiz.
17 Nisan’da talepleriniz neler olacak?
Biz dört talep üzerinden Bakanlığın önünde buluşacağız. Bunlardan birincisi depremzede öğretmenlerle ilgili. Bu çok lokal bir politika bizim açımızdan. Çünkü bölgede özel öğretim kurumlarının çalışma koşulları ya da çalışan eğitim emekçilerinin durumu çalışma sürecini devam ettirebilecek boyutta değil. Bunun çeşitli gerekçeleri var. Haliyle bu arkadaşlarımız Bakanlığın birer personeli olduğu için aynı zamanda kamuda yürütülen eğitim sürecinin de bir ihtiyaç olduğunu da görüyoruz. Dolayısıyla bölgedeki öğretmenlerin “kamuda istihdam” talepleri var. Biz sendika olarak, koşulsuz bir şekilde bu istihdamın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamıyla bu talebi destekliyoruz. İlk olarak Ankara’da bu talebi dillendireceğiz. O gün orada depremzede öğretmenler de olacak.
İkinci talebimiz: “Asgari ücret düzenine son, taban maaşı hakkımızı geri istiyoruz.” 17 Nisan’da bizi bakanlığın önünde görüşme için buluşturacak olan ikinci talep bu.
Üçüncü talebimiz: “Mevsimlik işçi değiliz. Belli süreli sözleşmeyle çalışmaya son!” Çünkü kıdem tazminatı hakkının kaldırılmasına neden olan on aylık sözleşmeler, öğretmenleri yasa dışı bir şekilde güvencesiz koşullarda çalıştıran, yaz aylarında iki ay boyunca sigortasız ve ücret almadan yaşamasına neden olan bir çalışma biçimini getiriyor. Bunun ortadan kaldırılmasını ve süresiz sözleşmenin getirilmesini talep ediyoruz.
Son talebimiz ise özel sektör öğretmenlerinin özlük haklarını, ekonomik ve sosyal hakları güvence altına alacak olan bir meslek yasası.
Bu dört talebi dinlendirmek, bir görüşmenin parçası haline getirmek için 17 Nisan’da Ankara’da olacağız.
Bakanlık ile görüşme trafiği nasıl gerçekleşti?
Bakanlık görüşme taleplerimizi ya reddetti ya da yanıt vermedi, oyaladı. Kalem müdürüne işaret etti. “Bakan yardımcıları yerinde değil” denildi. Ama biz hem sahadan gelen haberlerden hem de basından şunu gördük: Bakanlık bu süre içerisinde özel öğretim kurumu patronlarını muhatap aldı, patronlarla konuşmayı tercih etti. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Çünkü zaten sorunu yakıcı bir şekilde yaşayan öğretmenler. Bakanlık patronlar için olmamalı, patronların Bakanlığı olmamalı. Öğretmenin Bakanlığı olmalı. Doğrudan öğretmenin iradesini yansıtacak, etrafında kenetlendiği bir sendikası var. Bu sendikayı muhatap almalı.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bir emekçi olarak öğretmenlerin kendi sorunlarını çözebilecekleri tek alan örgütlü mücadele alanı. Burada, emek hareketindeki şu anki durgunluğu seçim öncesi olmasına bağlıyoruz. Ama sendika olarak emek mücadelesinin çok da güncel olduğunu, talepleri şu an için de dillendirmek gerektiğini söylüyoruz. Herhangi bir iktidar değişikliği olsun ya da olmasın, bizim için önemli olan emek mücadelesinin kriterleri. Biz seçim öncesi bu sorunları, talepleri bu cepheden hatırlatacağız. Bu anlamıyla da tüm emek güçlerini, duyarlı kamuoyunu bizim yanımızda olmaya, yan yana durmaya çağırıyoruz.
Söyleşi: Süleyman Akın