Ekmek ve Gül’ün “Kız kardeşliğimiz İstanbul’dan deprem bölgesine hayatı yeniden kurmaya köprü, hayatlarımızı eşit ve şiddetsiz olarak yeniden kazanmaya söz olsun!” diyerek yaptığı çağrının ardından İstanbul’un çeşitli yerlerinden kadınlar Kartal Meydanı’nda bir araya geldi
8 Mart öncesinde Ekmek ve Gül’ün “Kız kardeşliğimiz İstanbul’dan deprem bölgesine hayatı yeniden kurmaya köprü, hayatlarımızı eşit ve şiddetsiz olarak yeniden kazanmaya söz olsun!” diyerek yaptığı çağrının ardından İstanbul’un çeşitli yerlerinden kadınlar Kartal Meydanı’nda bir araya geldi.
Emek Partisi Kartal İlçe örgütü önünde ve Marmaray önünde buluşan kadınlar meydana yürüyüşle girdi.
Depremlerin ardından simge haline gelen, deprem korkusuyla kadınların boynuna takarak dolaştığı düdüklerin sesi bu kez kadınların isyanında yer aldı. Kadınlar iktidarın deprem öncesi ve sonrası almadığı önlemlere dikkat çekmek için düdük çalarak tepki gösterdi.
Ekmek ve Gül’den Sevda Karaca kürsüden yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Dere yataklarına koca koca binalar dikenler, gölleri kurutup duble yollar döşeyenler, tarım alanlarına havalimanı yapanlar, ormanları yok edip sanayi bölgeleri kuranlar, ülkeyi baştan başa şantiyeye çevirenler, insan hayatını, halkın ihtiyaçlarını yok sayarken övünüyorlardı. Gördük. Hiç ihtiyacımız olmayan çılgın projeler, otobanlar, santraller, azami kâr hırsı için var olan o iş makinaları, hayat kurtarmak için yoktular. Gördük…Şimdi hafriyat ihalelerinden sonra rant için tam teşekkül yine bölgedeler, görüyoruz…
Kadın düşmanı politikalarıyla hayatlarımızı çoktan enkaza çevirenler, afet ortasında kaldığımızda ihtiyaç listelerinde dahi kadına yer vermedi. Her fırsatta bizden “en az 3 çocuk” isteyenler afet bölgesinde, kadınları bebekleriyle, hasta, engelli çocuklarıyla, yaşlılarıyla yapayalnız bıraktı. Görüyoruz…Hala binlerce kayıp çocuğun peşindeyiz. Aile Bakanı diyor ki ‘çocukların sağlık kurumlarında olduğunu varsayıyoruz.’ Buradan sesleniyoruz, afette çocukları koruyamayanları, çocukların hangi tarikat cemaatlerce alıkonulduğuna dair akla uygun bir tek açıklama yapmayanları, varsayımlarla cevap verenleri biz kadınlar da yok sayıyoruz.
Kirasını, kredisini ödemek için canımızdan olmadığımız, insanca barınabildiğimiz evlerin, çocuklarımızın başına yıkılmayan okulların, bir gece ansızın kapının önüne konulmadığımız yurtların, ilk sarsıntıda yerle bir olmayacak hastanelerin, bizim ürettiğimiz malların bizden kıymetli sayılmadığı işyerlerinin olduğu, güvenle yaşadığımız kentleri birlikte kuracağız. Şiddete uğradığımızda güvenle başvuracağımız sığınmaevlerinin, adalet mekanizmalarının, başvuru merkezlerinin olduğu, kadınların ve çocukların şiddetsiz bir hayat sürdürmesi için gerekli tüm önlemlerin alındığı kentleri birlikte kuracağız. Çocuklarımızın üstüne kapıyı kilitleyip, günde 12-14 saat mesailerde ömür çürütmek zorunda kalmadığımız, gecesinde de gündüzünde de sömürülmediğimiz, alınterimizle geleceğimizi inşa ettiğimiz bir çalışma düzenini birlikte kuracağız. Evin yükünü tek başımıza üstlenmediğimiz, barınmamızı, ısınmamızı, eğitimimizi, sağlığımızı düşünen, bir tek çocuğun okula aç gitmediği bir eğitim sistemini, bir tek kadının çaresizlikten gözyaşı dökmediği bir toplumsal hayatı garanti altına alan bir yönetimi birlikte kuracağız. Tarikatlarda 6 yaşındaki kız çocuklarını evlilik altında istismar edilmediği, kayıp binlerce çocuk için boğazımız düğümlenirken depremzede çocuklarla evlenilebileceği fetvalarının verilmediği, kadınların hayatının cehennem azabına dönüştürülmediği bir toplumsal düzeni birlikte kuracağız. O güne kadar durmak yok, o güne kadar ellerimizi bırakmak yok, o güne kadar yan yana durmaktan vazgeçmek yok…
Kaynak: Ekmek ve Gül