İzmir Kadın Platformu, deprem bölgesindeki kadınlarla dayanışma için eylemdeydi
İzmir Kadın Platformu’nun çağrısıyla bugün (18 Şubat) saat 16.00’da Konak İş Bankası önünde bir araya gelenler “Siz öldürürsünüz biz yaşatırız. Deprem bölgesindeki kadınlar yalnız değildir. #BizKadınlarBuradayız” yazılı pankart açarak eylem yaptı.
Eylemde okunan basın metninde şunlar söylendi:
6 Şubat 2023 günü bir ömür unutamayacağımız bir felakete gözümüzü açtık. Kısa süre ara ile meydana gelen depremlerde başta Maraş, Antakya, Antep, Diyarbakır, Adıyaman ve Urfa olmak üzere 10 şehir yok oldu, şu ana kadar kırk bine yakın insanımızı yitirdik. Binlerce insan adeta katledildi! İmar afları ile sermaye-devlet işbirliğinin binlerce insanın katili olduğu ağır bir tablo ile karşı karşıyayız.
Binlerce gönüllünün, STK’nın, belediyelerin, siyasi partilerin, kadın örgütlerinin dayanışması ile yaralar sarılmaya çalışılıyor.
Kadınlar zaten gittikçe daha fazla yoksullaşmışken, açlık sınırında yaşamak zorunda kalırken deprem bu durumu iyice katmerlendirdi. Depremin olduğu bölgeyi değil, Türkiye ve Suriyedeki kadınların tamamını etkiledi. Çünkü halkların üzerine büyük bir ekonomik yük bindirdi ve bu yük en çok da kadınların omuzuna bindi.
Yüz binlerce insanın göçük altında kurtarılmayı beklediği saatler-günler boyunca “Devlet nerede?” sorusunu soran insanlar, devrimcilerin, kadınların, gençlerin yani halkın kendi dayanışması ile bu felaketi aşmaya çalışıyor.
Devlet yok muydu? Devlet vardı. Devlet, “yarım saat içerisinde AFAD’ı gönderiyoruz” diyerek ortadan kaybolan, insanları ölüme terk eden pratiğiyle vardı. Devlet, deprem bölgesinde OHAL ilan ederek vardı. Devlet, halkı “haysiyetsiz, namussuz, şerefsiz” küfürleriyle azarlayarak vardı. Devlet, AFAD’ın IBAN’ını duyurarak vardı. Devlet, nasıl uygulanacağı belli olmayan bir kararla üniversiteleri kapatıp öğrencileri yurtlardan kovarak vardı. Devlet, binlerce insanı göçe zorlayarak vardı. Mültecilere yönelik “yağmacı” yalanları ile hedef gösterirken, katlederken devlet yine oradaydı! Depremzedelere gelen yardımları dağıtan Pazarcık Hasankoca Cemevi’ne kayyum atarken, toplanan yardımlara el koyarken vardı devlet. Dayanışma ile götürmeye çalıştığımız yardım kamyonlarının, hatta yurtdışından gelen tırların yolunu gözlerken ve AFAD pankartı asarak el koyarken vardı devlet! Adıyaman’da yetkilileri eleştiren kadın sağlıkçının evine polis gönderirken vardı. Devlet kayyum, şiddet, küfür, işkence ile oradaydı ve orada olmaya devam ediyor!
Devlet eliyle kentlerin sermayeye nasıl peşkeş çekildiğini çok acı bir tablo ile bir kere daha görmüş olduk. Yıllardır hepimizden topladıkları deprem vergilerine ne olduğunu bir kere daha soruyoruz. Utanmadan vergilerle yol yaptıklarını dile getiren devlet yetkililerine bir kere daha kağıt gibi dağılan o yolları gösteriyoruz!
Eğitim hakkı gasp edilen gençler için endişeliyiz! Yurtlardan bir gece vakti kovulan kadın öğrenciler için endişeliyiz! Ailesi ile yaşamayan, gidecek bir yeri olmayan binlerce kadın öğrencinin güvende olduğu alanları yaratamadığınız için endişeliyiz!
Deprem bölgesine gerekli yardım gitmemesinden kaynaklı depremzedelerin yaşam koşullarından endişeliyiz!
Depremzede insanların sağlığından endişeliyiz! Deprem bölgesinde on binlerce gebe kadının sağlık hakkına erişimi olmamasından endişeliyiz. Binlerce kadının menstrual ihtiyaçları ve hijyenik koşullar sağlanamadığı için çıkabilecek hastalıklardan kaynaklı endişeliyiz!
Sığınma evlerinde kalan yüzlerce beki binlerce kadının akıbetinden endişeliyiz! Kadınlara yönelik her türlü fiziksel ve cinsel saldırı riski olan afet bölgesindeki kadınların güvenliğinden endişeliyiz!
Ve öfkeliyiz! O binaları yapanlara da, o binaların yapılmasına izin veren yetkililere de, insanları ölüme terk eden, halen enkazdan canlı depremzedeler çıkarken, alelacele enkaz kaldırmaya başlayan, ölümüze- dirimize saygı duymayan devlete de öfkeliyiz! 248 saat sonra enkazdan sağ çıkan çocuk bize göstermiştir ki, günler öncesinde alelacele enkaz kaldırmaya başlanması, hayatta kalma ihtimali olan kişilerin yaşamını yitirmesine yol açmıştır, ayrıca bir yandan da cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulmasına, yakınlarına teslim edilememesine, kayıt altına alınmamasına ve usulüne uygun defnedilememesine neden olmakta ve ölüye saygı temel ilkesi ihlal edilmektedir.
Bu enkazın altında kalan insanları göçmen ve yerli diye ayırmak ırkçılıktır, insanlık suçudur. Yağmacı iddiaları ile mülteci düşmanlığının körüklenmesine, mültecilerin yaşam hakkının engellenmesine, işkence yapılmasına ve görüntülerin iktidar eliyle servis edilmesine öfkeliyiz!
Depremde evini, yakınını kaybetmiş, yurtlarından bir gece vakti kovulmuş ve ve eğitim hakkı gasp edilmiş, enkaz başında yakınlarının kurtarılmasını beklerken ya da henüz daha yasını yaşarken patronlar tarafından iş başı yapmaya çağrılmış kadınlara sesleniyoruz; Biz kadınlar buradayız! Ve bu enkazı dayanışmamız kaldıracak!
Acilen OHAL’in kaldırılması ve seferberlik ilan edilmesi, depremzedelere insani koşulların sağlanması, sağlık hakkına erişimin hızla gerçekleştirilmesi, temel ihtiyaçların sağlanması, halk dayanışmasının engellenmemesi, deprem bölgesinde kadınların güvenliğinin sağlanması, en ücra noktalara kadar mobil tuvalet ve konteynerlar konması ve bir kısmının sadece kadınlar için ayrılması, güvenli kentler ile yaşam hakkımızın gözetilmesi, bu felaketten sorumlu olan tüm yetkililerden hesap sorulması için mücadele edecek ve dayanışmamızı büyüteceğiz.
İzmir Kadın Platformu olarak hem bölgedeki hem de bölgeden göç etmek zorunda bırakılan binlerce kadının ihtiyaçlarını karşılamak için bir dayanışma kampanyası başlattık. Bu kampanyayı büyütmek için tüm kadınlara sesleniyoruz; gelin kadın dayanışmamızın en güçlü örneklerden birini birlikte yaratalım! Bu enkazın altından dayanışma ile çıkma mücadelemizi birlikte büyütelim!
Yaşasın Kadın Dayanışmamız!
Sendika.Org