İzmir 20 Kasım Platformu, Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü dolayısıyla İzmir Barosu önünde eylemdeydi
İzmir 20 Kasım Platformu, Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü dolayısıyla bugün (20 Kasım) saat 18.00’de İzmir Barosu önünde basın açıklaması düzenledi. “Trans cinayetleri politiktir” yazılı pankartın açıldığı eylemde İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonundan sorumlu yönetim kurulu üyesi avukat Gamze Şimşek ve İzmir 20 Kasım Platformu adına Elif Soylu açıklamalar yaptı. Eylemde “Katledilen translar isyanımızdır”, “Nefret büyüyor devlet koruyor”, “Nefrete inat yaşasın hayat”, “Susmuyoruz korkmuyoruz itaat etmiyoruz”, “Trans intiharları politiktir”, “Trans cinayetleri politiktir”, “Susma haykır trans çocuklar vardır”, “Vardık varız var olacağız” “Susma haykır translar vardır” sloganları atıldı.
Avukat Gamze Şimşek şunları söyledi:
İzmir Barosu olarak cinsiyet uyum sürecine ilişkin yürürlükte bulunan mevzuatın AİHM kararları, Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Konseyinin ilgili organlarının tavsiyeleri ile uyumlu bir şekilde değiştirilmesini, sağlık hizmetlerine erişim konusunda bilgi, imkan ve teknik kapasiteden kaynaklanan her türlü zorluğun aşılmasını, nefret suçlarına ilişkin devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirecek adımların atılmasını, kolluk güçlerine kalkan olan cezasızlık politikasının sona erdirilmesini, transların cinsiyet kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakıldığı eğitim, barınma ve istihdam gibi alanlarda hak temelli politikaların geliştirilmesini talep ediyoruz.
Nefret söylemine karşı hukukun gereğini savunduğu için 2018-2021 dönemi İzmir Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerimize yönelik yargı tacizini kabul etmediğimizi, sözlerimizin arkasında olduğumuzu yineliyoruz. Kamu gücünü kullanarak nefret propagandasını yayanlara inat; bir arada yaşamı, eşitliği, insan haklarını savunma irademizi güçlendireceğiz.
Platform adına Elif Soylu şunları söyledi:
Son dönemde translara yönelik artan polis-bekçi şiddetinin ve artan transfobinin kaynağının, nefret politikaları üreten ve LGBTİ+ dışlayıcı uygulama ve söylemlerle LGBTİ+ları kriminalize eden erkek devlet olduğunu biliyoruz. İstanbul’da Yesevi Alperenler Derneği’nin ve 150 sözde STK’nın “Fikirde birlik ve mücadele platformu” adı altında bir araya gelerek gerçekleştirdiği ilk nefret yürüyüşünden sonra Urfa, Konya, Ankara ve İzmir’de de nefret mitinglerinin gerçekleşmesi buna bir örnektir. Sözde “aile platformları” adı altında örgütlenenlerin güçlerini transfobik devletten aldığı çok açık. Cisheteroseksist ve erkek iktidarın kutuplaşma yaratarak LGBTİ+’ları hedef haline getirdiği ve siyasal rant elde etmeye çalıştığı bu nefret dolu siyaseti çok iyi tanıyoruz!
Bütün baskı araçlarını 96’da Ülker Sokak’ta, 2006’da Esat-Eryaman’da, Pürtelaş’ta, bugünlerde de Bornova Sokak’ta biz trans kadınlara yönelten iktidar; söz konusu transların yaşama, barınma, eğitim, ifade ve örgütlenme gibi hakları, etkinlik organizasyonları ve Onur Yürüyüşleri olduğunda ise uluslar arası sözleşmeler, anayasal haklar ve insan haklarını dinlemiyor, yasaklardan dem vuruyor ve adeta varlığımızı kriminalize ediyor! Her türlü organı ve aracıyla nefreti kurumsallaştıran bu faşizan iktidarın yansıması olarak, trans düşmanı uygulama ve kampanyalar devreye sokuluyor ve bizler sindirilmeye, susturulmaya, yalnızlaştırılmaya çalışılıyoruz.
Tekrar hatırlatıyoruz; biz direncimizi, Pürtelaş’ta, Bornova Sokak’ta, Küçük Bayram Sokak’ta direnen trans seks işçilerinden, Hande Kader’den, Zirve Soylu’dan, Hande Buse’den alıyoruz. Hafızamız Esat-Eryaman’a, siyah pembe üçgenlere dayanıyor. Buradayız, başlangıcından beri varız ve var olmaya devam edeceğiz. Ne yalnız ne de yanlışız!
Bizi yok sayanlara; yaşama, barınma, çalışma, eğitim, sağlık haklarımızı gasp edenlere itaat etmiyor, haklarımıza yönelik olan bu saldırılara karşı varlığımızı kutluyor ve mücadelemizi büyütüyoruz! Dayanışmamızla, mücadelemizle, neşemizle, öfkemizle, coşkumuzla translara yönelik nefretin karşısında durmaya, hayatlarımızı savunmaya devam ediyoruz. Bugün bizi seks işçisi olduğumuz için öldürenler, ahlakçı sisteme boyun egmedigimiz için bizi terorize edenler, makbul kadın dayatmasini kabul etmediğimiz için bizi toplumdan dışlamaya çalışanlar Hande’yi, Doski’yi, Rita’yı katledenlerden, Eylül’ü, Didem’i intihara sürükleyenlerden farklı değildir. Transları intihara sürükleyen mevcut sistem katlettiği her bir arkadaşımızın hesabını verecek. İntihara sürüklediğiniz ya da ölümüne intihar süsü verdiğiniz her bir arkadaşımızın hesabını soracağız.
Açıklamada katledilen, intihara sürüklenen, hayatları ellerinden alınan transların isimleri sayılarak “Burada” denildi. Açıklamaya şöyle devam etti:
Mevcut iktidar ve onun yan şubeleri hem oy toplamak için hem de faşizan uygulamalarına halk nezdinde meşru bir zemin oluşturabilmek için çocukları hedef almış durumda. Trans çocukların varlığını her fırsatta marjinalleştirerek toplumda bir algı yaratıyor ve atanmış cinsiyeti kutsanan çocuklarla dolu bir tabloda buluyoruz kendimizi. Bunun karşısında her fırsatta, olanca gücümüzle haykırmaya devam ediyoruz. Trans çocuklar vardır!
En temel haklarımıza yönelik tüm bu saldırılara boyun eğmiyoruz, bizi yok saymanizi kabul etmiyoruz. Dayanışmamızla, mücadelemizle var olmaya, nefretin karşısında durmaya, haklarımızı ve hayatlarımızı savunmaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Alışın, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz!
Sendika.Org