Cumartesi Anneleri 27 yıl önce Hakkir Yüksekova’da köy baskınının ardından rasgele gözaltına alınan, dövülerek ve kurşuna dizilerek öldürülen, ardından yakılan köylüler için adalet istedi
Gözaltında kaybedilenler için adalet mücadelesini sürdüren Cumartesi Anneleri, 919. hafta nöbetinde Abdulkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş için adalet istedi. 27 yıl önce Hakkari’de Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü’ne baskın yaptı. Baskın sonrasında Abdulkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş rasgee gözaltına alındı. Yurtseven yediği tekmeler sonucu öldü, diğer iki köylü ise tanıklık yapabilir diye kurşuna dizildi ve bedenleri yakıldı.
Açıklama için Cumartesi Anneleri’ne mektup gönderen Abdulkerim Yurtseven’in oğlu Sabri Yurtseven, olaydan sonra defalarca kez başvurularda bulunmalarına rağmen mahkemelerin kendilerine duvar olduğunu ifade etti. Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç’in mahkemelere çağrılmadığını bile ifade eden Yurtseven, “Biz kemiklerimizi istiyoruz. Cuma günleri ve bayramlarda mezar ziyaret etmek istiyoruz. AİHM’den tazminat aldık ama biz sorumlular yargılansın ve babamın akıbeti açıklansın istiyoruz” dedi.
Yurtseven, adalet sağlanıncaya kadar mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.
27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü’ne baskın yaptı. Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Köylüler dipçiklerle darp edildi, yerlerde sürüklendi. Askerler köyden ayrılırken Binbaşı Yurdakul’un ‘Üç kişiyi alın’ talimatı ile rastgele üç köylü seçildi. İşkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdulkerim Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü. Onları sormak için tabura giden aileler, Mikdat’ı kanlar içinde gördü. Binbaşı Yurdakul, “24 saat gözaltında tutulacaklar” dedi. Aileler tekrar tabura gittiğinde ise “Kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin” dendi.
Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına ise şu şekilde geçti:
Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır.
Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifadede üç köylünün gözaltına alınması ve öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm detayları ile anlattı. Açıklama ana akım medyada yer aldı.
Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren TBMM Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtay tarafından reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı. AİHM’e taşınan dava, 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP hükümeti ihlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti.
Sendika.Org