Eğitim Sen’in, Boğaziçi Üniversitesi’ne kurulan Hukuk ve İletişim fakültelerinin anayasaya aykırılığı ve iptali için açtığı davada, Danıştay Savcısı özerklik ve üniversitelerin kendi organları eliyle yönetilmesi ilkesi gereği olarak düzenlemenin iptali yönünde görüş bildirdi
Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun kayyum rektör olarak atanmasından bir süre sonra Erdoğan’ın kararıyla iki yeni fakülte açılmıştı. Eğitim Sen, Erdoğan’ın kararıyla fakülte açılması uygulamasının Anayasa’nın 130. maddesindeki üniversite özerkliğini ihlal ettiği gerekçesiyle konuyu Danıştay’a taşımıştı.
Danıştay Savcısı’nın hazırladığı görüş, sendikanın iddialarıyla uyumlu bir görünüm sergiliyor. Öncelikle üyeleri arasında akademisyenlerin olduğu Eğitim Sen’in davayı açma yeterliliği olduğunu ortaya koyan savcı, 2809 sayılı Yükseköğretim Teşkilatı Kanunu’nun Ek 30. maddesinde, fakülte kurma hakkının cumhurbaşkanına verilmesini, Anayasa’nın 130. maddesine uymadığını, üniversite özerkliği doğrultusunda fakültelerin kanunla kurulması gerektiğine işaret ediyor.
Görüşün büyük bölümünde Ek 30. maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gerekliliğini temellendirirken, Danıştay 8. Dairesi bu yola başvurmadığı takdirde, bu defa da var olan yasal yapı üzerinden fakültelerin kuruluşunun iptal edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Eğitim Sen avukatı İlkay Bahçetepe konuya ilişkin şunları söyledi:
Bilindiği üzere Boğaziçi Üniversitesi’ne üniversitelerin özerkliği ve demokrasi ilkelerine aykırı bir şekilde cumhurbaşkanlığı kararı ile Melih Bulu rektör olarak atanmıştı. Bu karar üniversitede ve tüm kamuoyunda tepkilere neden olmuşken yine cumhurbaşkanlığı kararı ile Boğaziçi üniversitesinde hukuk ve iletişim fakülteleri kurulmasına karar verilmişti.
Üniversitenin ilgili organlarından hiçbir görüş alınmadan hızlıca alınan kararda Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nun Ek 30. maddesi işlem gerekçesi olarak gösterilmişti. Bu karara karşı, Eğitim Sen olarak Danıştay nezdinde Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu Ek Madde 30’un itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi talebini de içerir iptal davası açmıştık. Dava dilekçemizde fakültelerin kanunla değil cumhurbaşkanlığı kararıyla kurulmasının anayasaya, bilimsel özerklik ilkesine, Anayasa Md. 104’te düzenlenen anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacağına ilişkin hükmüne aykırı olduğunu ifade etmiştik. İşlem sadece bu yönüyle değil, kamu yararı ve hizmet gereklerine de aykırıydı. Zira Türkiye Barolar Birliği, Adalet Bakanlığı’nın verileri, iletişim fakültelerinin her yıl verdiği mezun sayısı gibi veriler de bu gerekçemizi doğrulamaktaydı. Yine üniversitenin ilgili organlarının görüşü alınmadan fakülte kurulması da hukuka aykırıydı.
Dosyada Danıştay Savcılığı görüşünü dosyaya sundu. Savcılık da dava dilekçemize paralel bir şekilde bilimsel özerklik ve üniversitelerin kendi organları eliyle yönetilmesi ilkesi gereği dava konusu işlemin dayanağı olan düzenlemenin iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması yönünde görüş bildirdi. Savcılığın sadece rektörün yazısıyla, üniversitenin akademik organlarının herhangi bir görüşüne başvurulmadan, bilimsel ve akademik gerekliliklere uyulmadan alınan kararın bilimsel özerklikle de bağdaşmadığına, dava konusu işlemde amaçlanan kamu yararı ve gözetilen hizmet gereklerinin davalı idarelerce ortaya konulamadığına, işlemin iptali gerektiğine ayrıntılı bir şekilde yer vermesi olumlu bir gelişme. Temennimiz, cumhurbaşkanlığının keyfi kararlarına karşı yargısal denetimin hukuk devleti ilkesine uygun şekilde yapılması, bilimsel özerklik, demokrasi ilkelerinin hayata geçirilmesi için Danıştay Savcılığı’nın görüşü doğrultusunda bir karar verilmesi.
Kaynak: Diken