Ağrı’nın Diyadin ilçesindeki Mollakara Köyü’nde Koza Altın Grubu altın rezervlerindeki arama faaliyetlerine devam ediyor. Maden sahasının Fırat Nehri’ni zehirleyeceğini belirten Doğu Çevre Platformu üyesi ve Van Çevre Derneği Ağrı temsilcisi Mehmet Nuri Taşdemir, “Bu durum daha büyük bir felakete yol açar. Bölgede uzun vadede hastalıklar da ortaya çıkacak” dedi
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Haziran 2021’de yaptığı açıklamada Ağrı’nın Diyadin ilçesindeki Mollakara Köyü’nde 1,2 milyar dolar değerinde 20 ton altın, 2,8 milyon dolar değerinde de 3,5 ton gümüş rezervi tespit edildiğini belirtmiş ve sahada alt yapı çalışmalarına başlanacağını duyurmuştu.
İklim Haber’den Şenol Bali’nin aktardığına göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum olarak yer aldığı Koza Altın İşletmeleri, Mollakara A.Ş. bölgede altın madeni tesisi için çalışmalara başlayacak.
Köylerinin, yenilenebilir enerji potansiyeli açısından oldukça zengin kaynaklara sahip olduğunu ifade eden köylüler, projenin hayata geçmesi durumunda tek geçim kaynakları olan tarım ve hayvancılığın büyük zarar göreceğini belirtiyor. Maden sahasının olduğu yerin yakınlarında bulunan ve Fırat Nehri’ni besleyen en büyük kol olan Murat Nehri’ndeki suyun kirleneceğini vurgulayan köylüler, İliç’teki maden sahasının yarattığı tahribatın bir benzerinin Diyadin’deki maden sahası üzerinden yaşanacağına dikkat çekiyor.
Doğu Çevre Platformu üyesi ve Van Çevre Derneği Ağrı temsilcisi Mehmet Nuri Taşdemir, “Koza Altın Grubu’nun altın rezervlerindeki arama faaliyetlerine devam ettiğini belirterek, “Murat Nehri Tendürek Dağı’nda doğuyor ve çalışmaların yapıldığı Kırmızıkaya da tam burada. Murat Nehri zehirlenirse aktığı 722 km’lik alanı ve devamında birleşeceği Fırat Nehri’ni de zehirleyecek. Bu durum daha büyük bir felakete yol açar. Bölgede uzun vadede hastalıklar da ortaya çıkacak. Bunun yanı sıra toprak da oksitlenecek” dedi.
Kentte şu an 33’ü aşkın sera üretim tesisinin bulunduğunu ve maden sahasıyla beraber bu potansiyelin de zarar göreceğini vurgulayan Taşdemir şöyle devam etti:
Çalışmaların sonunda siyanür olursa bölge göç verecek. Çünkü tarım alanları zehirlenecek, hayvancılık olumsuzluk etkilenecek. Kaldı ki Diyadin’de 40 dönümlük alanda jeotermal enerji ile seracılık faaliyetlerinin yapılacağı bir proje hayata geçirilmişti. Bu seralarda yılda 170 ton domates üretiliyor. Maden sahası olursa bunlar yerle bir edilecek. Yine yapımına yeni başlanan 33 yeni tarım tesisi de olumsuz etkilenecek. Kentin ekonomisi genelde tarım ve hayvancılığa dayanıyor. Yine arıcılık önemli bir uğraş kaynağı. Rakımın yüksek olması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları oldukça verimli. Maden çalışmasının yapıldığı yerde de jeotermal kaynaklar var. Maden sahasının olduğu bölgede sera organize sahası kuruluyor. Bir taraftan siyanürle altın çıkarılacak diğer taraftan tarım yapılacak. Bu çok çelişkili bir durum.”
Diyadin ilçesindeki jeotermal kaynaklara değinerek konuşmasını sürdüren Taşdemir, “Diyadin ilçesindeki ısınma ihtiyacı termal enerji ile oluyor. Kurulacak maden aynı zamanda bu sıcak kaynağa yakın. Oradaki halkın %80’i jeotermal ile ısınıyor. Yine birçok sera tesisinde bu ısıyla üretim yapılıyor. Kış aylarındaki -35 derecedeki soğuklukta orada tarım yapmak mümkün. Bölge her anlamda tarım ve hayvancılıkta ülke için lokomotif olma potansiyeli taşıyorken burayı maden sahası ile kirletmenin mantığı yok. İşsizlik ve göçün yoğun olduğu bu bölgede ekonomiyi güçlendirecek adımlar atılması gerekiyorken sadece bir firmanın kazancı için buradaki yer altı ve yerüstü değerleri kurban ediliyor. İstatistiklere göre bir maden sahasının ömrü 6 yıl. 6 yıl sonra burası tahrip edilecek, su, toprak ve havayı kirletip gidecekler. Maden sahasında 500 kişinin istihdam edileceği söyleniliyor ama termal tarım tesislerin yapılması durumunda 1200 kişi sadece burada istihdam edilecek. Maden sahası hayata geçerse göç artarak devam edecek. Yine yatırımları yapılan tarımsal alanlar ile termallere dönük sağlık turizmi heba edilmiş olacak
Sendika.Org