KESK Ankara Şubeler Platformu, Eğitim Sen 1 Nolu Şube önünde “KHK’ları da OHAL komisyonunu da kurum kanaatini de tanımıyoruz” diyerek açıklama yaptı. Komisyonun adalete erişimi engellemek için oluşturuldu ifade edildi
KESK Ankara Şubeler Platformu, Eğitim Sen 1 Nolu Şube önünde “KHK’ları da OHAL komisyonunu da kurum kanaatini de tanımıyoruz” diyerek açıklama yaptı.Açıklamada 15 Temmuz’dan sonra yayımlanan KHK’lar ile başlatılan “karşı darbe” ile 125 bin 678 kamu görevlisinin ihraç edildi. OHAL Komisyonu’nun, soruşturma açılmadan, savunma alınmadan ve yargı kararlarına dayanmayan ihraç kararları ile 4 bin 761 KESK üyesinin de olduğu kamu görevlilerinin adalete erişimlerinin engellenmesi için oluşturulduğu belirtildi.
“OHAL komisyonu lağvedilsin!” başlıklı açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
Kendisine verilen oyalama görevini başarıyla yerine getiren bu komisyon 6 yıl sonra bile 924 üyemizin dosyasını bekletmeye devam etmektedir. Aynı komisyon 1.990 üyemizin başvurusunu ise reddetmiştir. İdare Mahkemeleri de bu hukuksuzluğa ortak olmaktan çekinmeyerek 421 üyemizin başvurusunu reddetmiştir. 1000’e yakın üyemizin dosyası da mahkemelerde görüşülmeye devam etmektedir. Hukukun üstünlüğü, masumiyet karinesi gibi kriterlerle ilgilenmeyen mahkemeler bu ülkeden hukukun işlemediğinin ilanı, Ohal komisyonun varlığı ise OHAL’in sürekli hale geldiğinin kanıtıdır.
Dosyanın özüne girmeden, delillerin varlığına bakmadan, suçun varlığını incelemeden ret kararı veren mahkemelere ancak cübbesinin önünü ilikleyen hakimlerin olduğu ülkelerde rastlanabilir.
Hukuk garabetlerinden biri de Barış Akademisyenlerine ilişkin komisyonun aldığı kararlardır.
Ağır insan hakları ihlallerini eleştiren 2212 imzalı “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiri AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın açıkça hedef gösterilmiş, Barış Akademisyenleri adeta linçe uğramış, 406 imzacı akademisyen ihraç edilmiş, 822’si hakkında Ağır Ceza Mahkemelerinde davalar açılarak cezalar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 26 Temmuz 2019’da “Zübeyde Füsun Üstel ve Diğerleri” başvurusunda ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin kararından sonra Barış Akademisyenlerinin haklarında açılan davalarda düşünce ifade özgürlüğü kapsamında beraat kararları verildiği görülmüştür.
AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları başta olmak üzere idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağladığına ilişkin anayasa hükmü açık olmasına rağmen, Komisyon en yüksek yargı organına meydan okuyarak, Barış Akademisyenlerinin görevine iadesini engellemiştir.
Hala aramızda dolaşan OHAL’in gölgesi telafisi mümkün olamayan zararlara yol açmış, sadece çalışma hakkını değil kendisinden olmayanların varlığını ortadan kaldırmaya hedefleyen saldırılar sonucunda intihara sürüklenenler, ağır hastalıklara yakalananlar, tedavi olanağı dahi bulamayanlar vatandaşlarımız olmuştur. Yurtdışında tedavi görenler pasaport yasağı nedeniyle sağlık hizmetine erişememiş, hastalıkları ilerlemiş, yaşamlarının geriye kalan kısmını yatağa bağımlı halde geçirenler olmuştur.
İhraç edilenlerin çalıştırılmaması için işverenlerin el altından tehdit edilmeleri, ihraç edilenleri çalıştıran kurumlara zorluklar çıkarılması, SGK dökümünün altına “kamu hizmetinden çıkarılmıştır” ibaresinin yazılarak adeta damgalanmaları, baskılarla özel kurumlarda dahi çalışma haklarının ellerinden alınmak istenmesi, pasaportlarına el konulması, eğitim haklarının gasp edilmesi, bankaların hesap dahi açtırmak istememesi, çalışma ruhsatlarının ve diplomalarının kısıtlanması, sigorta şirketlerinin ihraç edilenlere ödeme yapmaması gibi örneklere son aylarda göreve iade edilenlere dahi kimi kısıtlamaların getirilmesi eklenmiştir.
“Ağaç kabuğu yesinler “ sözüyle kendisini dışa vuran bu nefret aileleriyle birlikte yüzbinlerce insanı açlık ve sefalete mahkûm eden bir insanlık suçuna dönüşmüştür. Bu suça “kurum kanaati” gibi uyduruk gerekçelere imza atan kamu idarecileri de ortaktır. Öte yandan bizzat iktidar cenahından yapılan Fetö Borsası gibi itiraflarla bu hukuksuzlukların bir vurgun piyasasının oluşmasına neden olduğu da açığa çıkmış durumdadır.
Bu nedenle buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz:
Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin bir spoası gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir. Haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmedir.
Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır.
Görevinden ihraç edilen kamu emekçilerinin mağduriyeti giderilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
Sendika.Org