Nasıl Erdoğan her yola başvurma hakkını tanıyorsa kendisine kitlelerin de kazanmak için daha radikal eylemlere başvurmak için net, kararlı ve hazırlıklı olması gerekiyor
Seçim hızla yaklaşıyor. Erdoğan/Bahçeli ikilisinin gitmeleri kitlelerin beklentisidir. Bu seçimlerde Erdoğan’ın ne yapacağını ne yaptığına bakarak öngörmek mümkündür.
Yapılacak ilk belirleme, Erdoğan Türk devletini değiştirdi. Eski Türk devleti yok. Yeni Osmanlıcı/İslamcı bir devlet var ortada. Bu devlet bölgeye hâkim olmak isteyen yayılmacı ve dinsel gericiliğe ve ırkçılığa göre yapılandırılmaya çalışılan, ırkçı/faşist bir devlettir. Amaçları doğrultusunda hayli mesafe almış olan bu ikili istediklerini tam olarak yapabilmiş değiller.
Erdoğan/Bahçeli’nin politik projelerinin önündeki en büyük engel başta Kürtlerin özgürlük mücadelesi olmak üzere Aleviler, kadınlar, emekçiler ve bütün demokratik güçlerdir.
Dolayısıyla Erdoğan’ın ilk önce Kürtlerin iradesini kırması, Alevileri Ortadoğu’da yok etmesi, kadınları, emekçileri ve bütün demokratik güçleri etkisizleştirmesi gerekiyor.
Bu amaçla Erdoğan, Türk devletinin varoluşundan beri Kürtlere karşı sürdürdüğü savaşı, bütün Kürdistan’ı kapsayacak şekilde ve daha yoğun olarak sürdürmekte ve bu savaş koşullarda seçime gitmektedir.
Kürtlere karşı sürdürdüğü bu savaş gerçeği göz önüne alınmadan, Erdoğan’ın seçimlerde ne yapacağını anlamak ve demokratik güçlerin yapması gerekenleri tespit edebilmek mümkün değildir.
Belirtilen stratejik amaçlarını gerçekleştirmek ve kişisel saltanatını/padişahlığını sürdürmek için Erdoğan seçimi kazanmak istiyor.
Erdoğan’ın karşısında ise, Kürtlerin, Alevilerin, demokrasi güçlerinin kararlı, etkili ve değiştirici potansiyelini ve gücünü defalarca göstermiş olan ve HDP’de ifadesini bulan demokratik muhalefet bulunmaktadır. Tabiî birde sistem içi muhalefet olarak “altılı masa”nın varlığı söz konusudur.
Erdoğan/Bahçeli ikilisi kitle desteğini dolaysısıyla kazanma şansını büyük ölçüde kaybetmiş bulunmaktadırlar. Yapılacak olan demokratik bir seçimde Erdoğan/Bahçeli ikilisinin kazanma şansı, hiç ama hiç yoktur. Bu durumda Erdoğan, devletin bütün olanaklarını kullanarak, kaybetme ihtimalinin olduğu demokratik bir seçim yapmayacak, yapılmasına izin ve fırsat vermeyecektir.
Erdoğan/Bahçeli ikilisinin son seçimlerin hiçbirisini gerçek anlamda kazanmadıkları halde iktidarlarını sürdürüyor olmalarının sırrı burada yatmaktadır. Devlet olanaklarını kullanarak yaptıkları hileli ve gayri-meşru düzenlemelerle seçimleri kazandıkları dünya alemin malumudur.
Teferruata girmeye gerek yok. Erdoğan, bu seçimi kazanmak için de her şeyi yapacak, her yolu deneyecektir. Kamuoyunun aylardır bu konularda tartıştığı birçok senaryonun Erdoğan tarafında devreye konacağından zerrece kuşku yoktur. Erdoğan’ın adil, demokrat ve eşitlikçi davranması için hiçbir neden yoktur. Toplumsal siyasal hayat bu kadar naif değildir.
Anlatılanlardan “Erdoğan’ın seçimle gitmeyeceği” gibi bir sonuç çıkartmak doğru değildir. Anlatılmak istenen kendisini kaybetmemeye göre yapılandırmış olan faşist/mafyacı/çeteci kliğin devlete sahip ve hâkim olduğudur. Bu kliğin gitmesinin farklı ama mümkün olan yolları bulunmaktadır. Ayrıca bu faşist kliğe karşı mücadele demokrasiyi kazanmak için bir fırsata dönüştürülebilir.
Sorunu sadece “oy sayısı” üzerinde tartışmak ve bir beklenti yaratmak yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. Bunun yerine kitlelerin radikal siyasal tutumlarını/tepkilerini açığa çıkartmayı öncelemek “Erdoğan’ın nasıl gideceği tartışmasını” daha yaratıcı, umutlu ve coşkulu kılacaktır. Dahası bu tartışma, radikal/politik tutumlara dair kitlelerin bilgilendirilmesini ve hazırlıklı kılınmasını sağlayacağı için de önemlidir.
Bu durumda soru şu:
Erdoğan gitmemek, seçimi kazanmak için bundan önce yaptığı gibi hileli, gayri-meşru yöntemlere başvurduğunda, bunu önleyecek bir mekanizma var mı? “Altılı masa”nın yaydığı, tutarsız, içi boş, hiçbir inandırıcılığı olmayan ve devlete güvenmeyi önermesi, bu sorunun cevabı değildir.
Peki önleyici bir mekanizma yoksa ve Erdoğan böyle bir hile yoluna başvurursa ne olacak?
Erdoğan’ın devletin olanaklarıyla yapabileceği bütün oyunlara ve hilelere karşı demokratik güçlerin daha somut, ikna edici ve sonuç alıcı bir perspektif sunması gerekiyor.
Hep beklenen toplumsal altüst oluşlardan, kitlelerin bilinçli ve örgütlü eylemleriyle siyasal alanı değiştireceği günlerden söz edilir. Radikal yöntemlerle ve sonuç alacak biçimde ortaya konan kitlesel tepkiler beklenir.
Böyle zamanlar çok öncelerde yapılan çok özel planlama ve hazırlıkların sonucu olmayabilirler. Toplumların tahammül sınırları zorlandığında beklenen “kökten değiştirici tepki” ortaya çıkabilir.
İşte şimdi, bugün o beklenen “radikal değişim süreci” yaşanmaktadır. Gerçeğin böyle olduğunu gösteren o kadar çok veri var ki insan, “Daha nelerin olması gerekiyor?” diye sormadan edemiyor. Kürtlerin, Alevilerin, emekçilerin, kadınların ve bilumum ezilenlerin bütün demokratik taleplerinin gerçekleştirilebileceği bir dönemden geçilmektedir. Seçim, bu sonucu elde etmenin tek aracı olmayabilir. Ancak oluşan politik atmosferinin bu yönde değerlendirilmesi, varılacak yolu bir adım daha yakınlaştıracaktır. Bu demokratik güçlerin elindedir.
Böyle zamanlarda kitleler, güven duydukları bir siyasal yapının yol göstericiliğini, harekete geçme çağrısını karşılıksız bırakmazlar. Bütün devrimci-demokratik kurumların bu yönlü çabaları boşa gitmeyecek, verecekleri perspektif görmezden gelinmeyecek, gösterecekleri yol “yolcu”suz kalmayacaktır.
Bugün az’la, sadece Erdoğan’ın gitmesiyle yetinmek, günü heba etmek olur. Halkların ve ezilenlerin böyle bir lüksü yok.
Somut olarak Kürtler, Aleviler, kadınlar, emekçiler ve diğer bütün toplumsal kesimler, seçimlerde, demokrasiyi kazanmak için, her yolu denemeye hazır ve kararlı olmalıdırlar. Seçimlerden sonra şairin dediği gibi “yumruk yine o yumruk bir varsa el değişti” diye hayıflanmamak için bu fırsatın doğru değerlendirilmesi gerekiyor.
Nasıl Erdoğan her yola başvurma hakkını tanıyorsa kendisine kitlelerin de kazanmak için daha radikal eylemlere başvurmak için net, kararlı ve hazırlıklı olması gerekiyor.
Halkların demokratik birikimine, kurumların ve siyasal partilerin/örgütlerin bunu yapabileceklerine inanmak, boş bir inanç veya sübjektif bir yaklaşım değil, yaşanan somut gerçekliktir.
Erdoğan’a kaybettirmenin yolu, altılı masanın yaydığı tutarsız hiçbir inandırıcılığı olmayan hatta demokratikleşmeyi de amaçlamayan tutumlar ve politikalar olmayacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.