Aşısız, önlemsiz ve testsiz biçimde yol aldığımız bu “yaz dalgası”nda çok az sayıda yapılsa da PCR testlerdeki pozitiflik oranının yüzde 30’lara ulaşması ve kısıtlı da olsa açıklanan veriler sayısını unuttuğumuz yeni bir dalganın “yükselen kolu”nda olduğumuzu ortaya koyuyor
COVID-19 aşılarının dünya genelinde eşitsiz dağılımı ve salgını kontrol etmeye yönelik halk sağlığı tedbirlerinin turizm gerekçesiyle hızla kaldırılmasının bir sonucu olarak öngörülmeyen bir “yaz dalgası”nın içerisine yol alıyoruz.
Veriler dünya nüfusunun yüzde 67’sinin aşılandığına gösterse de düşük sosyoekonomik gelire sahip ülkelerde nüfusun sadece yüzde 20’sine bir doz aşının yapılabildiğine işaret ediyor. Yüksek gelirli ülkelerde aşılanan nüfus oranı düşük gelirli ülkelere kıyasla 8,5 kat daha yüksek. Ülkeler arasındaki bu eşitsiz dağılım düşük gelirli ülkelerde yaşayan kişileri daha kırılgan hale getirirken, virüsün çoğalmasına bağlı yeni ve daha bulaşıcı varyantları var ediyor.
Ülkemizde ise iki doz aşı olma oranı sadece yüzde 62. Toplumsal bağışıklığa ulaşmak açısından yetersiz olan bu aşılanma oranı üçüncü, dördüncü ve beşinci aşılanmada ise daha da düşük seviyede (üç doz aşılanma oranı yüzde 33, dört ve beşinci dozlarda yüzde 11). Öte yandan saha gözlemlerimiz günlük aşılanma hızımızın hemen hemen durma noktasına ulaştığına işaret etmekte.
Birey ve toplum sağlığı açısından salgını önlemek için uygulanması gereken halk sağlığı tedbirleri ise gerek yurtiçi gerekse sınır kapılarında turizm gelirleri düşünülerek çoktan iptal edildi. Ülke genelinde COVID-19 açısından uygulanan tedbirler sadece uygulamada ciddi ihlallere tanık olduğumuz sağlık kurumlarında maske takma zorunluluğu ve itinayla uygulanan canlı müzik yasağına indirgenmiş durumda.
Tüm bunların yanı sıra ülke genelinde COVID-19 verilerinin gecikmeli ve kısıtlı açıklanması ısrarla sürdürülmekte ve Sağlık Bakanlığı’nın konunun ciddiyetine uygun tutum geliştirmeyip sürekli “müsterih olunuz” açıklamalarına bağlı olarak solunumsal yakınmaları olan kişilerin PCR yaptırmama eğilimi bir kural haline dönüşmüş durumda.
Aşısız, önlemsiz ve testsiz biçimde yol aldığımız bu “yaz dalgası”nda çok az sayıda yapılsa da PCR testlerdeki pozitiflik oranının yüzde 30’lara ulaşması ve kısıtlı da olsa açıklanan veriler sayısını unuttuğumuz yeni bir dalganın “yükselen kolu”nda olduğumuzu ortaya koyuyor:∗
Şekilden de görüleceği üzere ülke genelindeki haftalık vaka sayısı bir önceki haftaya göre 2,1, iki hafta önceye kıyasla 5,2 kat artmıştır. Sağlık Bakanlığı tarafından uzun zamandır il / bölge tabanlı veriler açıklanmamasına rağmen Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan “Atık Sularda SARS-CoV-2 Analizleri” virüs yükünün İstanbul başta olmak üzere Antalya, Bursa, İzmir ve Muğla illerinde yoğun olduğuna işaret etmektedir.
İstanbul açısından şimdilik sevindirici olan ayaktan artan COVID-19 hasta(lık) yükünün sağlık sistemini zorlayacak boyutta hastane – yoğun bakım yatış ve ölüm oranlarına yansımamış olmasıdır. Ancak bilimsel veriler COVID-19’a bağlı vefat sayılarının vaka sayılarının artmaya başlamasından iki ya da üç hafta sonra arttığı yolundadır. Bu bağlamda 16-30 Haziran dönemindeki kısmi vefat sayısı artışı dikkate alınması gereken bir uyarıdır.
Öte yandan vefat sayısının artmaması COVID-19 hastalığının “yaz dalgası”nı önemsizleştirmemelidir. Çünkü COVID-19 halen aşısız ve risk gruplarında ölümcül bir pandemidir. Ayrıca hastalık “Uzun COVID” adı verilen ve bireylerin yaşamını üç aydan daha uzun süre etkileyen sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
Öneriler:
Çok açık ki içerisinden geçtiğimiz şu günler gerek kamu otoritesinin gerekse de kamuoyunun COVID-19 pandemisine yönelik kaybolan ilgisinin yeniden var edilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu bağlamda İstanbul Tabip Odası COVID-19 İzleme Kurulu olarak önerilerimiz şunlardır:
İSTANBUL TABİP ODASI
*Görsel TTB COVID-19 İzleme Kurulu eski üyesi Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’a aittir.
Kaynak: istabip.org.tr
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.