EnerjiSA’da işten atılan işçilerin eşleri ve çocukları ile Mor Mekan’dan çıktıktan sonra vapurla Fatih Eminönü’ne gittik. Gezintimiz boyunca direnişin bize direnişin görünmeyen yüzünü anlattılar. Bu süreçte destek için eşlerinin yanına, İstanbul’a gelen kadınlar evlerinden sokaklara taşan direnişi kendi gözlerinden anlattı
EnerjiSA’da işten atılan işçilerin eşleri ve çocukları ile 27 Mayıs günü Mor Mekan’dan çıktıktan sonra vapurla Fatih Eminönü’ne giderek gezdik. Kadınlar direnişi bir süre boyunca sosyal medyadan veya haberlere yansıdığı kadar görebildiklerini anlattı. Sürekli olarak eşleri ile eyleme giderken ve dönerken telefonla görüştüklerini onları asla yalnız bırakmadıklarını anlatan kadınlar, çevrelerinde örgütlü mücadele dışında desteğin olmadığını ifade etti.
Mor Mekan’da kahvaltıda
Mehmet Oğuz’un eşi Arzu Oğuz, Zonguldak Ereğli’den İstanbul’a geldi. Ereğli’de yalnız olduğunu, eşi işten ayrıldıktan sonra kendisinin işe girmek zorunda kaldığını anlattı. Üniversite öğrencisi çocuklarına daha az harçlık gönderebildiklerini, lise öğrencisi çocuklarının ise durumdan etkilendiğini anlattı. Burada Sabancı Kuleleri önündeki eylemde kameralar ona dönünce konuşmakta zorlandığını söyledi ancak eşlerinin gözaltına alınmasından dolayı da sinirli olduklarını ve ilk aklına gelenleri paylaştığını anlattı. Gerisini Oğuz’dan dinleyelim:
Ankara’da başlayan direnişimizi şimdi de İstanbul’da sürdürüyoruz. Ben de eşime destek olmak için buradayım. Her gün Sabancı Kuleleri’nin önünde oturma eylemimizi sürdürüyoruz. Biz de evimizde koltuğumuzda oturmak varken burada olmayı istemezdik. Normal yaşantımıza devam etmek isterdik ancak eşlerimiz işlerinden haksız şekilde çıkarıldığı için buradayız. İstediğimiz yemek pişmiyor. Pazara gidiyoruz, istediğimizi alamıyoruz. Faturalarımızı ödeyemiyoruz. Üniversitede çocuğum okuyor. Ona az para göndermek zorunda kalıyoruz. “Oğlum bu ay idareli harca, maddi sıkıntılar yaşıyoruz. Baban da işten çıktı” demek zorunda kalıyorum.
Eşim işten çıkarılınca ben çalışmaya başlamak zorunda kaldım. Ben çalışmazsam eve ekmek gelmiyor. O da iş çıkarsa… Çalışmadığım zamanlarda da evimize ekmek girmiyor. Evin ihtiyaçlarını gidermeye çalışmakta zorlanıyorum. Çalışmadığım zamanlarda da evimize ekmek girmiyor. Sürekli bir şeylerden mahrum kalıyoruz.
Çevremizdeki insanlardan eşlerimizin direnişi bırakmaları için baskı görüyoruz. “Bu işten hayır gelmez” diyorlar. Başka işe girsin, gerekirse simit satsın, pazarda limon satsın diyorlar. Ben eşimin işine geri dönmesini istiyorum.
İşçilerin eşleriyle Eminönü’nde gezerken
Erdal Şener’in eşi Ayşegül Şener, Ankara’dan direniş için İstanbul’a geldi. 6 yaşındaki oğlunun megafona benzediği için evdeki avize ile yaptığı oyuncağı anlattı. Sadece eşlerinin değil kadınların da bu süreçte mağdur olduklarını söyleyen Şener, direniş ile birlikte yeni insanlar tanıdıklarını, dayanışmayı ve haklarını savunmaları gerektiğini öğrendiğini anlattı. Şener yaşadıklarını şöyle anlattı:
Yaklaşık iki aydır eşim direnişte. Ankara’da başladı bu direniş. Ankara’dan İstanbul’a kadar bu süreci getirdik. Biz de destek olmak için Sabancı Kuleleri önünde eylemlere devam ediyoruz. Bizim tek amacımız çocuklarımızın ve eşlerimizin geleceğine sahip çıkmak, başka bir amacımız yok. Ben özellikle bu süreçte direnişin amacını daha iyi anlamış oldum. Bir araya geldiğimiz zaman ne kadar güçlü olduğumuzu ve haklarımızı savunmamız gerektiğini bu sayede daha iyi öğrendim. Bilmediğim konuları öğrendim.
Direndikten sonra kazanamayacağımız bir şeyin olduğuna inanmıyorum. Bu direnişin sonunda mutlu çıkacağımıza inanıyorum. Eşlerimiz gözaltına alınıyor. Eşlerimiz gözaltına alınırken çocuklarımız bu durumdan çok etkileniyor. Babalarını videolardan görebiliyorlar. Bu duruma üzülüyorlar. 6 yaşındaki oğlum evde megafona benzeyen avizeyi eline alıp “Direne direne kazanacağız” diye bağırıyor. Çocuklar bile etkileniyor. 6 yaşındaki çocuğum bile farkında bunun. Bu üzücü bir şey. Bi yandan da iyi bir şey, bu yaşta hakkını savunmayı öğreniyor.
Evde tencereler boş. Zaten her şey çok pahalı. Oğlumla beraber pazara gidiyorum. Sonuçta meyve, sebze bir şeyler istiyor. Çocuk yani. Birini alsan diğerini alamıyorsun. Oğlumun isteklerini karşılayamıyoruz. Yemek pişireceksin malzeme yok. Eşlerimiz iki aydır maaş alamıyorlar. Kira ve faturaları karşılayamıyoruz. Sadece eşlerimiz değil kadınlar olarak biz de mağduruz. Evin ihtiyaçlarını bildiğimiz için bu süreçten biz daha çok etkileniyoruz. O yüzden bu mağduriyetin giderilmesini istiyoruz. Buradan Sabancı yetkililerine sesleniyorum, bu yanlıştan dönün. Eşlerimizden ve bizden özür dileyin. İşlerine iade edin.
Vapurdan bir kare
Bekir Bayatlı’nın eşi Fatma Bayatlı da Ankara’dan eşine destek için İstanbul’a geldi. 12 yılda kurdukları düzenin birden bire alt üst olduğunu söyleyerek eşlerinin işe geri dönmesini beklediklerini anlattı.
Bu süreç bize psikolojik olarak zor şeyler yaşadık. Hem maddi ve manevi anlamda çok yıprandık. Küçük çocuğumuz var. Babasını görmediği zaman çok etkileniyor ve uyuyamıyor.
Eşimin direnişine bir yandan destek oluyorum ve umutlanıyorum ama diğer yandan da acabalar sarıyor içimi. İki ay az zaman değil, 60 gün. 2 ay boyunca onlarla beraber biz de bu durumun içindeyiz. O buraya geldi, biz dışında mıyız? Aklımız burada, biz de içindeyiz. “Alo neredesin, nasıl geçti?” En sonunda İstanbul’a gelmeye karar verdik. Eşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek için İstanbul’a kadar geldik ve bir sonuç bekliyoruz.
Annem beni arayıp “Kızım ne oldu? Üç tane çocuğun var. Bu iş nasıl devam edecek” diye soruyor. “Paranız var mı, yiyeceğiniz içeceğiniz var mı?” diye soruyor. “Bir şeye ihtiyacımız yok iyiyiz” dediğimizde inanmıyorlar. Haliyle onlar da durumumuzu merak ediyor. 12 yıldır bir düzenimiz vardı o düzenimiz bozuldu.
Eşlerimizin işlerini geri versinler başka bir şey istemiyoruz. Çoluk çocuk çok zor durumdayız. Artık yalvarma noktasına geldik. İşimizi geri versinler.
Sendika.Org