Nafakayı gerçekçi kılmak adına bir adım atılması gerekirken, süre tartışmaları nafaka hakkını ve gerçekliğini ortadan kaldırmaya hizmet edecektir. Bu da bizi gerçek adaletten uzaklaştıracak ve yurttaşların adalete olan inancına ket vuracaktır
Bugün 8 Mart “Dünya Kadınlar Günü”. Kadına yönelik şiddet, taciz, hakaret, tehdit, ısrarlı takip ve cinayet suçları halen devam ediyor. Yine boşanmak isteyen kadınlar evlilik birliği içerisinde maruz kaldığı suçların yanı sıra boşanmak istediğinde de eril yargının sert duvarlarına çarpıyor. Bu duvarlardan en büyüğü nafaka.
Nafaka 4271 sayılı Medeni Kanun’da “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” şeklinde düzenlenmiş durumda. Yine aynı kanunda nafakanın toptan ödenmesine karar verilebileceği gibi tarafların maddi durumunda artış/azalış olması haline göre arttırıp indirilebileceği gibi kaldırılabileceği de düzenlenmiş.
Kim nafaka mağduru?
Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2019 yılında yayımlandığı nafaka raporuna göre;
Hükmedilen nafakanın yüzde 66,4’ü 0-500 TL arasında olup ortalaması 262 TL’dir. Tüm aralıklar için mahkemelerce verilen nafaka miktarlarının ortalaması ise sadece 370 TL.
Kadınların talep ettiği yoksulluk nafakasının kabul oranı yüzde 48,83 tür.
Mahkemeler tarafından hükmedilen nafakaların yüzde 20,7’si nafaka yükümlüleri tarafından ödenirken, söz konusu nafakaların yüzde 0,7’si kısmen ödenmiş; yüzde 50,7’si ise hiç ödenmemiş.
Mahkemeler yoksulluk nafakasına hükmetme oranı yüzde 48,83. Bunların ortalaması da 370 TL. Bunun ödenmeme oranı da yüzde 51. yani boşanmak isteyen ve boşanma sonucu yoksulluğa düşeceğini söyleyerek yoksulluk nafakası talep eden her iki kadından birinin bu talebi mevcut durumda kabul edilmiyor, kabul edilen lehine hükmedilen ortalama nafaka 370 lira ve bir biçimde iki kadından biri olabilmiş ve nafaka alan her iki kadından biri de nafakayı tahsil edemiyor.
Ülkemizde bir kesim erkek “nafaka mağduru” olduğunu savunmakta. Görüleceği üzere istatistiklere göre burada nafaka mağduru var ancak mağdur olanlar kadınlar.
Nafaka tartışmalarında uzunca bir süredir yasal bir düzenleme konuşuluyor. Yasa tasarısını halen görebilmiş değiliz ancak basında çıkan haberlerde “2 yılın altındaki evliliklerde 5 yıl, 5 yılın altındaki evliliklerde 7- 8 yıl, 5 ila 10 yıl arasındaki evliliklerde 12 yıl nafaka verilmesi planlandığı, süre sonunda nafaka alan eşin maddi olumsuzlukları devam ediyorsa ‘ara süre’ uygulanacağı ve 2-3 yıl daha nafaka alabileceği” görülüyor. Ara sürenin dolmasının ardından ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının devreye girmesi, kadının nafaka alma ihtiyacının devam etmesi durumunda belirli bir maaş ödenmesi hususu değerlendiriliyor.
İcra daireleri ödenmeyen nafaka dosyaları ile dolu. Nafaka miktarları ise ülkenin ekonomik şart ve koşullardan uzak. Bu gerçeklikler varken nafakasını alamayan kadının yapabileceği tek şey nafakasını ödemeyen eski eşe karşı tazyik hapsi için yasal yollara başvurmak ancak onun için de ödemesi gereken yargılama harçları var. Zaten ev içi emeğinin karşılığında hiçbir gelir elde edememiş, çocuk bakım gözetim yükümlülüğü olan bir kadının mağduriyeti dururken, yargılama harçları ile ikinci bir mağduriyet yaşatılıyor.
Boşanmış kadınların iş deneyimi yoksa bir iş bulabilmeleri maalesef daha zor. Çalışanlar ise genelde sigortasız ve düşük ücretlerde çalışıyorlar.
Nafakayı gerçekçi kılmak adına bir adım atılması gerekirken, süre tartışmaları nafaka hakkını ve gerçekliğini ortadan kaldırmaya hizmet edecektir. Bu da bizi gerçek adaletten uzaklaştıracak ve yurttaşların adalete olan inancına ket vuracaktır. Nafakada süreyi değil; kadınların neden boşandığını, boşanmaya neden olguları, bu olguların nasıl çözülebileceğini, kadına biçilen misyonun nasıl değiştirilebileceğini, boşanan kadının yeni bir hayatı nasıl inşa edebileceğini tartışmalıyız.
Kaynak: Anayurt
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.