Kadın Savunma Ağı, yayımladıkları açıklamada yoksulluğa dikkat çekti. Açıklamada “Neden, erkek şiddetine karşı sokakları inleten gücümüzü bu gidişatı durdurmak için de kullanmayalım?” sorusu sorularak “Feminist bir direniş hareketini yükseltmek için bir araya gelelim” denildi
Kadın Savunma Ağı, kadinsavunmasi.org üzerinden yayımladıkları açıklamada yoksulluğa dikkat çekti. Açıklamada “Hayatlarımız giderek daha da zorlaşırken yan yana olmak, dayanışmak ve bize dayatılanlara karşı direnmek bizi güçlendiriyor. Çünkü sen, ben, o, biz hepimiz, pandemi koşullarını en ağır yaşayanlarız. Şimdi sırtımızdaki en ağır yüklerden birine; ekonomik krize, işsizliğe, kadın yoksulluğuna karşı ayağa kalkmak; görünmeyen emeğimizin hesabını sormak için hep birlikte harekete geçmek istiyoruz” denildi.
Açıklamada yağ stoklayarak, daha ucuz marketleri araştırarak, yaşamak için kredi çekerek, kirayı denkleştirmeye çalışarak hayatta kalmaya çalışıldığı söylenerek “Ama bunların çözüm olmadığını da biliyoruz! Neden hepimiz aynı şeyleri yaşayıp tek başımıza çözümler arayalım ki? Neden, erkek şiddetine karşı sokakları inleten gücümüzü bu gidişatı durdurmak için de kullanmayalım? Yan yana gelmek, dertleşmek güzel ama sadece bir dokunup bin ah işitmeyelim birbirimizden. Dayanışmalar kurmak, el konulan emeğimizin, hayatlarımızdan çalınanın hesabını sormak için de bir araya gelelim. Sorunlarımızın adını koyup, hep birlikte nasıl bir direniş örebileceğimizi tartışmak, etkili mücadele yöntemleri bulmak için bir araya gelelim. Kadınları aileye ve mevcut toplumsal kalıplara bağlı olmadan güçlendirecek feminist ekonomik-toplumsal taleplerimizi seslendirmek için bir araya gelelim. Hayatımızın el konulan değerlerini geri almak için, feminist bir direniş hareketini yükseltmek için bir araya gelelim” denildi.
“Kriz kapitalizmin bedel milyonların” denilen açıklama şöyle devam etti:
Ağır ekonomik kriz koşullarında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Yaşama dair her şeyi piyasada alınıp satılır birer metaya dönüştüren neoliberal politikalar iflas etti. Sistem dikiş tutmuyor. Ülkemizde bütün yetkileri tek bir adamın eline veren rejim değişikliğiyle de beraber geldiğimiz nokta faşizm, işsizlik, yoksulluk… Döviz kurundaki hareketlilikten zenginliğine zenginlik katan, elektriğe, doğalgaza yapılan zamlarla halkın cebinden alarak enerji hakkımızı parsellemiş şirketlerin karını büyüten, ülkenin rezervlerini sermayeye aktaran bir hırsızlar düzeninin altında eziliyoruz. Bu koşullarda bazıları servetine servet katarken milyonlarcamız ekonomik açıdan adeta yere çakılıyoruz.
Ekonomik kriz biz kadınların hayatında elbette katmerli bir yük olarak yaşanıyor. Kadınlar giderek yoksullaşıyor. Hayat o kadar pahalı ki hesap kitap yapmadan yaşanmıyor. Ev ekonomisini yönetebilmek, kadınların görünmeyen işi… Gıdadan faturalara, hijyenden sağlığa bütün temel ihtiyaçlardan alınan yüksek vergilere zamlar ekleniyor. Birçoğumuz artan kiralarla baş edemediğimiz için özgürleşmek üzere ayrıldığımız evlere geri dönüyoruz ya da o evlerden çıkma ihtimalimiz azalıyor. Evlerini birleştirenlerimiz de var. (Zorunluluktan da olsa güzel mücadelelerin kolektif mekânları olması dileğiyle.)
Açıklamada bakım krizine, nafakaya saldırılara ve güvencesizleştirilmeye dair şunlar söylendi:
Patriyarkal kapitalizm bir yandan her şeyi piyasanın konusu haline getirirken, bir yandan da iş sayılmayan bazı işlerin ailenin içinde, kadınlar tarafından çözülmesini istiyor. Devlet iş sayılmayan bu işlere kaynak ayırmıyor. İşte bunlar, bizim omuzlarımıza bırakılan bakım işleri. Bazen bir hasta bakıcı, bazen öğretmen, bazen ortak motivasyon yaratarak salgınla baş etme görevi kadınlara veriliyor. Sosyal hayatımız giderek yok oluyor. Ruh hallerimiz, ilişkilerimiz değişiyor. Tam anlamıyla bizim sırtımıza yıkılan bir bakım krizinin içinde boğuluyoruz.
Bu koşullarda çocuklar, kadınlar, LGBTİ+’lar istismara ve şiddete daha açık hale getirilirken Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden Erdoğan’ın kararıyla çekildi. Şimdi de zaten çok sınırlı miktarlarda verilen nafaka hakkımızı kısıtlamaya çalışıyorlar. Krizin sorumlusu iktidar, nafaka hakkını gasp etme hazırlıklarını yoğunlaştırdığı günlerde, faşist-ırkçı erkek güruhlarını “milli beka, dillerini koparırız” söylemleriyle kadınların üstüne sürüyor. Krizin içinde biriken öfkeyi kadınların, LGBTİ+’ların üstüne yönlendirmeye çalışıyor. Ve tabii bunu yaparken Diyanet, tarikatlar, kutsallık diye dayatılan normlar bir bütün olarak tepiniyor hayatlarımızın üzerinde.
Ekonomik krizin patriyarka ve faşizmle dolaysız bir bağı var. Patriyarkal kapitalizm, yoksulluk, kadınların şiddet gördüğü ilişkilerden çıkamamasını, boşanamamasını, emeğinin hakkını arayamayacak kadar güvencesiz olmasını istiyor ve bunu devlet gücüyle sağlıyor. Siyasal iktidar, bir kez daha kadınlara saldırarak iktidarının bekasını korumaya çalışıyor.
“Nasıl hayatta kalınır?” sorusu sorularak şunlar söylendi:
Bizim tasarruf dediğimiz hayatlarımızdan kısmak. Peki, hayatımızı, haklarımızı, neşemizi, arzularımızı, kaynaklarımızı, emeğimizi ve paramızı çalarak dilimizi koparmak isteyen bu sistemle pazarlık yapabilir miyiz? Uzlaşabilir miyiz? Bu pazarlıklar bizlere mutlu hayatlar vaat edebilir mi? Zaten ataerkil güç ilişkileri ve onun sürdürücüsü dinci faşist iktidar tarafından kısıtlanan yaşamımızın sınırları iyice daralıyor ve iktidarın bekası için daha da daraltılmak isteniyor. İhtiyacımız olan şey hayatımızdan kısmak değil, bu sistemi sarsmak.
“Ne yapacağız?” sorusu sorularak şunlar söylendi:
Aslında bu bilgi bizde var. Küçük yaşlardan itibaren günlük hayatımızın her anında bize dayatılanlara karşı direnme, kendi alanlarımızı genişletme, özerkliğimizi inşa etme bilgisi. Biz kadınlar erkeklerden, devletten, patronlardan alacaklıyız! Erkek şiddetine karşı birbirimizi nasıl savunuyorsak, ekonomik kriz ve iktidarın kriz içinde yükselttiği dinci, faşist, kadın düşmanı saldırılar karşısında da birbirimizi savunabiliriz. Hakkımız olanı yüksek sesle söyleyelim. Hakkımız olanı almak için direnelim. Direnişimizi dayanışmamızla güçlendirelim.
Açıklamada acil talepler sıralandırılarak şunlar söylendi:
Dünyayı istiyoruz, değiştirmek için feminist isyandayız!
Derdiniz nedir diye sorarlarsa; yaşamı üretip kırıntılarla yetinmeyeceğiz diyelim.
Ekonomik krizin yükünü taşımamak için feminist isyan!
El konulan emeğimiz için feminist isyan!
Güvenceli çalışma hakkımız için feminist isyan!
Bakım işlerinin toplumsallaştırılması için feminist isyan!
Patiyarkal kapitalizme ve faşizme karşı feminist isyanımızı büyütmek için harekete geçelim!
Açıklamanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Sendika.Org