Malatya Çevre Platformu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde basın açıklaması yaparak Malatya’daki vahşi madencilik faaliyetlerinin yarattığı doğa tahribatına dikkat çekti. Açıklamada doğa ve yaşam alanları için mücadelenin devam edeceği vurgulandı
Malatya Çevre Platformu Merkez PTT önünde buluşup, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bir basın açıklaması yaptı. Malatya Çevre Platformu Yürütme Kurulu üyesi Süheyla Kavukçu, basın açıklamasını okudu. Yapılan açıklamada 8 aydır Malatya’da doğaya ve yaşam alanlarına sahip çıkma mücadekesi verildiği belirtilirken COVID-19 pandemisinin 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün bir “gün” olmaktan öte gitmediğini gösterdiği vurgulandı.
8 aydır, Malatya’mızın doğasına yapılan ihanetleri ortaya çıkarmak ve ihanete uğrayan yörelerimizdeki insanımızla birlikte karşı durmak için mücadele etmekteyiz. Desteklerinizi alarak mücadelemizi büyütmek istiyoruz. Ancak birlikte olursak toprağımıza, suyumuza, ekmeğimize el uzatanların cesaretini kırabiliriz.
Ama yaşadığımız Kovid-19 salgını da göstermiştir ki 5 Haziran sadece “gün” olarak kutlanmanın ötesine geçememiştir. Eğer geçseydi, dünyayı kasıp kavuran yeni virüsler ortaya çıkmayacaktı. Küresel ısınma olmayacaktı, iklim değişiklikleri yaşanmayacaktı. Kuraklık da olmayacak, yağmurlar önceden olduğu gibi, bereketli yağacaktı. Göller, nehirler su kaynakları kurumayacaktı.
Açıklamada dünya genelinde çevre tahribatının yarattığı sonuçlara değinilerek 31 Mayıs-5 Haziran tarihlerinde “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” olarak çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştirildiği belirtildi.
5 Haziran Dünya Çevre Günü ilan edilmesinin üzerinden 49 yıl geçti.
1972 yılında her 10 kişiden 1’i hava kirliliğinden etkilenirken, bugün 10 kişiden 9’u kirli hava soluyor.
Canlı türlerinin % 28’inin soyu tükendi.
Çevre kirliliği 1980 yılına göre 10 kat arttı!
Ülkemizde duyarlı insanlarımız bu durumla, canı pahasına mücadele ediyor. Bu mücadelenin ölmez isimlerinden Karadeniz’de kurulan, yeşili yok edip dereleri kurutan 2011 yılında, HES’lere karşı Hopa’da mücadele ederken yaşamını yitiren Metin Lokumcu’yu yitirdiğimiz gün olan 31 Mayıs gününü başlangıç alarak, 31 Mayıs-5 Haziran tarihlerinde “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” olarak çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Amacımız insanlarımızı konu hakkında bilgilendirip yaşamlarına sahip çıkma konusunda farkındalık yaratmaktır. Unutmayalım ki yok olan doğa ve biz de onun parçasıyız. Doğa yoksa insan da yoktur!
Doğayı en çok tahrip eden faaliyetlerden birinin madencilik olduğunun belirtildiği açıklamada Malatya’nın da maden bakımından zengin bir yöre olması sebebiyle bölgenin sermaye kesimlerinin kâr hırsıyla gözünü diktiği bir yer olduğu vurgulandı.
Hepimiz biliyoruz ki yaşadığımız çevre felaketleri insanın gözü doymazlığının eseri. Bunlardan en tahripkârlarından biri de “madencilik”tir. Ülkemiz zengin maden yataklarından dolayı emperyalist ülkelerin iştahını kabartmakta, kendi ülkelerinde kıyamadıkları doğalarını korumak için çaba harcarken, bizi acımasızca talan etmek için ellerinden geleni yapmaktalar.
Malatyamız da maden bakımından zengin bir yöre olması dolayısıyla, yerli ve yabancı maden şirketlerinin hoyrat ellerine teslim edilmektedir. Madencilik faaliyetleri, sermaye kesimlerinin kâr hırsı gözetilerek değil, halkın ihtiyaç ve çıkarları gözetilerek yürütülmelidir. Toprağını ekip biçen, ekmeğini topraktan kazanan bizlerin, yaşam hakkımızı ve sağlığımızı görmezden gelen, doğal yaşamı tehdit eden, çevreye onarılması mümkün olmayan zararlar veren bir madencilik anlayışı kabul edilemez.
Açıklama yöre halkının ve bilim insanlarının sesine kulak verilmesi gerektiğinin belirtilmesiyle sonlandırıldı.
Yakın zamanda Kazdağları’nda, Fatsa’da, Kuzey Ormanları’nda yaşanan orman katliamlarının görüntüleri yürekleri sızlatmaya devam ederken, bu görüntülere yenilerinin eklenmesine izin vermeyeceğiz. İkizdere’de daha şimdiden, taşocağı bölgesine yol açabilmek için binlerce ağaç yok edildi. İnşaat firmasının doymak bilmez rant hırsı, hepimizin gözleri önünde ülkenin ve doğanın geleceğini yok ediyor. Tüm yetkilileri bilim insanlarının, çevre gönüllülerinin, yöre halkının ve doğanın sesine kulak vermeye, “Doğa katliamına dur!” demeye davet ediyoruz.
Havama, suyuma, toprağıma, doğama dokunma!
Ekolojik dengeyi koruyacağım, yaşam alanıma sahip çıkacağım!
Dağıma, taşıma, dereme, ormanıma, doğal yaşamıma müdahale etme !
Vahşi madenciliğe dur de, geleceğine sahip çık !
Sendika.Org