Kadın Savunma Ağı 1 Temmuz’da hayatı durdurma çağrısı yaptı. Yapılan çağrıda “Hayat bizim, karar bizim, İstanbul Sözleşmesi bizim! Tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi için feminist özsavunmaya; 1 Temmuz’da sokaklarda, evlerde, işyerlerinde hayatı durdurmaya çağırıyoruz” denildi
Kadın Savunma Ağı 1 Temmuz’da hayatı durdurma çağrısı yaptı. Yapılan çağrıda “Hayat bizim, karar bizim, İstanbul Sözleşmesi bizim! Tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi için feminist özsavunmaya; 1 Temmuz’da sokaklarda, evlerde, işyerlerinde hayatı durdurmaya çağırıyoruz” denildi.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi sebebiyle iktidara “Kadın düşmanı iktidarınız gibi hükümsüzdür” diye seslenen Kadın Savunma Ağı’ndan yapılan çağrı ise şöyle:
1 Temmuz’da AKP iktidarının Türkiye’nin ilk imzacısı olması ile övündüğü İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan ilk ülke yine Türkiye olacakmış. Yanılıyorlar. Biz bitti demeden bitmez! 1 Temmuz’a kadar, 1 Temmuz günü ve sonrasında: Köşemizde oturup, bize reva görülen şiddet dolu hayata razı olacağımızı sananlar yanılıyorlar. Haftalardır sokaklarda büyüyen isyanımızla meydan okumaya, kadın düşmanlarına haykırmaya devam edeceğiz. Bu ülkede yaşayan milyonlarca kadının ve LGBTİ+’nın yaşam güvencesi olan sözleşmeden kimseye sormadan çıkabileceğinizi mi sandınız? İstanbul sözleşmesi kadınların mücadelesi ile kadınlar tarafından yazıldı. Hiç kimsenin lütfu değil! Ya bu karar geri çekilecek ya da dünya isyanımızla sarsılacak.
Erdoğan iktidarının İstanbul Sözleşmesi ile derdinin ne olduğunu biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi için taraf devletlere toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak politikalar üretme yükümlülüğü veriyor. Neoliberal faşist iktidarların karşı olduğu işte bu cinsiyet eşitliğidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanırsa bakım emeğini nasıl üstümüze yıkacaklar? Din baskısıyla, erkek şiddetiyle, ayrımcı politikalarla bedenimizi, emeğimizi, hayatımızı nasıl kontrol edecekler? Kadınlar eşit ve özgür olsa dünya yerinden oynar biliyoruz! Ellerimizle var ettiğimiz hayatı direnerek durduruyoruz.
Aynı Macaristan ve Polonya’da olduğu gibi Türkiye’de de iktidar kendi çıkarları ve siyasal ittifakları uğruna “eşcinselliği yaygınlaştırıyor, aile düzenini bozuyor, toplumun değerlerine uymuyor” gibi gerekçelerle kadınları ve LGBTİ+’ları şiddetten koruyan yasal kazanımları hedef gösteriyor. Pandemi koşullarında artan erkek şiddetini “aile, din, toplum değerleri” ile meşrulaştırarak kadınları, çocukları ve LGBTİ+’ları savunmasız bırakmaya çalışanların karşısına feminist özsavunmamızla dikiliyoruz. Cinsel kimliklerimize, yönelimlerimize hayatlarımıza, arzularımıza sahip çıkıyoruz. Gökkuşağının tüm renklerini savunuyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alan AKP iktidarı ve çevresindeki gerici ittifakın saldırılarının İstanbul Sözleşmesi ile sınırlı olmadığını biliyoruz. 6284 Sayılı Kanun’u, ayrımcılık karşıtı sözleşmeleri, çocuk istismarını önleyici yasaları da hedef aldığını görüyoruz. Aynı ittifak boşanmayı önleyerek kadınları şiddet gördüğü aileye kapatmak, çocuk yaşta evliliğin önünü açmak, kürtaj hakkımızı gasp etmek istiyor.
İktidarın kadın düşmanı erkek yüzü, kontrgerilla-mafya ilişkilerinin teşhir olması ile yeniden gözler önüne seriliyor. Ama biz kadınlar çok önce zaten failleri meydan meydan parmağımızla göstermiştik: Bedenimizi, emeğimizi, yaşamımızı tahakküm altına alarak inşa edilen neo-liberal faşist iktidarlar, tescilli kadın düşmanlarıdır, kadın katilleridir. Şiddetin kaynağını teşhir ediyor, karşılarına dikiliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ne saldıran 12.Cumhurbaşkanı’na, kadın düşmanlığını kendine iş edinen İçişleri Bakanı Soylu’ya, oluk oluk kan, ırkçılık ve toksik erkeklik akıtan Sedat Peker’e ve tüm erkek egemen faşist iktidarlara karşı
1 Temmuz’a kadar bulunduğumuz her yerde itaatsizliğimizle kadın ve LGBTİ+ düşmanlarına meydan okuyalım. İstanbul Sözleşmesi için ses çıkaralım. Tüm yaratıcı eylem biçimlerimizi seferber edelim.
Sokaklarda, parklarda, iş yerlerinde, meydanlarda İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’lar için neden yaşamsal olduğunu anlatalım. Yaşamı savunan herkesi taraf olmaya, kadınları kadın savunma ağlarında örgütlenmeye çağıralım.
Bulunduğumuz her yerde İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatalım. Kadınların şikayetlerini almayan kolluğa, failleri cezasız bırakan yargıya, kadınları değil aileyi korumayı görev edinmiş Aile, Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, sığınak açmayan belediyeye, işyerinde ayrımcılık yapan patrona, erkek şiddetinin sırtını sıvazlayan tek adama İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlatalım.
İstanbul Sözleşmesi’ni dağa taşa yazalım. Pazar yerlerinin, trenlerin, vapurların, metroların, otobüs duraklarının gündemi haline getirelim. Hayatın olağan akışını durduralım. Ülkenin dört bir yanında isyanımız yankılansın.
Sendika.Org