Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle 806. hafta açıklamasını da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri canlı yayınla yaptı. Bu hafta, 26 yıl önce gözaltına alınarak kaybedilen Kenan Bilgin’in akıbeti soruldu
806 haftadır fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri, koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle bu haftaki açıklamayı da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle eylemlerini 82 haftadır İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyordu. Koronavirüs salgınına rağmen eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, son 25 haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti.
Bu haftaki açıklamada kayıp yakınları, 12 Eylül 1994’te Ankara’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Kenan Bilgin’in akıbetini sordu.
Bu hafta ilk olarak Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin söz aldı. Bilgin, 90’lı yıllarında işkencelerin, gözaltında kaybetmelerin sistematik ve yoğun yaşandığı bir dönem olduğunu hatırlattı.
Kenan Bilgin’in de 1994 yılında gözaltında alınmasının ardından yetkililerin, “Kenan’ı biz almadık, herhangi bir bilgimiz yok” yanıtını verdiğini söyleyen Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birlikte gözaltına alınan 11 kişi, TEM işkence merkezinde Kenan’ı gördüklerini, onunla konuştuklarını ve kendilerine ‘Beni hâlâ kayıt altına almadılar, kaybedecekler’ dediğini mahkemede tanıklık yaparak anlatmalarına rağmen mahkeme heyeti dikkate almadı, azarladı. Dolasıyla tüm başvurularımız olumsuz cevap aldı.”
Tüm çabalarına rağmen dosyanın sümen altı edildiğini hatırlatan Bilgin, “Dosya zamanaşımına uğramış ve kapatılmıştır. AİHM, Türkiye’yi mahkûm etmiştir. Biz kayıp yakınları olarak nefesimiz sonuna kadar, bu insanları işkenceyle katleden devletten hesap sormaya devam edeceğiz. Dosyamız, onların ‘kapandı’ demesiyle kapanmayacak, sorumluların yargı önüne çıkarılması ile kapanacak. Kenan Bilgin’in annesi Fincan Bilgin’e sözümüz var. O gözü açık gitti, on yılı Kenan’ı beklemekle geçti. Umudunu yitirmedi Kenan gelecek diye. Ama ömrü yetmedi. Bu annelerin bize yüklediği sorumluluğu yaşıyoruz. Nefesimizin sonuna kadar mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kenan Bilgin’in gözaltına alındığı, işkence gördüğü ve kaybedildiğine dair tanıklardan biri olan Cavit Naci Tarhan, 26 yıldır tanıklığını her yerde dile getirdiğini söyledi. Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sesimizin en son noktasına kadar yüksek perdeden ‘Ben tanığım’ diye bağırdım. Ve bu tanıklıklar maalesef ilgili makamlarda, yerlerde ses bulmaz, karşılık bulmaz. Gizli tanıklarla insanlara ceza veren, belediye başkanlarını görevden alan bir anlayış hakim. Onun için bir kez daha 26. yılında Kenan Bilgin’in tanığıyım ve onun bütün süreçlerine, her şeyine tanık olmuş bir insanım. Bundan dolayı onun gözaltında kaybedildiğini dile getirdim. Katledildiğini, yok edildiğini dile getirmek insani bir görevdir. Bunun için bir kez daha söylüyorum, bir kez daha dile getiriyorum, ‘ben tanığım’. Lütfen herkes duysun ve dinlesin.”
Tarhan’ın ardından Bilgin ailesinin avukatı Kamil Tekin Sürek, sürece ilişkin bilgi verdi.
Bilgin’i Ankara TEM’de gören 11 kişinin dışında bir de Avukat Murat Demir’in olduğunu dile getiren Av. Sürek, bu 12 kişinin Kenan Bilgin’in tuvalete ya da işkenceye götürülüp getirilirken, adını haykırdığını ve kaybedilmek istendiğini söylediği aktardıklarını belirtti.
Tanıkların bu beyanlarını savcılık açtığı soruşturmada ciddiye almadığını söyleyen Tekin, “Tanıklar ‘terör örgütü üyesi, Türk devletini kötülemek için böyle söylüyor’ dedi. Dolayısıyla soruşturma ilerletilemedi” ifadelerini kullandı.
AİHM’e başvurduklarını ve mahkemenin Avrupa’da tanık olan Avukat Murat Demir’i dinlediğini, Ankara Emniyeti’ni ve işkence yapılan hücreleri gördüğünü belirten Sürek, “Hükümet de dört tanık getirdi mahkeme karşısına, onlar da dinlendi. Devletin tanıkları çok sayıda açık verdi. Onların verdiği açıklar ve bizim tanıklıklarımızın ifadeleri mahkemeye Kenan Bilgin’in kaybedildiği ihtimali olduğunu ve hükümeti yeterince araştırma yapmadığına dair kanaat getirmesine neden oldu ve Türkiye aleyhine karar çıktı” diye konuştu.
Av. Sürek, devletin hala Kenan Bilgin’in gözaltına alındığını ve işkence gördüğünü kabul etmediğinin vurgulayarak “Ama bizim de mücadelemiz sürüyor. Er geç faillerin bulunması ve yargılanması için elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
“Kenan Bilgin için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” diyerek sözlerine başlayan Karaman, devamla şunları kaydetti:
“35 yaşındaki Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara Dikmen’deki bir otobüs durağından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü. Ailesi, avukatları ve İnsan Hakları Derneği Kenan Bilgin’e ulaşmak için girişimlerde bulundu ancak Ankara Emniyeti O’nun gözaltına alındığını inkar etti. Bunun üzerine 11 tanık Kenan Bilgin’i şubede işkencede gördüklerini kamuoyuna açıkladı ayrıca bununla ilgili savcıya ifade verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran Bilgin Ailesi, Kenan’ın bulunmasını istedi. Kenan’ı bulmak, faillere ulaşmak için girişimlerde bulunan Ankara Cumhuriyet Savcısı Selahattin Kemaloğlu’nun görevini yapması engellendi ve Ankara’dan sürüldü.”
Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük’ün, tanıkların, polisi ve devleti küçük düşürmeye yönelik gerçek dışı iddialarda bulunduğunu içeren üç sayfalık bir rapor yazarak dosyayı kapattığın belirten Karaman, “İç hukukta sonuç alınamayınca dava AİHM’e taşındı. AİHM yargıçları Ankara’ya gelerek araştırma ve incelemelerde bulundu. Tanıkları, savcıları, polis yetkililerinin ifadelerini aldı. Kenan Bilgin’in tutulduğu gözaltı merkezine giderek tanık beyanlarının mekânsal uyumunu kontrol etti. Mahkeme, Kenan Bilgin’in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etti” ifadelerini kullandı
AİHM’in Bilgin Ailesi’nin iddialarının hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık olduğunu belirtmesine rağmen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Kenan Bilgin’in Ankara Emniyeti’ne bağlı nezarethanelerden birine alındığına dair hiçbir veriye ulaşılamamıştır” demeye devam ettiğini belirten Karaman, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Kenan Bilgin’in gözaltında kaybedilişinin 26.yılında bir kez daha adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz: AİHM kararları devlet açısından bağlayıcıdır. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uymaması, hukukun üstünlüğü ilkesini ağır biçimde ihlal etmesi demektir. Bu ihlale son verin; Kenan Bilgin’in gözaltında işkence ile öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesi ile ilgili etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin Kenan Bilgin için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 107 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
Sendika.Org