İnci Hekimoğlu, iktidar blokundan “iktidarın elden bırakılmayacağı” mesajları yükselirken muhalefet blokunun ne yapacağını sordu: Seçim sistemini değiştirmekten seçime gitmemeye kadar her yolu deneyecekleri açık değil mi? Diktatörlük kurumsallaşırken ‘olası’ seçime kadar öylece beklenecek mi? Toplumsal muhalefetin ortak bir program oluşturması hayal mi?
İktidar blokunun çeşitli kanallarından tehdit ve hakaretler eşliğinde “iktidarın elden bırakılmayacağı” mesajları verilirken, muhalefetin buna karşı alacağı tavır konusunda yazılan yazılara bir yenisini İnci Hekimoğlu ekledi.
Tayyip Erdoğan’ın çizdiği güzergâhı bugüne dek başarıyla kat etmiş gibi görünse de giderek zayıflıyor olduğunu belirten Hekimoğlu bir dizi olgu sıraladı: Önce eski dostlarını, sonra en iddialı vaadi olan “Yoksulluk-Yolsuzluk-Yasaklar ile mücadele” söylemini sırtından attı. Yalnızlaştıkça 90’ların mirasıyla ittifak yapıp gücü paylaşmak zorunda kaldı. Ülkeyi yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklara boğdu. Kitleler “milli menfaat” ve “iç-dış düşman” tehditlerine inanmaz oldu. Açlık, yoksulluk ve işsizlik tırmanırken, Saray ve çevresindekilerin servetinin katlandı. Muhalefet belediyelerinin başarılı performansı AKP tabanında tercih değişimine yol açmaya başladı.
İktidarın yolsuzlukları, yasakları, yoksulluğu dile getirecek, mağdurların yanında yer alacak her kurumu, kuruluşu, kişiyi ayrımsız susturmaktan, görevlerini yapmalarını engellemekten, “dikensiz gül bahçesi” yaratmaktan başka alternatifi kalmadığını belirten Hekimoğlu, “Seçim sistemini değiştirmekten, seçime gitmemeye kadar her yolu deneyeceklerini, bu yollardan birinin de zor ve zorbalık olduğunu ilan etmeleri için daha ne yapmaları gerek?” diye sordu.
Ölüm listeleri oluşturulması, mangalar kurulması, bir kaymakamın korumasının ana muhalefet partisi yöneticisine silah çekmesi, bir başka kaymakamın vatandaşa bıçak göstermesi gibi örnekleri sıralayan Hekimoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun Halk TV’deki “Önümüzdeki günlerde çok daha şiddetle muhaliflerin, başta da bizim üstümüze gelecekler. Hatta sahte suikastlar, bombalamalar, 7 Haziran öncesi olduğu gibi çok üzücü olaylar olabilir” sözlerine dikkat çekti.
Hekimoğlu, sorularına şöyle devam etti:
Yeni bir kaos dönemi ile vatandaşın gündemini ekonomiden güvenlik endişesine çevirmek isteyebilirler. Doğru ama “vatandaşa sakin olun, şu anda zaten çoğunluğu kaybetmiş bir iktidar var. Seçimlerde gidecekler ve biz iktidar olacağız” demekle mi yetinmeli bir ana muhalefet partisi?
Kitlelerin beklediği güveni veremeyen muhalefet, ülkenin gelip dayandığı “de facto diktatörlüğün” kurumsallaşma faaliyetlerini ‘olası’ seçimlere kadar öylece bekleyecek mi?
Muhalefet partilerinin tümü ortak bir deklarasyon ile ülkeyi demokratik hukuk devletine dönüştürme anlatısı yapmadığı sürece sandık kurulmasının hayal kalabileceğini dile getiren Hekimoğlu, bir soru da toplumsal muhalefet için sordu:
Yine de enseyi karartmayalım; Türkiye bir Ortadoğu ülkesi değil ve aslında epidemi iktidar için değil, sol, sosyalist ve demokratlar için “lütuf” olabilir. Meclisteki partilerin yapamadığını halklar yapar belki. Ortak bir programla asgari müştereklerde bir araya gelebilir, bugün hedef alınan Barolar, TMMOB gibi meslek odaları, STK’lar, kadın örgütleri, sendikalar, sendikalı olmayan işçiler ve yoksullarla aynı çatı altında birlikte davranmanın yolunu bulabilirler. Hayal mi?
Yazının tamamını okumak için tıklayın!
Sendika.Org