Sorun şu ki, salgın döneminde yaşanan ruhsal yüklerle birlikte sürekli bir savunma hali, hak arama mücadelesi içinde buldu sağlık çalışanları kendilerini. Bu süreçte tek moral çeşitli kurumların nezaket içeren dayanışma güzellikleri, yanınızdayız mesajları oldu. Belirtmek isterim ki COVID-19’a yakalanan her sağlık çalışanından, süreci bu şekilde yönetmeye çalışanlar sorumludur! Ortada iyi kötü bir başarı hikayesi varsa erk olan kimse kendisine pay biçmesin. Çünkü salgındaki tek başarı bütün bu yaşattıklarınıza rağmen yaşamak ve yaşatmak için mücadele eden sağlık emekçilerine aittir
Hemşirelik mesleği kutsallık, vicdan, merhamet gibi kavramlarla genelde tartışmaya kapatılan, temel hakları için mücadelede bu tür kavramlar öne sürülerek toplumsal şiddete de maruz bırakılabilen bir meslek. Özlük haklarımızı istediğimiz için eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun “Bu meslek, parayla maddi olarak karşılanabilecek bir meslek değil. Bu milletin dualarıdır bunun karşılığı” açıklaması ile eski Başbakan Binali Yıldırım’ın “Artık acil servislere kız bakmaya gidiliyor” gibi fütursuz çıkışları bu şiddet örneklerinden yalnızca ikisi.
Çok ciddi hayati problemleri olan bu mesleği neresinden tartışmak gerek? Görünmeyen emek mi, nöbetli çalışmanın zorluğu mu, kreş problemi mi, liyakate dayalı bir çalışma ortamının olmaması mı, ne yapsan yerinin olmadığı çalışma ortamı mı, doktor ve diğer sağlık çalışanı tabiri mi?
Sanır��m bizi en iyi anlatacak kelime: Ötekiler. Sağlık Bakanlığı’nın ötekileri. Bir iş düşünün iyi olan her şey, her başarı erke ait. Oradaki güç kimse ona ait, kötü, eksik yolunda gitmeyen her şey de hemşireye. Hemşire takip etmemiştir, hemşire görmemiştir, hemşire uyarmamıştır, hemşire eksik yapmıştır, hemşire hemşire sonsuz sıralanabilir…
Bu bahsettiğimiz eksiklik insan hayatı söz konusu olunca, aslında bize yaşatılan şiddetin çok başka, çok derin bir hali var. Salgının başında aslında herkesin tek problemi toplumsal olarak bu süreci nasıl sırtlayabiliriz, neler yapabiliriz şeklindeyken, bütün kurumların tek adam rejimine döndüğüne şahit olduk. Bütün meslek grupları ile ilgili verilen tüm karalarda yalnız birinin imzası oluyor ya da alttan sopa gösteriliyordu ötekilere…
En başta, “salgın herkesin problemi” söylemi yerini öfke ve kırgınlıklara bıraktı. Salgın döneminin başlangıcında her akşam alkışlatılan, “minnettarız” dedikleri sağlık çalışanları her zamanki gerçeklikleri ile yine karşı karşıya kaldı. Ne çalışma listeleri adaletli yapıldı ne çalışma saatlerine yeni bir düzen getirildi ne de alandaki muamele değişti.
En son Sağlık Bakanlığı hemşirelere olan minnet borcunu “yüzde 100” dediği performans ile ödedi. Ne kadar mı? Net sayılarla yazmak gerektiğini düşündüğümden aynen yazmak ihtiyacı hissettim. Aynı işi yapan yoğun bakım hemşiresi 600 lira alırken lisans mezunu hemşire 1500, 20 yıl ve üstü çalışan hemşire de kıdem farkından 1900 lira aldı. Performans deyince “diğer ötekiler” kapsam içine dahi alınmıyor zaten.
Doktorlar ile aramıza bu salgın döneminde dahi 15 kat fark koydular, evet yazdığım rakamların 15 katı. Bu arada doktorlar arasında da çalışan çalışmayan ayrımı yapmadılar. Ayda sadece 1 nöbet tutan uzman da, aktif çalışan uzman da aynı miktarı aldı. Şimdi aslında para mevzusunu konuşmak dahi utanç vermesi gereken bir durumken, performansı gündemimize sokan da, yarattıkları ayrım ile motivasyonumuzu düşüren de, bizlere kötü hissettiren de bakanlığın kendisi. Herkesin bir amaç için birleştiği bir dönemde çalışma barışı ve motivasyonu bir anda yerle bir edildi. Sağlık çalışanlarının, yok sayılanların ağzından öfke ve düşmanca sözler duyulur hale geldi sayelerinde. Virüs kapma kaygısına “değersizsiniz” hissini de eklendi sonuç olarak.
Salgında yaşanılan en belirgin durumlar şöyle gelişti: Çalışma alanlarımız değişti, çalıştığımız hasta grupları, ekiplerimiz değişti. Hiç görmediğiniz insanlarla ekip olmaya çalıştık bu süreçte, bir sürü farklı karakterle, hem de yeni bir hastalıkla mücadele ederken. Koruyucu ekipmanlarla çalışmaya, sık sık el yıkamaya (ellerimiz kuru, çatlar halde artık), yüzümüzde çıkan izlerle çalışmaya alıştık.
Salgın günlerinde insanlar birlik olmaya çalışırken çalışma barışını bozanlar, sağlık çalışanları arasında ayrım yapanlar; “onlar alıyor, yapsınlar bu işleri” cümlelerini kurdurdular bu insanlara. Sağlık Bakanlığı’nın fikri neyse uygulaması da o oldu. Ama sağlık çalışanlarına yönelik bu ayrımcı tutumu tersine çeviren de yine sağlık çalışanları oldu. Nasıl mı? Birçok hastanede uzmanların bazıları kendi aralarında para toplayıp temizlik personellerine destek oldu. Bu utanç size yeter.
Sağlık çalışanları her zaman riskli bir ortamda çalıştı. Bulaşıcı hastalıklar bir yandan, şiddet riski bir yandan. COVID-19 yeni bir şey ve bu salgın, sağlık çalışanlarının öneminin ilk kez böylesine kavrandığı bir durum yarattı. Sağlık çalışanları bu salgın ile mücadele ederken kendi ortamlarında salgın koşullarında hiç olmaması gereken zorluklar yaşadı. Bir sürü arkadaşımdan gelen geri dönüşlerden yola çıkarak söyle sıralamak isterim:
Sorun şu ki, salgın döneminde yaşanan ruhsal yüklerle birlikte sürekli bir savunma hali, hak arama mücadelesi içinde buldu sağlık çalışanları kendilerini. Bu süreçte tek moral çeşitli kurumların nezaket içeren dayanışma güzellikleri, yanınızdayız mesajları oldu. Son olarak şunu belirtmek isterim ki COVID-19’a yakalanan her sağlık çalışanından, süreci bu şekilde yönetmeye çalışanlar sorumludur! Ortada iyi kötü bir başarı hikayesi varsa erk olan kimse kendisine pay biçmesin. Çünkü salgındaki tek başarı bütün bu yaşattıklarınıza rağmen yaşamak ve yaşatmaktan için mücadele eden sağlık emekçilerine aittir.
* Yazar, güvencesizlik nedeniyle adını gizli tutmak istemiştir. Yazıda anlatılanlar hemşirelerin genel durumunu yansıttığı ve sağlık hizmeti üretiminde en önde olan bu meslek grubu aynı zamanda hiçe sayılan, değersizleştirilen bir kesimi oluşturduğu için “Meçhul Hemşire” müstearı tercih edilmiştir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.