Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi 184 ret oyuna karşın 325 kabul oyu ile Meclis’ten geçti
TBMM Genel Kurulu, Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini görüşmek üzere bugün (2 Ocak) saat 14.00’da olağanüstü toplandı.
Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un başkanlık ettiği olağanüstü toplantıda siyasi parti temsilcilerinin tezkereye dair görüşlerini açıklamasının ardından oylamanın elektronik cihazla “açık oylama” şeklinde yapılması kararlaştırıldı.
Yapılan oylama sonucunda Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi 184 ret oyuna karşın 325 kabul oyu ile Meclis’ten geçti.
TBMM’deki Libya tezkeresi görüşmeleri usul tartışmalarıyla başladı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Genel Kurul’un Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un çağrısıyla olağanüstü toplanmasının Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek şunları söyledi:
Geçtiğimiz hafta basın mensuplarından Libya’yla ilgili bir asker gönderme tezkeresinin gündeme geleceği, daha sonra sizin de Meclis’i tam bugün bu saatte toplantıya çağıracağınız ifadeleri yer aldıktan tam yetmiş iki saat sonra ve bu, kamuoyuna basın mensuplarınca duyurulduğu gün, tarih ve saatte toplantıya çağırmanız da değerlendirildiğinde, burada yapacağımız bir usul tartışmasını riyaset makamının gerektirdiği tarafsızlıkta değerlendirebileceğiniz ve daha sonra da AKP’nin ve tezkereye destek verecek diğer partinin oylarıyla bu usul tartışmasını bir karara bağlamanız, açıkça Anayasa’ya ve İç Tüzük’e aykırı olan bir durumun Meclis Genel Kuruluyla eylemli bir İç Tüzük ihlaline dönüşebileceği endişesini, haklı kaygısını taşıdığımızdan meseleyi bir usul tartışması olarak değerlendirmek yerine, tutanaklara Anayasa’da ve İç Tüzük’te düzenlenmeyen bir hususta almış olduğunuz ve ileriye örnek teşkil etmesinin sakıncalı olduğu bir durum olarak kayda geçirmeyi tercih ediyoruz.
İyi Parti Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Türkiye’nin bütün Libyalılar gözünde iç savaşın etkin bir tarafı olacağını belirterek “Bu, ayrıca ülkemizi ve milletimizi Arap coğrafyasında bir nefret objesi hâline getirecektir” dedi.
Türk askerinin kendini “Vietnamvari çatışmaların” içinde bulabileceğini söyleyen Çıray, sözlerinin devamında “Trablus Hükûmetinin Arap Baharı’nın son kalıntısı olması da zaten mezhepçi dış politikaları nedeniyle zarar gören Türkiye’yi hak etmediğimiz hâlde Selefi cihatçı terör gruplarının destekleyicisi olarak sunanların ekmeğine yağ sürecektir. Yani Mehmetçik’imizi millî güvenliğimizle hiçbir şekilde ilgili olmayan bir iç savaşın belirsiz ateş hattına bırakamayız” ifadelerini kullandı.
İyi Parti olarak tezkereye “hayır” dediklerini bir kez daha hatırlatan Çıray, Meclis’teki diğer vekillere tezkereyi kabul etmemeleri çağrısında bulundu.
HDP Grubu adına söz alan Tülay Hatimoğulları Oruç da “Libya’ya savaş seferi düzenlemek, ülkeyi ateş çemberine atmaktır” dedi.
Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırı dâhilinde Türkiye’nin de doğalgaz rezervi arama hakkı olduğunu ancak AKP iktidarının bu konu üzerinden gerilimi tırmandırdığını belirten Hatimoğulları, “Bu gerilimden içeride, iç siyasette beslenmek istiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Hatioğulları sözlerini şöyle sürdürdü:
Evet, bu rejim kesinlikle tıkanmıştır. Bu rejim, silah sanayisini güçlendirmek, pazar alanını Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da genişletmek, Bayraktar’ları daha da zengin etmek için Libya seferine çıkmıştır. Yine aynı şekilde, bu iktidarın geliştirmiş olduğu rejim, tıkandığını bir kez daha bizlere göstermektedir; ekonomik, siyasal, sosyal, hukuksal, her açıdan tıkanmıştır. İnsan hakları ihlali, özgürlüklerin ortadan kaldırılması bu ülkede artık diz boyu. Böyle bir anlayışın kafası elbette mantık olarak ağırlıklı bir biçimde savaş siyasetine çalışır. “Osmanlı mirası”, “millî çıkar”, “bölgede oyun kuruculuk”, “denklem bozucu” gibi söylemlerle bir savaş ruh hâli yaratılmak isteniyor ve kendi tabanınızı konsolide etmek istiyorsunuz; sadece o değil, muhalefeti de güvenlik gerekçesiyle arkanıza dizmek istiyorsunuz ama artık bu nakarat çok bayatladı, muhalefetin de Türkiye halklarının da iddia ediyorum sizin seçmeninizin de artık bu laflara karnı tok.
Diplomasinin uluslararası siyasette acilen tesis edilmesi gerektiğini vurgulayan Hatimoğulları “Cihatçı savaş turizmini, özel şirketlerin savaş seferlerinin, askerlerin, yoksul halk çocuklarının Libya’da ölüm serüvenlerinin önüne bu Meclis ‘hayır’ diyerek geçebilir” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Tülay Hatimoğulları: #LibyaTezkeresi’ne net biçimde hayır diyoruz. Bu rejim silah sanayisini güçlendirmek ve pazarını genişletmek, Bayraktar’ları zengin etmek için Libya seferine çıkmaktadır. Tezkereye hayır diyerek bu coğrafyanın makûs talihini değiştirebiliriz. pic.twitter.com/fB7SqcaiFs
— DEM Parti (@DEMGenelMerkezi) January 2, 2020
CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz ise görüşmeler öncesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı “BM Barış Gücü’nün bölgeye gönderilmesi sağlanmalıdır” çağrısını yineledi.
AKP iktidarının Türkiye’yi çok büyük bir tehlikenin içine atmak üzere olduğunu söyleyen Çeviköz, “Bugün önümüzde bulunan tezkere metni önceden planlanmış, Saray’ın siparişiyle Silahlı Kuvvetlerimizi Libya çöllerinde savaşa göndermek üzere hazırlanmış bir felaket çağrısıdır. Bunun altını kuvvetle çizmek isterim. Bu tezkere Türkiye’nin şimdiye dek uzak coğrafyalara asker gönderme kararı alırken özen gösterdiği insani yardım maksatlı bir asker gönderme tezkeresi değildir, Türk askerini Libya’da savaşmak üzere gönderecek olan bir savaş tezkeresidir” dedi.
Tezkere metninde askerî müdahalede bulunabilmek için çok fazla gerekçe sıralandığını belirten Çeviköz, sözlerinin devamında “Bu da yetmemiş, tezkere metni “her türlü tehdit” “her türlü tedbir” gibi ifadelerle ucu açık bir niteliğe kavuşturulmuştur. Türkiye’nin Libya’ya askerî müdahalesinin tek adamın kararına sıkıştırılması da ülkemizdeki rejimin niteliğini göstermesi bakımından çok manidardır” ifadelerini kullandı.
AKP iktidarının uygulamalarının “İhvan dayanışması” odaklı olduğu savunan Çeviköz, konuşmasında şunları kaydetti:
İktidarın ikircikli, taraf tutan, ideolojik, mezhepçi dış politikası Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ni ‘Birleşmiş Milletler tanıyor’ diye meşru kabul edip Suriye’deki Şam yönetimini Birleşmiş Milletler tanıdığı hâlde meşru kabul etmemesinden bellidir ama Suriye’deki muhalefeti tüm dünya meşru olarak görmezken bunu destekleyen, bu muhalefeti oluşturan paralı askerleri himaye eden ve nasıl bir tarif ise bunlara “Suriye Millî Ordusu” yakıştırması yapan aynı iktidar Libya’daki Libya Ulusal Ordusu’nu “sözde” diye küçümseme gayreti içindedir. İktidarın uygulamalarının İhvan dayanışması odaklı olduğu da işte buradan bellidir. Ne hazindir ki bu çifte standartçı ama tek yanlı, miyop dünya görüşü tüm bölgede ve dünyada Türkiye’yi yalnızlığa sürüklemekten başka bir sonuç doğurmamaktadır. Diyeceksiniz ki: “Sizin çözüm öneriniz ne?” Bakın, diplomasi derken inisiyatif almaktan söz ediyoruz. Mademki Libya’da Ulusal Mutabakat Hükûmetini Birleşmiş Milletlerin tanıdığı meşru hükûmet olarak görüyorsunuz, o zaman Birleşmiş Milletler’i göreve davet edin. Bir Birleşmiş Milletler üyesi olarak Türkiye’nin Birleşmiş Milletleri bir Birleşmiş Milletler Barış Gücü oluşturulmasına ve bu konuda bir karar alınmasına çağırma ve ön ayak olma hakkı vardır.
Meclis’te milletvekili bulunan 10 partiden AKP, MHP ve BBP tezkereye “evet” derken; CHP, HDP, DBP, TİP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ise “hayır” diyor.
Olağanüstü toplantı öncesinde CHP, HDP, TİP ve İyi Parti tezkereye destek vermeyeceklerini açıkladı. CHP, HDP ve TİP tezkereye karşı tavrını daha önce açıklarken, İyi Parti kararsız olan tutumunu bugün netleştirdi.
İyi Parti Genel Başkan Meral Akşener, Türkiye’nin Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Halife Hafter güçleri arasında arabulucu olmasını doğru bulduklarını, ancak asker gönderilmesini milli güvenliğe tehdit olarak gördüklerini ve bu nedenle oybirliğiyle “hayır” deme kararı aldıklarını söyledi.
Tezkereyi “ucu açık” olarak nitelendiren Akşener, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da görüşmelerinde bunu kabul ettiğini söyledi.
Akşener ayrıca, “Sayın Erdoğan’ın canı istediği gibi tavır ve davranış içine girebileceği yetkilerin kendisine verildiği bir tezkere olarak değerlendiriyorum. Allah milletimizi korusun” ifadelerini kullandı.
Meclis’te iki milletvekili bulunan Saadet Partisi ise yaptığı yazılı açıklama ile Libya tezkeresine şartlı destek verdi.
Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman ise Meclis’teki görüşmeler sırasında yaptığı açıklamada Libya’ya asker gönderme tezkeresini kabul etmediklerini açıkladı ve 2003’teki Irak tezkeresini hatırlatarak “Hepinizi 1 Mart ruhuyla selamlıyorum” dedi.
Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni “Libya’nın meşru hükümeti” olarak nitelendiren Saadet Partisi, “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” anlaşmasını desteklediklerini belirtirken, “Libya’ya asker gönderme konusunun doğru planlanması gereken bir adım olduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Asker gönderme kararının gerekçesi, orada çatışan taraflar arasında tercihte bulunmak için değil, meşru hükümetin talebi doğrultusunda ‘tamamen barış, sükûnet ve huzuru’ sağlamak olarak ilan edilmeli” denilen açıklama şöyle devam etti:
“Hiçbir çatışma içine girmeden, eğitim ve koordinasyon görevi ifa edileceği açıklaması yapılmalıdır. Süreç doğru kurgulanırsa; askerimizin oradaki varlığı bile başlı başına birçok yanlış adımın atılmasını engelleyebilecektir.”
Saadet açıklamasında ayrıca, “Bugün Libya halkının üçte ikisi, meşru yönetim olan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kontrolünde olan bölgede yaşamaktadır. Bu Libya halkı nezdinde, barı�� ve huzurun tesisi için asker gönderme kararının meşruiyetini artıran önemli bir karinedir” ifadelerinin yer aldı.
Türk askerinin orada bulunmasının amacının #Libya’nın toprak bütünlüğünü sağlamayı hedeflediği ve ayrım yapmaksızın bütün Libya halkı için barış ve huzuru inşa etmek olduğu ortaya konulmalıdır.
TAM METİN: https://t.co/AVSjRdXQ0h— Saadet Partisi (@SaadetPartisi) January 2, 2020
Tayyip Erdoğan imzasıyla TBMM Başkanlığı’na gönderilen tezkere de şu ifadeler yer almıştı:
“Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, tüm bölgeyi etkileyebilecek, Libya’nın bütünlüğü ve istikrarına yönelik tehditler, DEAŞ, El-Kaide ve diğer terör örgütleri, yasa dışı silahlı gruplar ile yasadışı göç ve insan ticareti ile mücadelede Türkiye’den askeri destek talebinde bulunmuştur.
Türkiye’nin milli çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri almak, Libya’daki gayri meşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye’nin Libya’daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından talep edilen desteği sağlamak, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesi hususunda gereğini bilgilerinize sunarım.”
Türkiye’yi adım adım Libya’daki iç savaşa sürükleyen Saray-AKP iktidarı, Trablus merkezli İhvancı hükümetin askeri destek çağrısının ardından Libya tezkeresi için Ocak ayını işaret etmişti.
AKP’nin ayrıca, Suriyeli cihatçıları Libya’ya göndereceğine dair haberler basına yansımıştı.
Middle East Eye, Libya’da konuşlandırılacak cihatçı gruplar arasında Sultan Murat Tümeni, Sukur’uş Şam (Şam’ın Şahinleri) ile İhvan bağlantılı Feylak’uş Şam’ın (Şam Kolorduları) bulunduğunu ve cihatçılara Feylak’uş Şam’ın liderlik edeceğini bildirmişti.
Geçtiğimiz hafta da Trablus’un güneyinde UMH güçleri ile Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu arasında yaşanan çatışmalarda yer alan Suriyeli cihatçılar, bölgeden görüntüler yayımlamıştı.
İlgili içerikler:
Sendika.Org