Olay ABD’de Iowa eyaletinde meydana geldi.

30 yaşındaki Adolfo Martinez, Ames United Church of Christ kilisesinin önündeki LGBTQ bayrağını 11 Haziran’da çalmış, çaldığı bayrakla daha önce kendisini dışarı atan “Dangerous Curves Gentleman’s Club” (Tehlikeli Dönemeçler Baylar Kulübü) adındaki striptiz kulübünün önüne gelerek orada bayrağa benzin döküp yakmıştı. Sanık daha önce de kulübü yakmakla tehdit etmişti.

Martinez bayrağı yaktığını kabul etmiş ve mahkemece suçlu bulunmuştu. 18 Aralık’ta kararını açıklayan mahkeme, LGBT+ bayrağını yakmanın cinsel yönelime karşı bir nefret suçu olduğuna karar verdi ve bu yüzden ağırlaştırılmış olarak sanığın 16 yıl hapsini emretti.

Daha önce sanık Martinez medyaya “homoseksüelliğe karşı olduğunu” söylemiş, “suçlamaları kabul ettiğini” beyan etmişti.

Martinez “Bayrağı ve Onurlarını yaktım. Basitçe ve harbi, işledim bu suçu işte” demişti. Ancak bu beyanı mahkemede savcı tarafından kullanılarak uzun dönem hapse girmesine sebep oldu. Uzun dönem hapis alması bayrak yakmaktan değil, bir grup insana, ki burada eşcinsellere ve o LGBT+ bayrağıyla temsil edilen cinsel yönelimleri olanlara karşı nefret suçu işlemiş olması.

ABD bayrağı yaksaydı sorun olmayacaktı

Dikkat çekici olan, eğer Martinez LGBT+ bayrağı yerine Amerikan bayrağını yakmış olsaydı bu olayı çok daha ucuz atlatabilir hatta hiç ceza almadan çıkabilirdi. Çünkü Amerikan Anayasa Mahkemesi 1989’daki tarihi bir kararıyla Amerikan bayrağını yakmayı Anayasa’nın ilk maddesi gereğince “söz söyleme ve ifade özgürlüğünün” bir parçası olarak görüyor.

Bu olayda da sanığın LGBTQ bayrağını yakması sanığın ifade özgürlüğünü uygulaması değil de bir grup insana karşı nefret suçu olarak görüldü. Özellikle Trump gibi milliyetçiler düşünce ve ifade özgürlüğüne değil, halkın yabancı düşmanı ve ulusalcı duygularını harekete geçirmek için uğraştıklarından bu Anayasa kararını geriye çevirmek için uğraşıyorlar.  Ancak şimdiye kadar bir başarı kazanmış değiller.

Sendika.Org