AKP ile geçen yıllar öğretmiştir ki, yasada memuriyeti reddedilen ve reddedilecek olan kişi, tıpkı “ari ırka mensup olmayan” kimse örneğinde olduğu gibi, “AKP’nin ideolojisini benimsemeyen” ve “AKP siyaseti önünde engel oluşturan” bir birey ya da bu kıstaslara uymayan etnik, dini, kültürel bir topluluğun parçasıdır
Bugün tartışma konusu olan “Güvenlik Soruşturması Yasası”na benzer bir tasarı, 07 Nisan 1933 tarihinde, Gleichschaltung (toplumsal yapının büsbütün Nazi ilkelerine uygun biçimde dönüşümü projesi) kapsamında, “Profesyonel Kamu Hizmetinin Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa” adıyla Reich’a sunulmuş ve kabul edilmişti. Bu yasayla, “ari ırka mensup olmayan” ama halihazırda “kamu hizmetleri” kategorisi altındaki mesleklerde çalışan kimselerin işlerine son verildiği ilan ediliyordu.[1] Ayrıca ilgili yasa, daha sonraki işe alımlar için de önleyici bir referans olarak belirlenmişti. Kimlerdi peki yasada belirtilen “ari ırka mensup olmayan” bu kimseler?
Belki de burada öncelikle “ari ırka mensup olanlar”ın kimler oldukları sorulmalıdır. Zira Naziler, yaygın kavrayışın aksine, hiçbir zaman “ari ırk” için kesinlik oluşturacak ölçüde olgusal kıstas belirlememişlerdi. Sıkça bahsedilen “sarı saç”, “mavi göz”, “kas oranı”, “kafatası ölçüsü” gibi bedensel özellikler, çoğunlukla kişinin ari olması için yeterli değildi. Örneğin böylesi özelliklere sahip olan, ancak komünist fikirleri savunan bir kimsenin ariliği hiçbir şekilde kabul edilemezdi. Çünkü ari bir Alman, ancak ve ancak Nazi ilkelerini benimseyebilirdi. Bu onun doğasının gereğiydi. Dolayısıyla komünist fikirler, incelenen bireyde arilik bulunmadığının açık kanıtı olarak değerlendiriliyordu.
Aslına bakılırsa ari bireyler ve topluluklar için başlıca kıstas, “Nazi ideolojisini benimseme” ve “Nazi siyaseti önünde herhangi bir engel oluşturmama”ydı. Bunun dışında kalan tüm kıstaslar, tutarlı bir “hikâye” oluşturma yolundaki ayrıntılardı. Ki siyaseten komünistlerin ve etnik olarak Yahudilerin asli düşman ilan edilmeleri de bu iki kıstasa dayanmaktaydı. Ari olmayanlar, daima “Nazi ideolojisini benimsemeyen” ve “Nazi siyaseti önünde engel oluşturan” bireyler ve topluluklardı. Buna karşılık, her iki kıstasa da uygun olmak, ne ariliği ne de Nazilerin takdirini garanti etmiyordu.[2] Karar, Führer ya da onun icazetine sahip olan örgütlü Nazi’ye aitti.
Reich’ın yasayı onaylaması sonrasında, “kamu hizmetleri” kategorisindeki tüm mevcut ve olası Nazi karşıtlarının işine derhal son verilmişti. Bu kapsamda farklı derecelerden memurlar, bürokratlar, kolluk kuvveti mensupları, avukat, savcı, hâkim, öğretmen, akademisyen, araştırmacı, sağlık çalışanı ve hekimler, farklı dallardan sanatçılar, işine son verilen on binlerce insan arasındaydı. Naziler, işten çıkarmalar sayesinde, ilkelerini çok daha baskın biçimde hâkim kılmayı düşlüyorlardı.
AKP milletvekilleri tarafından, 16 Aralık 2019 tarihinde meclise sunulan tasarının 2., 3. ve 9. Maddeleri, tartışma konusu “Güvenlik Soruşturması Yasası”na ilişkindir. Bunlar arasından 9. madde, güvenlik soruşturmasında kişilerden beklenenin ne olduğunu açıklaması sebebiyle, en önemli içeriği sunar. Maddeye göre kişilerden beklenen, “Anayasaya ve Devlete sadakat ve bağlılık, terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmamak, bu örgütlere yardım etmemek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmamak ya da kullandırmamak, bu örgütlerin propagandasını yapmamak”tır.[3]
Her formel yasa örneğinde olduğu gibi, burada da yasada geçen kavramların içeriği, hâkim burjuva kavrayışları tarafından belirlenir. Bugün gelinen noktada ise bu belirlenim sadece tek bir yapıya, hatta tek bir kişiye aittir.
17 yıldır günbegün akıllara kazındığı üzere, “siyasal İslamcı”nın kafasında “devlet”, “millet”, “toplum”, “anayasa” gibi kavramların AKP’yle özdeşleştirilmediğini ve “terör”, “terörizm”, “terör örgütü” gibi kavramların AKP dışındaki her siyasi iradenin karşılığı olarak kullanılmadığını söylemek, olsa olsa kötü bir “espri” olabilir. Meclisteki siyasi partilerden sendikalara ve meslek örgütlerine, sokakta temel hak ve özgürlükleri için mücadele eden bireylerden kitle örgütlerine kadar muhalif her kesimin “terör” kavramıyla nasıl bir tutulduğuna tanık olmak için herhangi bir arama motoruna ilgili sözcükleri yazmak dahi kafidir.
AKP ile geçen yıllar öğretmiştir ki, yasada memuriyeti reddedilen ve reddedilecek olan kişi, tıpkı “ari ırka mensup olmayan” kimse örneğinde olduğu gibi, “AKP’nin ideolojisini benimsemeyen” ve “AKP siyaseti önünde engel oluşturan” bir birey ya da bu kıstaslara uymayan etnik, dini, kültürel bir topluluğun parçasıdır. Amaç, AKP’nin dilediği kimseler dışında kalan herkesin, “memuriyet” adıyla anılan kategorideki tüm alanlardan dışlanmasıdır.
Dipnotlar:
[1] “Law for the Reestablishment of the Professional Civil Service (April 7, 1933)”, United States Chief Counsel for the Prosecution of Axis Criminality, Nazi Conspiracy and Aggression, Volume III içinde. Washington, DC: United States Government Printing Office, 1946, Belge 1397-PS, § 3.1 (https://ghdi.ghi-dc.org/pdf/eng/English29_new.pdf).
[2] Bkz. a.g.e., § 4, 7.
[3] Bkz. https://www.memurlar.net/haber/873710/guvenlik-sorusturmalarina-dair-kanun-teklifi-tbmm-ye-sunuldu.html
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.