Adını, Güney Amerika’yı İspanyol sömürgeciliğinden kurtaran Simon Bolivar’dan alan Bolivya, darbecilerle birlikte içine sıkıştığı labirentten bir kurtarıcı ile değil, yerlilerin örgütlülüğü ve militanlığıyla kurtulacağa benziyor
20 Ekim’de yapılan başkanlık seçimlerinden galip ayrılan Evo Morales, sağcı muhalefetin sokak protestolarının yerli halka yönelik şiddete dönüşmesinin ardından seçimlerin yenileneceğini duyurmuş aynı gece askerin yönetime el koymasıyla istifa etmişti. Morales, hakkında çıkarılan tutuklama kararının ardından Meksika’ya iltica etti. Morales’in ülkeden ayrılmasıyla polis ve sivil faşistlerin yerli halka yönelik saldırıları artarken La Paz kentinin El Alto mahallesinde faşist saldırılara karşı direniş başladı.
Bugün direnen El Alto, Morales’in 2005 seçimlerinde Carlos Mesa’yı alt etmesinden önce de direniyordu. Morales’in ABD işbirlikçisi Mesa’yı yenilgiye uğratmasını sağlayan güç neoliberal politikalara karşı yükselen toplumsal hareketlerden geliyordu. 2005’te nüfusunun yüzde 45’ini kent yoksullarının oluşturduğu El Alto kenti, topraklarından edilen Aymara ve Quechua yerlilerinin ve özelleştirmelerle işsiz kalan madencilerin kente göçüyle giderek radikalleşti. El Alto Mahalle Meclisleri Federasyonu (FEJUVE) adı altında örgütlenen yoksullar ve El Alto Bölgesel İşçi Merkezi’ne (COR) bağlı işçiler daha sonra Bolivya’yı baştan aşağıya değiştirecek hareketin dinamosu oldu. El Alto’da filizlenen bu halk hareketi iki neoliberal işbirlikçiyi (Sanchez de Lozada ve Carlos Mesa) devirdi. 2003-2005 yılları arasında “Gaz Savaşları”nda verilen 67 kayıp pahasına ülkenin doğalgazının kamulaştırılması fikrinin ulusal tartışmaya açılmasına önayak oldu.
“Gaz Savaşları” dışında, yağmur sularının dahi özelleştirme sonucu satıldığı Cochabamba eyaletindeki su hakkı mücadelesi ve koka üreticisi yerlilerin mücadelesi de bu yükselen toplumsal hareketler dalgasının temel unsurları arasındaydı.
Sosyalizme Doğru Hareket’in (MAS) başkan adayı ve koka üreticileri federasyonunun lideri Aymara yerlisi Morales bu taban hareketlerinin desteğiyle 2005 seçimlerinde yüzde 54’le iktidar oldu. İlk defa bir yerlinin devlet başkanı olduğu Bolivya’da beyazların egemenliğine ve yirmi yıllık neoliberal yönetime ara verildi. Ülkenin doğalgazı, petrolü, madenleri, telekomünikasyonu kamulaştırıldı. Oluşturulan kurucu meclisle yerli çoğunluğun temsilcilerinin katılımıyla anayasa yeniden yazıldı. Morales “toplumsal devrim” projesiyle ülkesindeki yoksulluk oranını yüzde 65’lerden yüzde 30’lara çekti.
2009 ve 2014’teki genel seçimlerde yüzde 64 ve yüzde 60 oy oranı ile iktidarını koruyan Morales, 2016’ya gelindiğinde dördüncü kez aday olabilmesi için yapılan anayasa değişikliği referandumunda yüzde 52 “hayır” sonucuyla karşılaştı. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi’nin “yeniden seçilmenin politik hak” olduğuna hükmetmesinin ardından 20 Ekim’de yeniden aday olduğu başkanlık seçimleri sonrası sokak protestoları başladı ve süreç darbe ile sonuçlandı.
Morales iktidarı süresince giderek otoriterleşti ancak bu oligarşiye karşı iktidarı koruma kaygısıyla yaşanan bir sertleşme değildi ve toplumsal hareketlerle arasındaki gerilimleri de büyüttü. Bir türbinin kuvvetli esen rüzgârın enerjisini alıp onu bir melteme çevirmesi gibi toplumsal hareketleri içererek onları pasifleştirmeye çalıştı. “Sosyal devrim” projesinin zayıflaması ve MAS’a olan toplumsal desteğin düşmesi karşısında Morales’in tartışmalı kararları onu daha da kırılganlaştırdı ve sağdaki rakiplerini harekete geçmek üzere cesaretlendirdi. Hükümetin, beyaz ve zenginlerin yerli halk üzerindeki baskısına engel olmayışı ve sürekli darbe tehdidi altında dengeci bir siyaset gütmesi sürecin bu noktaya gelmesini de hızlandırdı.
Bolivya’ya ırkçılıkla neoliberal politikaları kaynaştıran beyaz üstünlüğünü geri getirmeyi amaçlayan darbecilerin sözcülüğünü sağcı Luis Fernando Camacho yapıyor. Beyazların çoğunlukta olduğu Cochabamba, Sucre ve Santa Cruz gibi şehirlerde Morales karşıtı eylemlere liderlik yapan Camacho Bolivya’nın Bolsonaro’su diye anılıyor. Camacho’nun ailesi de Bolivya’daki sigortacılık ve enerji ile ilişkili şirketler grubunun bir parçası. Darbe sırasında “Mesih saraya döndü” ifadesini kullanan Comacho’nun önderliğinde örgütlenen dinci faşistler İncil ve Meryem Ana figürleriyle sokağa çıkıyor. Protestolara katılan polisler İsa figürleri taşıyor. Kilise temsilcilerinin bir kısmının da Morales’in istifasını istemesiyle birlikte darbenin dinci karakteri giderek güçleniyor.
Toplumsal hareketlerin son on dört yılda elde ettiği tüm kazanımları yok etmek sermaye, kilise ve beyaz üstünlüğünü savunan ırkçıların orta hedefi haline gelmiş durumda. İletişimi kontrol etmeye çalışan darbeciler yerli halka uyguladıkları şiddetin toplumsal hareketlerde uyandıracağı etkiyi kırmak için ilk iş olarak sosyal hareketlerin radyo ve televizyon kanallarına el koydular.
Bolivya’da ordu Morales yanlılarına saldıran polise destek açıklamasında bulundu. Ordunun yerli halka saldıran faşistlere yönelik “müdahale etmeyeceğiz” açıklaması da ırkçı şiddetin önünü açtı.
Beyaz ırkçıların “Bu bir geçiş süreci, darbe değil” ve “Diktatörlükten kurulduk” diye kutlamalara giriştiği Bolivya’da Meclis de fiili olarak işlevini yitirdi. Mecliste çoğunluk olan MAS’ın çoğu vekili kaçak duruma düştü. Anayasa’ya göre ülkenin 90 gün içinde seçime gitmesi gerekirken, ülkeyi seçime götürecek Meclis, kendilerine “demokrasi grubu” diyen darbeciler tarafından ortadan kaldırıldı.
Koka üreticileri sendikası yöneticiliğinden gelip 13 yılı aşkın süredir Bolivya’yı yöneten Morales’in “sosyal devrim” projesinin kapsadığı Bolivya’nın yerlileri, ırkçı ve dinci faşistlerin yoğun saldırısı altında darbeye direniyor.
Doğrudan yerli halkı ve simgelerini hedef alan sivil faşistler, darbe gecesi üç yerliyi katletti. Kendilerine “cholita” denilen yerli kadınları hedef alan faşistler bir kadını saç örgüsüyle boğarak öldürdü. Cholitalar, Morales destekçisi kadınlar ve uzun örgülü saçlar, cholitaların simgesi. Faşistlerin saldırıda bulunduğu bir diğer simge ise Wiphala bayrağı. Wiphala, Bolivya’nın çok halklılığını (yerli halkları) temsil ediyor ve Aymara dilindeki Wiphay (zaferin sesi) ve Laphaqi (akış) kelimelerinden oluşuyor.
Darbe gecesinin şokunu atlatan yerli halkların direndiği La Paz’daki yürüyüş ve çatışmalarda Wiphala bayrağına saygı gösterilmesi talebi öne çıkıyor. El Alto’daki direnişte konuşan yerli bir kadın “Evo’nun yoksulların hükümeti olduğunu ve darbenin yoksullara karşı yapıldığını” söylüyor ve ekliyor: “Darbeyi yapanlar halk değil. Onlar şirket sahipleri ve silahla darbeyi finanse edenlerdir. Ayaklanıyoruz ama savunmasızız, çünkü onlar silahlılar biz değiliz.”
Yerli kadının dünyaya seslendiği yer Morales destekçisi yoksulların yoğun yaşadığı bir yer. Burada yaşayan halk Morales’in “toplumsal devriminin” tabanı. Sivil faşistlere karşı kendilerini savunuyorlar. “Sen tüfekle de gelsen El Alto burada ayakta kalacak” sloganlarının yükseldiği kent hükümetler düşüren kitlesel direnişlerden yıllar sonra bu kez darbecileri durduracak direnişlere tanıklık etmek üzere uyanıyor.
On yıllar önce neoliberal politikalara direnenlerin yükselttiği hareketin lideri ülkeyi terk etmiş durumda ancak o fırtınayı yaratanlar faşistlere karşı Wiphala’nın gölgesi altında direniyor. Adını, Kolombiyalı yazar Gabirel Garcia Marquez’in “Labirentindeki General” romanında anlattığı Güney Amerika’yı İspanyol Amerikası olmaktan kurtaran Simon Bolivar’dan alan Bolivya, darbecilerle birlikte içine sıkıştığı labirentten bir kurtarıcı ile değil, yerlilerin örgütlülüğü ve militanlığıyla kurtulacağa benziyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.