İHD İstanbul Şubesi, savaş karşıtı sosyal medya paylaşımları yapanların tutuklanmasıyla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada “Türkiye’de barışı ve insan haklarını savunanlar açık ve yakın tehdit altında” denilirken, barış değil savaş propagandasının suç olduğunun altı çizildi
Suriye’nin kuzeyine yönelik başlatılan askeri harekata karşı sosyal medyadan tepki gösterenlerin tutuklanması ve gözaltına alınmasına karşı İHD İstanbul Şubesi açıklama yayımladı. Açıklamada, “Türkiye’de barışı ve insan haklarını savunanlar açık ve yakın tehdit altında” ifadelerine yer verilirken, uluslar arası sözleşmelere göre.
Harekatın, ülke içinde ve sınır ötesinde yaşanan insan hakları ve insancıl hukuk ihlalleri ile birlikte bir kere daha barış tartışmalarını ve barış savunucularının maruz kaldığı baskı ve yıldırma politikalarını gündemin en üst sıralarına taşıdığı ifade edilen açıklamada; “Askeri operasyonun başlamasının üzerinden birkaç saat geçmişken sosyal medya paylaşımları nedeniyle 78 kişi hakkında yasal işlem yapıldığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından açıklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 10 Ekim 2019 tarihinde yaptığı bir açıklama ile bu konuda yapılan haber ve sosyal medya paylaşımlarına ilişkin yasal işlemlere başlandığını duyurmuştur. Nitekim ilk gün Birgün gazetesinin ve Diken haber sitesinin genel yayın yönetmenleri gözaltına alınmıştır. İçişleri Bakanı, 11 Ekim 2019 tarihinde yaptığı açıklama ile harekâtla ile ilgili sosyal medya paylaşımları nedeniyle 500 kişi hakkında inceleme başlatıldığını, 121 kişinin ise gözaltına alındığını duyurmuştur. 9 Ekim 2019 tarihinden bugüne kadar yapılmak istenen her türlü gösteri ve basın açıklamaları da ya yasaklanmış ya da zor kullanılarak engellenmiştir” denildi.
“Savaş propagandası yasaktır”
Açıklamada Türkiye’nin de tarafı olduğu BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne göre savaş propagandasının yasak olduğuna dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi
Dolayısıyla savaşa karşı çıkan ve barışı savunun insan hakları savunucularının korunmasının Türkiye’deki iktidarın, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın sorumluluğunda olduğunu belirtmek isteriz. Uluslararası kuruluşların görevlerini yerine getirerek Türkiye’deki siyasi iktidarı kuvvetlice uyarmalarını talep ediyor; nefret dili ve söylemini kullananları bunun suç olduğunu anımsatarak ileride utanacakları pozisyonlara düşmemeye davet ediyoruz.
Sendika.Org