Diyarbakır, Van ve Mardin’de kayyum darbesiyle görevden alınan HDP’li büyükşehir belediye başkanları Halk TV’de Serhan Asker’in sunduğu Siyaset Kültürü programına katıldı. Üç belediye başkanı kayyum darbesini değerlendirdi
Ahmet Türk, Selçuk Mızraklı ve Bedia Özgökçe Ertan’ın Halk TV’de Serhan Asker’in sunduğu Siyaset Kültürü adlı programda ilk sözü Mardin’in seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk aldı.
Sunucu Serhan Asker, Ahmet Türk’e ilk olarak Tayyip Erdoğan’ın “Kandil’e para gönderiyorlar” iddiasını sordu.
Türk, iktidarın kayyum darbesini meşrulaştırmak için “yafta yapıştırıldığını” ifade ederek şunları söyledi:
Özellikle milliyetçi, ırkçı kesimi tatmin etmek ve bizim aleyhimizde bir siyasetin etrafında toparlamak için yapılan bir manevradır. Apolitik, milliyetçi, ırkçı kesimi elinde tutmak için birilerini düşman ilan ederek, etkisiz hale getirmek için bugüne kadar başvurdukları yöntemdir.
Türk, iddia edildiği gibi belediyenin paralarının başka bir yere aktarılamayacağını, para hareketlerinin işçi maaşlarının yattığı Vakıflar Bankası’ndan da kontrol edilebileceğini sözlerine ekledi.
“31 Mart’tan sonra belediyeye geldiğimde 406 milyon lira belediyenin borcu ve 0 lira borcu olan Mardin Su’yu (MARSU) 600 milyon borçla devraldım. Yani toplam 1 milyar borçla devraldım. Ortada para yok!” diyen Türk “Şimdi olmayan bir şeyi nereye aktarırız?” diye sordu.
Yönetime geldiklerinden beri İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin her gün belediyede olduğunun altını çizen Türk, ilk günden son güne kadar Bakanlık tarafından denetlendiklerini vurguladı.
“1 Nisan’da valiler bu üç belediye başkanının görevden alınması için İçişleri Bakanlığı’na yazı yazıyor. Fakat her nedense İstanbul’daki seçim belirsizliğini koruduğu için o anda böyle bir şeyin içine girmediler” diyen Türk, bu nedenle 19 Ağustos’ta bir siyasi darbe ile görevden alındıklarını ifade etti.
“Bugüne kadar hiç açıklamadım” diyen Türk, “Cumhurbaşkanı Mardin’e gelmiş, arabalar tutulmuş. Bir fatura ortaya çıkıyor 332 bin TL. Bir arabanın günlük kirası ne kadardır? Bütün bunların faturası 40-50 bini geçmez” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’nın, Soylu’nun ve bazı bakanların adına kesilen faturaların kendisine ulaştırıldığını belirten Türk, belgelerde geçen miktarların normalin çok üzerinde olduğunu dile getirdi.
Kendi başkanlığı döneminde özel kalemin harcadığı paranın 9 katının kayyum döneminde harcandığını da söyleyen Türk, “Bu harcanan paraları akıl kabul etmez” dedi.
“Bu ülkede bütün insanlarımızın ortak demokratik gelecekte buluşması için mücadele veriyoruz. Türk-Kürt ilişkisi kadim bir ilişkidir. Bütün Kürtlerin yüzü Türkiye’ye dönüktür” diyen Türk, iktidarın Kürt’leri potansiyel düşman göstererek siyaset yapma biçiminin hiç kimsenin lehine olmayacağını da sözlerine ekledi. Türk sözlerini şöyle sonlandırdı:
Geldiğimiz noktada bizim gerçekten demokrasiye inananlar bu ülkede demokrasinin kalıcı hale gelmesini isteyenler yeniden düşünmek zorunda. Sayın Kılıçdaroğlu da geçen gün freni patlamış gibi diyor. İyi de freni patlamış ise hepimiz önünde duralım bir set oluşturalım. Demokratik geleceği esas alacak yaklaşım biçimini ortaya koyalım.
Van’ın seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan yerine kayyum atandığı haberini sosyal medyadan öğrendiğini belirtirken belediyeye gitmek istediğini ancak “civarına” bile yaklaştırılmadıklarını sözlerine ekledi.
Ertan belediye binasının çevresindeki beton blokların halkın üzerindeki etkisini şöyle anlattı:
Van Büyükşehir Belediyesi’nin etrafı ilk kayyum atandığı zamandan beri beton bloklarla, bariyerlerle çevrili. Biz göreve başladığımız günden beri de her daim bahçede en az üç zırhlı, bir tane adet büyük gözaltı aracı, çok sayıda asker/polis orada dururdu. Eskiden, kayyum döneminde de içeriye girebilmek için en az 3 tane GBT’den geçmek durumunda kalıyordu halk. O beton bloklar uzun zamandır personel üzerinde de halk üzerinde de kayyum atanacak tehdidini hep sürdürüyordu.
Ertan kendilerine tebliğ edilen gerekçe için, “Gerekçeler tamamen toplumun bir kesimini bize karşı kışkırtmak ve biz haklıyız demek için adeta oluşturulan söylemlerden ibaret” açıklamasında bulundu.
“Bir yerlere para gönderiyorlar. Şuraya gittiler, şunu yaptılar” şeklindeki gerekçelerin hiçbirinin görevleriyle alakalı olmadığını belirten Ertan açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
Biz adeta enkaz halde aldığımız belediyelerde hizmet üretmeye çalışıyoruz. Çok ciddi sıkıntılarla baş başa kaldık. Kayyum zamanında hiç kesilmeyen paralar bizim zamanımızda abartılı düzeyde kesilerek gelmişti. Belediyenin 39 milyon lira borcunu, şirketlerin 19 milyon lira civarındaki borcu ödedik. Her hafta yüzlerce icra takibi gelmeye başladı.
Belediyelerde eşbaşkanlık sistemini hayata geçirdikleri için haklarında soruşturma açıldığını da belirten Ertan, yerine kayyum atanma gerekçelerinden birinin de söz konusu soruşturmalar olduğunu söyledi.
Kadın Politikaları Daire Başkanlığı kurulduğunu ancak kayyumun burayı kapattığını açıklayan Ertan sözlerine şu şekilde devam etti:
Alo Şiddet Hattı dahil kadın kurumları, kadın sığınma evi hepsini kapattı. Kadınların sosyal hayata karışmasını kolaylaştıracak her türlü hizmeti sunarız. Bizim belediyemiz zamanında Kadın Politikaları Daire Başkanlığı kadına yönelik şiddet konularında koordinasyonu sağlıyordu ve sağlık, ekonomi gibi konularda işlevleri vardı. Talep de edilen çok sayıda hizmetleri vardı. Kadınların belediye hizmetlerinden indirimli şekilde faydalanabilmesi için belediyemiz “Jin Kart” uygulamasını tamamlamak üzereydi.
Diyarbakır’ın seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı sözlerine darbe dönemlerinin hakikatin karartıldığı dönemler olduğunu ifade ederek başladı.
“Bize yöneltilen söylemlerle Diyarbakır, Van ve Mardin halkının sokakta söyledikleri arasında büyük bir makas farkı var” diyen Mızraklı sözlerini şöyle sürdürdü:
Biz göreve başladığımız andan itibaren geçmişe ilişkin neyi bulduysak onu söyleyeceğiz dedik. Yapacağımız her şey daha yaşanılası kentler için olacaktır diyerek çalıştık. Türkiye’de devlet, hukuk, siyaset dili çok kötü şekilde değişti.
Görevden alınma kararının altına imza atmadığını söyleyen Mızraklı sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
Bir vali yardımcısı bana geçici görevden alma kararı olduğunu söyledi ve onların nezaretinde belediyeye girebildim. Görevden alma kararını imzalamayacağımı orada not ettim. 15 Temmuz günü haksız bir durum vardı, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakı sokağa çağırdı. Hakikaten herkesin o darbeci anlayışa karşı durması gerekiyordu. Peki bizim 19 Ağustos’ta ne oldu? O sabah insanlar belediyenin önüne gelip kayyım anlayışına karşı olduklarını dile getirdiği zaman ortaya çıktı ki, bir gün önce yani 18 Ağustos’ta valilik kararıyla eylem yasağı kararı alınmış. Aynı gece 29 ilde operasyonlar yapılmış, 418 kişi gözaltına alınmış… Yani 19 Ağustos darbesinin ön hazırlığı yapılmış.
Sendika.Org