İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak yoksulluk nafakası konusundaki söylemlere son verilmesi çağrısı yaparak, “Türkiye’de nafakanın cinsiyeti yok, süresi yasayla belirleniyor, nafaka yasası anayasaya aykırı değil. Yani yeni bir düzenlemeye gerek yok” dedi
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi tarafından gerçekleştirilen “Nafaka Çalıştayı”ndan nafaka tartışmaları ve yapılmak istenen değişiklikleri ele alan hukukçular, “Yoksulluk nafakasında yeni bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç yok” dedi.
İstanbul Barosu Kadın hakları Merkezi 25 Mayıs’ta akademisyen, avukat, hâkim, sivil toplum kuruluşları ve kadın örgütleri temsilcilerinin katılımıyla Nafaka Çalıştayı düzenledi. Çalıştayda, bir süredir nafakaya ilişkin sürdürülen tartışmalar her yönüyle ele alındı.
Düzenleyiciler, çalıştay sonucunu açıklayarak “Sözümüzde ısrarcıyız, yoksulluk nafakasında yeni bir yasal düzenleme yapılması gerekmediğini, mevcut düzenlemenin yeterli olduğunu, yeni düzenleme yapılması halinde kadınların mağduriyetine yol açacağını kamuoyuna bir kez daha duyuruyoruz. Bir süredir kamuoyunda devam etmekte olan ve Adalet Bakanı tarafından da basına açıklanan Medeni Kanundaki yoksulluk nafakası düzenlemesinin değiştirilmesine ilişkin girişimleri endişeyle takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Nafakaya ilişkin süren tartışmalar üzerine sonuç bildirgesinde özetle şu ifadelere yer verildi:
Nafaka uygulaması tarihsel olarak Roma döneminden itibaren vardır. Osmanlı’da da nafaka uygulaması yapılmıştır. Yoksulluk nafakasında eşler arasında cinsiyet ayrımı yoktur, erkek de kadından nafaka isteyebilir. Medeni Kanunu’nun 176. maddesinde nafakanın sona ermesi, kaldırılması ve indirilmesi şartlarını düzenlenmiştir. Yoksulluk nafakasının süresiz olmasının yasaya ve adalete aykırı olduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesine başvurular Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmelerde her türlü ayrımcılığın önlenmesi ve kadınların güçlendirilmesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının genel olarak kadınlara verilmesinin nedeni kadının ekonomik olarak güçsüz bırakılmasıdır. Nafakanın süreli hale getirilmesi kadınları mağdur edecektir.
Çalıştayda, kadın erkek eşitsizliği rakamlarla ele alındı. Buna göre;
Çalıştayda Türkiye’deki ortalama nafaka miktarına da değinilerek şu ifadeler kullanıldı:
Baromuzun Adli Yardım Bürolarına başvuran kadınların dosyaları üzerinde yaptığımız incelemede genellikle nafakaya hükmedilmediği, verilen nafaka miktarlarının da ortalama 250-300 TL arasında olduğu tespit edilmiştir. Kadınlar mahkemenin hükmettiği nafakayı alabilmek için icraya başvurmak istediklerinde icra masraf ve harçlarını ödeyemediklerinden vazgeçmekte ya da erkeğin saldırısından korktukları için hiç icra yoluna başvurmamaktadırlar. GREVIO’ya gönderilen raporda 6284 sayılı yasa kapsamında tedbir kararı için başvuran 57 bin 757 kadından sadece 10’una devlet tarafından geçici maddi yardım sağlandığı ve 6 kadına da kreş yardımı yapıldığı açıklanmıştır.”
Tüm bu tartışmalar sonucunda yoksulluk nafakası konusunda yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olmadığı vurgulandı:
Medeni Kanunda hem yoksulluk nafakasının koşulları, hem de nafakanın sona ermesi, kaldırılması veya indirilmesi şartları belirlenmiştir. Hâkimlerin her bir dosyada kanunun öngördüğü kriterleri esas alarak değerlendirme yapmaları gerekmektedir. Yoksulluk nafakasının süresiz olmasının Anayasaya aykırı olmadığı Anayasa Mahkemesi tarafından hükme bağlanmıştır. Yargıtay kararları da yoksulluk nafakasının süresiz olması gereğini ortaya koymaktadır. Yoksulluk nafakasının süreye bağlanmasıyla ilk adım atılmış olacak ve ardından çocuk yaşta evliliklerin serbest bırakılması, tecavüzcüyle evlendirilmenin yasal hale getirilmesi, kadının boşanma ve miras hakkının ve yasal mal rejiminin tartışmaya açılması, düğünde takılan altınların kadının kişisel malı olarak kabul edilmemesi, 6284 sayılı yasada değişiklik, İstanbul Sözleşmesi’ne çekince koyma ve aile hukukunda arabuluculuk konularıyla devam edecektir. Bütün bunların sonucunda kadınlar ev içine ve bakım hizmetlerine hapsedilecek, şiddete katlanmak zorunda bırakılacak, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal olarak güçlenemeyeceklerdir.
Sendika.Org