14. İşçi Filmleri Festivali’nin uluslararası konuğu, “Marzo-Mart” filminin Arjantinli yönetmeni Ana Bovino, Mor Mekan’da kadınlarla buluştu. Bovino filminden yola çıkarak Arjantin’deki sınıf mücadelesini ve kadın hareketini anlattı
Bu yıl 14’üncüsü düzenlenen İşçi Filmleri Festivali’nin uluslararası konuğu “Marzo-Mart” filminin Arjantinli yönetmeni Ana Bovino’ydu. Bovino, 2 Mayıs’ta düzenlenen gala gecesinde sahneye çıktığında Çiğdem Çidamlı ile Kadın Savunma Ağı ve Ni Una Menos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) Hareketi’nin fularlarını değiş tokuş yapmıştı.
Ana Bovino dün de (5 Mayıs) Kadıköy’deki Mor Mekan’da Feminista ve “Marzo-Mart” filmlerinin gösterimine katıldı. Gösterim sonrasında Bovino ile Arjantin’deki sendikal örgütlenme, son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz feminist hareket Ni Una Menos ve filmi hakkında sohbet edildi.
Bovino ile kahkaha dolu sohbet sırasında kadınların sorularına Bovino’nun verdiği yanıtlar karşısında Türkiye ile kıyaslamalar yapıldı. İlk soru filmin adının neden Marzo (Mart) olduğuydu. Bovino bu soruyu çok kısa ve net şekilde yanıtladı:
Toplu sözleşme görüşmeleri Mart ayında yapıldığı için filmin adı da oradan geliyor. Mart hak elde etme ayı. Sınıf mücadelesinin gerginlik ayı.
Bovino, Arjantin’deki bir lokantada patronlarına karşı mücadele veren bir grup çalışana odaklanan kısa metrajlı “Marzo-Mart” filminden bahsederken hem ilham kaynağını hem de Arjantin’deki sendikal örgütlenmeye dair şu gözlemlerini aktarıyor:
Arjantin’de tarihsel olarak çok güçlü sendikalar var. Onlar aracılığıyla sonuç alıcı, etkili toplu sözleşme süreci yürütmek mümkün. Ama kayıtdışı çalışma, işsizlik koşullarında giderek arttı. Filmde de kayıtdışı çalışmanın olduğu bir yer var ve az sayıda insan çalışıyor. Dolayısıyla burada olduğu gibi 4 kişi biz bunu istemiyoruz dediği zaman “Sen git başkası çalışsın” durumu oluyor ve bu şekilde sonuç alınamıyor. Zaten çalışanlar sendikalı da değil.
Büyük bir fabrikadaki grev öyküsünden ilham alarak, giderek esnekleşen ve kayıtdışılaşan işçilerin böyle bir işyerinde neler yaşayabildiğini anlatmaya çalıştım.
Büyük fabrikada mücadele ederken çoğunlukla patronu tanımıyorsunuz bile. Ama burada patron lokantanın arkasında yaşıyor. Aslında işçiyle de belirli bir ana kadar arkadaşlardı. Ama bir süre sonra bir işveren ve aralarındaki güç ilişkisi yaşandı. Ben daha çok esnek, kayıtdışı ve emeğin örgütlü olmadığı yerlere bu çatışma taşındığı zaman ne olacağını keşfetmeye çalıştım, başka bir öyküyü buraya taşıdım.
Bovino, Arjantin’in sağcı devlet başkanı Mauricio Macri ve hükümetinin etkisini ise şöyle tarif ediyor:
Şu anda çok sıkıntılı bir hükümet olduğu için küçük işyerleri dışında sendikalı alanda bile mücadele zor koşullarda sürüyor. Sendikalar da son derece bürokratik olduğu için bizi temsil etmiyorlar, ayrıca çok da patriyarkal yapılar. Sendikalar da işe yaramaz hale geldi.
Mevcut hükümetin 2. yılında filmin yapıldığını belirten Bovino, filmdeki patronun aslında Arjantin hükümeti olduğunu belirtiyor:
Bu hükümetin 2. yılında yaptım bu filmi ve aslında oradaki patron niçin istedikleri ücret artışını veremeyeceklerine dair bir sürü açıklama yapıyor. Aslında orada patron hükümeti de temsil ediyordu. Ve giderek de her sene beter hale geliyor durumumuz.
“Taciz, tecavüz, şiddet durumlarında kadınların yaşadığı durumlarda yabancı biriyle mücadele etmesi onu tanımlaması çok daha kolayken evin içerisine girdiğinde tıpkı filmde patronuyla yakın ilişkisi olan işçi gibi- onunla mücadele etmesi de adını koyması da zor” sözleri ile filmdeki bu ikiliğin yansıtılmasının dikkatini çektiğinden bahsediyor katılımcılardan bir kadın.
Arjantin’de feminist hareket tarihsel olarak da çok güçlü. Bovino bu durumu ve hareketin doğuşunu şöyle aktarıyor:
Arjantin’de ev içi tecavüz vakaları yaygın. Ni Una Menos Hareketi de yeni bir hareketti. Sosyal medyada etiket oluşturuldu ve beklemediğimiz kadar güçlü sokak tepkisi oluştu. Başlangıçta özellikle kadın cinayetlerine karşı tepkisel bir hareket olarak başladı. Giderek kürtaj meselesini ve tüm bunların yaşandığı politik ekonomik yapıyla da ilişki kuran ve her konuda feminist söz söyleyen bir oluşum haline geldi. Dolayısıyla şimdi artık ciddi yaralayıcı kadın cinayeti olduğunda tepki olarak sokağa çıkılıyor ama genel bir şey söylenmiş oluyor.
Başlangıçta sosyal medya aracılığıyla örgütlenen bir şeydi ama şu anda çok örgütlü bir şey haline dönüşmüş oldu. Aslında çok fazla şey öğreniyoruz araştırıyoruz ve teoriyle de iç içe oluyoruz ve bunu yaparken patriyarka ve kapitalizmin aslında ne kadar iç içe olduğunu hatta aynı şey olduğuna da geliyoruz. Başlangıçta “Öldürülmemek istiyoruz” deniyordu basit ve politikayla bağı olmadan. Giderek çok fazla şey öğrendik keşfettik ve politikleşmiş olduk.
Bovino, Arjantinli erkeklerin kampanya sloganına karşı çıktığından da bahsediyor:
Arjantin’de son derece maço bir ortam olduğu için bir sürü erkek “Bir kadın daha eksilmeyeceğiz” dememize tepki gösterdi. Çünkü bir kişi demek aslında İspanyolca dili dişil ve erkek olduğu için Una Menos kadını ifade eden. Una Menos bizim öldürüldüğümüz bir anda bile bunu adlandırdığımızda buna karşı çıkılan bir anda başlamıştı hareket. Ama sonra güç kazanınca erkek patron ekipteki kızlar gelin “Ni Una Menos” yazın paylaşalım vs demişti.
Bovino, İspanyolca gramerinin eril olduğundan bahsediyor bu sırada ve grameri kendilerince dönüştürme çabalarından bahsediyor kahkahalarla:
İspanyolca grameri eril aslında.
Dilin grameri eril ve dişil olarak bölündüğü için “herkes” için kullanılan İspanyolca kelime “todos” ancak bu aslında eril bir ifade. Mesela burada bir erkek bile olsa “todos” denilmesi gerekiyor. Biz sadece kadınlar olduğunda “todas” diyebiliriz. Önce tüm ifadeleri dişil yapmak, yani “todas” demek gibi önerildi. Ardından “tod@x” gibi bir “@x” ekleriyle cinsiyetsizleştirme tartışması yapıldı. Bir de “todes” gibi yine ikili cinsiyet normlarını aşan şekilde ifade etmeyi sağlayan başka bir ifade gelişti. Akademik makalelerde ve resmi dilde yaygınlaşmaya başladı bu kullanımlar. Çünkü grameri de normatif hale gelmesini istemiyoruz. Una menos etiketinde bile herkesin kendini adlandırma biçimi var.
Bazı feministler hala “una” olması gerektiğini düşünüyor bazıları az önceki tartışmayla birlikte “une” olmasını öneriyor ve kullanıyor. Biz bu sırada gramerin tamamını değiştirmeye çalışıyoruz ve aslında patriyarkanın ne kadar dile içselleştirdiğini görüyoruz.
Önce kadın cinayetlerine dair söz söyleyerek çıkış yapan hareket, sonradan ekonomik, politik mücadelelere de değinerek gelişti. Tam olarak nasıl seyretti? Ne oldu da erkek şiddetinin dışında kapsamını genişletti? Bovino anlattı:
Başlangıçta bütün kadınlar vardı ve giderek bizim bir şeyleri talep etme biçimimiz muhafazakar kanat tarafından geri çekilme yarattı. Hareket bir anda büyüdü ve yaygınlaştı. Sonrasında bütün geleneksel sol sosyalist partilerin içinde feminist gruplar oluşmaya başladı. Neredeyse aslında muhafazakar olmayan siyaseti, feminist olmadan yapmak imkansız hale gelmiş oldu. Dolayısıyla sosyalist hareketle feminist hareket arasında hoş bir iç içe geçme yaşanmış oldu.
Arjantin bu sırada aşırı borçlulukla boğuşuyor. Toplumsal gerçeklikler ve yakıcı gündemler de harekete bir şeyler katıyor veya genişletiyor. Bovino, bu durumun sloganlarına nasıl yansıdığından şöyle bahsediyor:
İlk slogan “Hayatta kalmak istiyoruz” idi. Sonrasında “Hayatta kalmak ve özgür olmak istiyoruz” sonrasında “Hayatta kalmak, özgür olmak örgütlü olmak istiyoruz” en son olarak da “Hayatta kalmak, özgür olmak, örgütlü olmak ve borçsuz olmak istiyoruz” olarak geliştirdik.
Bovino, Ni Una Menos Hareketi’nin Arjantin’deki en görünür ve ünlü hareket olduğunu söyleyerek asla bir parti haline dönüşmeyeceklerinin de altını çiziyor: “Patriyarkal örgütsel yapıyı yeniden üretmemek gibi temel kabulü var.”
Hareket aslında bir meydan okuma şeklinde örgütleniyor. Meclisler aracılığıyla kararlar alınıyor. Karar alma süreçleri yatay ve herkesi kesen şekilde uygulanıyor. Bovino bu durumun da zorluklarının olduğunu ekliyor:
Sokakları aşan bir hareket. Burada belirli bir ideolojiyi tutabilmek ve aynı zamanda darlaşmamak, küçülmemek gerekiyor. Cinayet vakalarından kürtaj meselesine geçerken hareket, birleştirici oldu çeşitliliği korudu. Zor bir süreç.
Kürtaj uygulaması Arjantin’de yasak. Meclis görüşmeleri yapıldığı sırada çok uzun saatler boyunca bir milyon kadar kadın sokakta parlamentodan geçmesini bekledi. Ancak yasa temsilciler meclisinden geçse de senatoda kaldı. Bovino, “Kaybedeceğimizi biliyorduk. Eskiden beri kampanyanın rengi yeşil olduğu için kürtaj kampanyasında da yeşil kullanıldı. Bu geçmedi ama kürtaj hareketi basit anlamda kürtaj hareketi olmayı da aştı hepimizin birliğini ve kimliğini sağlar hale geldi. Hareketi inşa eden bir şey haline geldi” diye yorumladı.
Son olarak Arjantin’de ekonomik, politik, sosyal bütün problemlerde LGBTİ hareketin diğer hareketlerle ilişkisinden de bahsediyor Bovino:
Genel olarak feminist hareket, transları kapsayan bir çerçeveye sahip aslında ama ciddi gerilimler de var. Azınlık bir grup, hareketin sadece kadınlardan oluşması gerektiğini söylüyor. Hareketin yıllık toplantıları oluyor. Şimdi bu toplantılar genişledi; trans, lezbiyen…. Upuzun giden bir toplantı zinciri oluyor.
Sendika.Org (Gül Gündüz)