Adalet Nöbeti’nin 88’incisi Ankara Adliyesi’nde tutuldu. Katılımın kitlesel olduğu Adalet Nöbeti’nde Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, adaletten alacaklı olan herkes için kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi
Cumhuriyet Gazetesi’nin tutuklu İcra Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay nezdinde, haksız tutuklamalara karşı başlatılan Adalet Nöbeti’nin 88’incisi Ankara Adliyesi’nde tutuldu. Nöbete HDP milletvekilleri Oya Ersoy, Ahmet Şık, Filiz Kerestecioğlu, CHP Milletvekili Murat Emir ile eski milletvekili Şenal Saruhan, Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş ve İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan katıldı.
Basın açıklamasını okuyan Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, “vicdanın sesi ve adalet talebinin gönüllü sözcüleri” olarak bir araya geldiklerini söyleyerek sözlerine başladı. Sağkan, Adalet Nöbeti tutulmasının nedenlerinin herkes tarafından bilindiğinin altını çizerek “Ancak gerçeklere kapatılan gözler ve kulaklar için çabamızı kutsal yapan sebepleri tekrar etmek için buradayız, buradaydık ve hep burada olacağız” dedi.
Sağkan, Adalet Nöbeti’nde yer alan avukatların ve yurttaşların “kim” olduğunu şu sözlerle ifade etti:
Bizler, 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nün kendilerine adandığı avukatlarız. Sokakta sade vatandaş, yeri geldiği zaman oyunu çaldırmamak için oy çuvallarının başında sabahlayan seçmen, trafiğin neden kapalı olduğunu sorduğu için polislerce iki saat boyunca işkence yapılan vatandaş, gözlerimizin önünde öldürülen barış elçisi Tahir, 10 Ekim’de katledilen Uygar, sesini kısmak için dünya hukuksuzluk tarihine geçen tiyatrodan bozma bir yargılamanın yapıldığı Selçuk, sistematik bir cinayetle intihar süsü verilen Gökhan Vural, adliyelerde sürüklenen isimsiz onlarca meslektaş ve meşrulaştırılmış bir karanlığın cübbelerinden deliler gibi korktuğu adalet üzerine yemin etmiş hukuk muhafızlarıyız.
Biz bugün burada sadece avukat değiliz. Biz; adalete su kadar, ekmek kadar ihtiyaç duyan doğmuş ve doğacak olan herkesiz. Bizler ve sizler, bir hukuk devletinde insan onuruna yaraşır şekilde yaşamak için hedef gösterilmeyi göze almış 2019 senesinde yapay bir Ortaçağ’a razı edilmeye çalışılan insanlığın ta kendisiyiz.
Kadın sığınma evlerinde 8 binden fazla kadın, 5 binden fazla çocuğuz. Avrupa’nın en çok çocuk işçi barındıran ülkesinin büyümüş çocukları, çocuk cezaevi yapmakla övünenlerin yönettiği bir ülkede yaşayan her çocuğa tarifi olmayan borçlarla yükümlü yetişkinlerden sadece birkaçıyız. Bizler, kadın cinayetlerine kurban giden binlerce kadının kız ve erkek kardeşi, hepsinin avukatıyız. Ayşe Paşalı’yız, Şule Çet’iz. Münevver Karabulut, Özgecan, Helin, ve isimsiz binlerce kadınız.
Malatya Yetimhanesi’ni hafızalarından silemeyen; Aladağ’da yakılan çocukların yasını hâlâ tutan anne, baba, kardeş, bazen de hiç kimseyiz. Bizler, hakkı yenildiği için bu dünyaya daha fazla katlanamayan hâkim adayı Didem Yaylalı ve onun kurmaktan vazgeçtiği hayalleriyiz.
Sağkan, Adalet Nöbeti boyunca cinnet, cinayet ve şiddetin azalmadığını, her defasında giderek arttığını belirterek “Biz artık bu veriler daha da artmasın diye buradayız, istatistikleşmemek için susmuyoruz. Çünkü bizler, bir ülkenin adaletsizlik raporunda ‘sayı’ olmayı reddediyoruz. Reddettikçe birleşiyor, birleştikçe daha çok haykırıyor, haykırdıkça Kemal Atatürk’e ve çocuklarımıza olan borçlarımızı ödemeye bir nebze daha yaklaşıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bizim Mustafa Kemal Atatürk’eten ve çocuklarımızdan başka kimseye bir borcumuz yok ama bizzat adaletin kendisinden alacağımız var” dedi.
“Bugün sizlere ülkedeki adaletsizlik verilerinden bahsetmeyeceğim” diyerek sözlerine devam eden Sağkan şunları söyledi:
Bugün burada, bir Cumhuriyetin başkenti ve bütün bir hikâyenin başladığı noktada göremediğimiz ancak ruhumuzla burada hissettiğimiz adaletten alacaklı herkesi anmaya davet ediyoruz. Çünkü biliniz ki, bu ülkenin adaletinden alacağı olan herkes bugün burada. Bizlerse sadece onların ses telleri, bedenimizi ödünç verdiğimiz maddi varlıklarıyız. Göremeseniz de hissedebilirsiniz. Çünkü biliniz ki, Rabia Naz burada, adalet arıyor.
Şule Çet burada. Sanıkları arkamdaki Adalet Sarayı’nda tüm karanlık çabalara inat yargılanıyor. Çorlu tren cinayetinde katledilen 7 yaşındaki Arda Sel bizimle. Soma burada; iş cinayetleriyle öldürülen isimsiz işçiler, Türkan Saylan annemiz, Gezi’de ağzına biber gazı sıkıldığı için dil kanserinden ölen ve son sözü “Beni unutmayınız” olan Mehmet İstif; kumpas davalarında ölüme terk edilen Kuddusi Okkır, hâlâ inatla failleri bulunamayan Diyarbakır Baro Başkanımız Tahir Elçi, “Sadece adil yargılanmak istiyoruz” diyen Selçuk [Kozağaçlı] ve arkadaşları,; Ensar’da tecavüze uğrayan onlarca çocuk, minik bedeni Bodrum sahiline vurduğundan beri insanlıktan çokça eksildiğimiz Aylan Bebek, henüz gülümsemeyi öğrenemeden soğuktan donarak ölen minik Ayaz, 26 kişinin tecavüz ettiği ve sanıkların iyi hal indiriminden yararlandıkları 13 yaşındaki N.Ç; Yarbay Ali Tatar, kocası tarafından dövülerek öldürülen Remziye Eripek burada. Ve Batıkent’te öldürülen köpekler, kesilen Atatürk Orman Çiftliği ağaçları ve nicesi bugün burada, hepsi de adalet arıyor.
Bizler, onlar ve saymanın mümkün olmadığı adaletten alacaklı herkes için vardık, varız ve hep var olacağız. Hep birlikte, yılmadan, daha da büyüyerek kazanacağız ve adaleti de umudumuzu ve kararlılığımızı harç yaparak ellerimizle yeniden bizzat inşa edeceğiz.
Sağkan’ın ardından diğer illerden gelen baro başkanları da söz alarak adalet arayışlarını ve mücadelelerini sürdüreceklerini kaydetti. Adalet Nöbeti, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganlarıyla birlikte son buldu.
Sendika.Org/ Ankara