İngiltere’de milletvekilleri Avrupa Birliği’nden ayrılmaya dair farklı senaryoları içeren bir oylamaya katıldı. Oylamada Brexit’e dair sekiz senaryonun hiçbiri yeterli çoğunluğu alamadı
İngiliz Parlamentosu, Brexit sürecinin geleceğine ilişkin sekiz senaryoyu oylarken, hiçbir seçenek arkasında çoğunluk desteği oluşmadı.
Bu sonuç, parlamento karşısında Başbakan Theresa May’in elini güçlendirdi. Bununla birlikte parlamentonun Brexit seçeneklerini pazartesi günü de tartışmaya devam etmesi bekleniyor.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre, parlamentonun bu akşam oyladığı seçenekler ve aldıkları oylar şöyle:
Dağıtılan pusulalarla yapılan oylamada, milletvekilleri seçeneklere “evet” veya “hayır” dedi. Böylece parlamentonun en büyük desteğine sahip senaryonun ortaya çıkması hedeflendi.
Ancak oylama sonucunun hükümet üzerinde yasal bağlayıcılığı bulunmuyor.
İngiliz hükümeti de kendi Brexit politikası ve referandum sonucuyla çelişecek senaryoları uygulama niyeti olmadığı sinyalini vermişti.
İngiliz parlamentosu bu akşam yapılan bir diğer oylamada da Brexit tarihinin 29 Mart’tan koşullu olarak 12 Nisan veya 22 Mayıs’a kaydırılmasını iç hukuka geçiren teklifi 105’e karşı 441 oyla kabul etti.
İngiliz vekiller, sekiz farklı Brexit senaryosunun olduğu bir pusula üzerinden oylamaya katıldı
Başbakan Theresa May bu akşam partisinin yönetiminde etkili ve milletvekillerinden oluşan “1922 Komitesi” ile bir araya gelmiş ve kendi Brexit anlaşmasına destek istemişti.
May, anlaşmanın parlamentodan geçmesi halinde istifa ederek AB ile müzakerelerin bundan sonraki bölümü için başbakanlık görevini bir başkasına bırakmayı vaat etmişti.
May’in açıklamasının ardından anlaşmaya daha önce ret oyu veren ve aralarında sert Brexitçi eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson’ın da olduğu bazı milletvekilleri yeni bir oylama yapılması durumunda bu kez destek vereceklerini ilan etti.
İngiliz hükümetinin daha önce iki kez reddedilen Brexit anlaşmasını cuma günü yeniden parlamentoya sunması bekleniyor.
Ancak bu Avam Kamarası Başkanı John Bercow’un iznine tabi bulunuyor. Bercow daha önce yaptığı açıklamada anlaşmanın, önemli bir değişikliğe uğramadıkça yeniden oylanmasına izin vermeyebileceğini söylemişti.
İngiltere 23 Haziran 2016’da yapılan referandumda yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı almıştı.
İngiliz hükümeti 29 Mart 2017’de Lizbon Anlaşması’nın üyelerin birlikten ayrılma sürecini düzenleyen 50. maddesini işleterek Brexit sürecini resmen başlatmıştı.
Avrupa Adalet Divanı aralık ayında aldığı kararla İngiltere’nin 50. maddenin Brexit için yürürlüğünü tek yanlı iptal edebileceğine hükmetmişti.
İngiliz parlamentosunun dilekçe komisyonuna Brexit’in iptali talebiyle sunulan dilekçeye atılan online imza sayısı da 6 milyona yaklaştı.
İngiliz hükümeti, AB ile vardığı ayrılık anlaşmasının parlamentoda iki kez ezici çoğunlukla reddedilmesinin ardından 29 Mart’ta gerçekleşmesi gereken Brexit’i erteleme talebinde bulunmuştu.
Geçen hafta yapılan AB Liderler Zirvesi’nde Brexit, ayrılık anlaşmasının İngiliz Parlamentosunda onaylanması halinde 22 Mayıs’a, yeniden reddedilmesi halinde ise 12 Nisan’a ertelenmişti.
İngiliz parlamentosu önceki gün yapılan bir oylama ile bir dizi Brexit senaryosunu oylamak üzere hükümetin parlamento gündemini belirleme yetkisini bir günlüğüne kendi eline almıştı.
İngiltere’de iktidardaki Muhafazakâr Parti de ana muhalefetteki İşçi Partisi de Brexit konusunda kendi içlerinde bölündü. Her iki partide de sert Brexitçiler, ılımlı Brexitçiler ve Brexit karşıtları bulunuyor. Bölünmeler nedeniyle 650 sandalyeli Avam Kamarasındaki oylamalar sürprizlere gebe bulunuyor.
Başbakan May, 2017’de gittiği erken seçimde parlamentodaki çoğunluğunu kaybetmiş ve Kuzey İrlanda’nın sert Brexitçi partisi DUP’un desteğiyle azınlık hükümeti kurabilmişti.
May’in parlamento tarafından reddedilen anlaşmasına en güçlü muhalefeti, “tedbir maddesi” yüzünden İngiltere’nin AB ile sonu gelmez müzakereler içinde fiili AB üyesi olarak mahsur kalacağını savunan DUP ile sert Brexitçi Muhafazakâr Partili milletvekilleri oluşturmuştu.
DUP bu akşam yaptığı açıklamada da anlaşmaya destek vermeyeceğini yineledi.
Tedbir maddesi, İngiltere’nin parçası Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasına, Brexit sonrasında fiziki sınır girmesini önlemek için İngiltere ile AB’nin, soruna çözüm getiren yeni bir düzenleme üzerinde anlaşılana kadar Gümrük Birliği içinde kalmasını öngörüyordu.
İngiltere’de 23 Haziran 2016’daki referandumda katılımın %72’de kalmasının da etkisiyle Brexit oyları %52’yi bulmuş, birlikte kalma yanlılarının oyları ise %48’de kalmıştı. Oylama sonucu ile birlikte AB’de “parçalanma” endişesi su yüzüne çıkmış, İngiltere’de ise birlikten yana olan dönemin başbakanı David Cameron istifa etmişti.
Referandumdan üç hafta sonra Muhafazakar Parti’nin ve hükümetin başına geçen Theresa May ise hızla Brexit sürecini başlatmıştı. Yaklaşık iki yıl süren müzakereler sonucunda hazırlanan anlaşma metni, 25 Kasım’da Avrupa Konseyi’nde kabul edilmiş ve gözler İngiltere Parlamentosu’na çevrilmişti.
Theresa May’in müzakereler sırasında hükümetin topyekun anlaşmanın arkasında olduğunu söylemesi üzerine pek çok bakan May’i “uzlaşı varmış görüntüsü vermekle” suçlayarak istifa etmiş ve böylece hem hükümet ve parti krizi baş göstermişti. May, aralık ayında yapılması gereken oylamayı 15 Ocak’a erteleyerek zaman kazanmak istediyse de bir yol kat edememiş ve 15 Ocak’taki oylamada iktidar olmasına karşın 202’ye karşı 432 oyla ülke tarihinin en ağır yenilgisini yaşamıştı. Oylama sonrası hem muhalefet hem de başında olduğu partinin vekilleri May için güvenoylaması istemişti.
Güvenoylamasından az bir farkla kazanımla çıkan May, Brexit anlaşmasını revize etmek için kolları sıvasa da AB yetkilileri ile yaptığı görüşmelerden ilerletici bir sonuç alamamıştı. Küçük değişikliklerle 12 Mart’ta parlamentoya sunulan anlaşma bu defa da 242’ye karşı 391 oyla reddedilmişti. Bunun üzerine Brexit’in ertelenmesi süreci devreye sokulmuştu.
İlgili içerikler:
Sendika.Org