12 Eylül sonrası Avrupa’ya giden Devrimci Yolcuların var ettiği Devrimci İşçi örgütlenmesi yakın tarih çalışmalarında bugüne kadar çoğunlukla sessizlikle geçiştirilmiş, karanlıkta bırakılmıştı. O dönemde yapılanları ve yazılanları gelecek kuşaklara aktaracak ve böylece ülkede bugün mücadeleyi sürdüren devrimcileri 80 sonrası yurtdışında yaşananlar konusunda bilgilendirecek Avrupa’da Devrimci Mücadele başlıklı DEVRİMCİ İŞÇİ seçmeleri, iki cilt 1247 sayfa olarak Nota Bene yayınlarından çıktı
Tarih, kendi nesnel koşulları içinde ele alınır. O dönemi çevreleyen sosyal, siyasal ve ekonomik şartlardan kopuk her değerlendirme havada kalmaya mahkûmdur, geçersizdir. Üstelik, tarih çalışmaları veya geçmiş değerlendirmeleri, bugün izlenen devrimci mücadelenin pratiği bağlamında ve ona katkıları ölçüsünde önem arzeder.
Son yıllarda peşpeşe Devrimci Gençlik – Devrimci Yol geleneğine ait birçok özel Anı(lar) yayımlandı. Bu “söyleşi” çeşitlemesi, Türkiye Solunun genel anlamda pek de alışık olmadığı, devrimcilerin tarihi kavrayışlarında bir hafıza terazisine vurmakta zorlandıkları, bugünü aydınlatması beklenen bazı tarihsel soruları azaltmaya (veya cevaplandırmaya) hizmet edeceği yerde; bu soruları artıran farklı bir süreç/tarz oluşturuyor.
Öte yandan bu yayınların birçoğu, hiç kuşkusuz subjektif özellik taşıyor. Çünkü insanlar kendi bulundukları yerlerden olayları ve tarihi yorumlarlar. Çok ilginçtir ki, bu yayınların birçoğunda ortak payda; 12 Eylül 1980 faşist cuntası sonrası yurtdışında yaşananlara ve bunların ülkeye olan yansımalarına hiç yer vermiyorlar. Sanki 80 cuntası sonrası Avrupa’da hiçbir şey yaşanmamış, bir mücadele yürütülmemiş gibi bir “bilinçli sessizlik” hakim. Yurtdışı mücadelesine teğet geçen bazıları ise ne yazık ki, küçümseyici bir dil kullanıyor veya yapılan çalışmalara “değersiz”miş gibi bir üslup ile yaklaşıyor. Bütün bunların, gelecek kuşaklara bu şekilde aktarımını bir talihsizlik olarak değerlendirmek gerekir.
Çünkü, devrimci hareketin merkezi yapılanmasının ortadan kalkmasıyla ülkede mücadelenin tamamen felce uğradığı, korkunç bir kaos ortamının yaşandığı, binlerce devrimcinin sığınacak bir yer dahi bulamadığı, cuntanın saldırılarının her geçen gün daha da pervasızlaştığı ve bütün bunlara rağmen, faşizme karşı direniş mücadelesinin örgütlenmeye çalışıldığı bir dönemde Avrupa Devrimci İşçi örgütlenmesi 1980 sonrası çok büyük işler gerçekleştirdi. Büyük alınteri, emek ve fedakarlıkla yoğrulmuş o dönemde Avrupa Devrimci İşçi örgütlenmesi, geceli-gündüzlü koşturan, hayatını tamamen bu davaya adamış yüzlerce devrimcinin ve bu kavrayışa sahip binlerce işçi ve emekçinin omuz verdiği bir mücadele alanıydı.
12 Eylül sonrası Avrupa’da Devrimci İşçi
12 Eylül ile birlikte tamamen çok zor ve yeni bir döneme girilmişti. Devrimci İşçi bu nedenle yurtdışında, cuntayı teşhir ve tecrit çalışmalarının yanısıra, faşist darbeyi protesto eylemlerini doğal olarak gündeminin birinci maddesine koydu. Hareketin yeniden toparlanması için aktif mücadeleye katılınması; bütün gücü oranında (maddi, manevi ve siyasal) destek sağlanması; cuntaya karşı ciddi ve örgütlü bir direniş mücadelesinin başlatılması için öteki muhalif örgütlerle Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC) ve yurtdışında bu mücadelenin sesi olabilecek BİRKOM’un oluşturulması; Mamak, Diyarbakır başta olmak üzere bütün hapishanelerde yatan devrimcilerin mahkemelerine uluslararası heyetlerin gönderilmesi; askeri faşist cuntanın uluslararası bir juri tarafından mahkum edilmesine hizmet eden bir Uluslararası Tribünal’ın örgütlenmesi; işkence ve idamların durdurulması için sayısız işgal ve protesto vb. eylemleri Stockholm’den Berlin’e, Paris’ten Zürih’e, Amsterdam’dan Sydney’e kadar Devrimci İşçi’nin örgütlü olduğu her alanda ve her yerde yaygınlaştırdı. Yurtdışı sokakları, ülkede yaşananları protesto eden binlerce devrimcinin yıllarca miting, yürüyüş, işgal ve protesto eylemlerine tanık oldu, atılan dayanışma sloganlarıyla meydanlar yankılandı. Üstelik bu mücadeleyi, zaman zaman Türkiye Solunun bütün renkleri (yapıları) ile yaratmış oldukları Türkiye Komiteleri vb şekillerde yoğun olarak birlikte de yürüttüler.
İşte yaşanan bu mücadele ve harcanan bu emek yoğunluğu konusunda, ülkedeki çıkan söyleşi çeşitlemelerinde tercih edilmiş bu sessizliği bir parça aydınlatacak; en azından o dönemde yapılanları ve yazılanları gelecek kuşaklara aktaracak ve böylece ülkede bugün mücadeleyi sürdüren devrimcileri 80 sonrası yurtdışında yaşananlar konusunda bilgilendirecek Avrupa’da Devrimci Mücadele başlıklı DEVRİMCİ İŞÇİ seçmeleri, iki cilt 1247 sayfa olarak Nota Bene yayınlarından çıktı.
Birinci Cilt, genel olarak üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde, Devrimci İşçi örgütlenmesinin Avrupa’da görev ve sorumlulukları üzerine yoğunlaştığı bir perspektif tartışması var. Devrimci İşçi’nin, öteki Sol yapılardan farklı olarak varoluşunu, “ikili görevler” olarak tanımladığı ve kavramsallaştırdığı bir özgün bakışla kendini nasıl anlamlandırdığını ve bu siyasal perspektifin gerektirdiği mücadele çizgisini nasıl hayata geçirdiğini bulacaksınız. Hem Türkiye devriminin “dayanışma görevleri”ni yürüten hem de yurtdışında yaşayan emekçi göçmen işçilerin eşitlik ve özgürlük mücadelesine aktif olarak katılan bir örgütlenmenin Avrupa’da maddi ve kitlesel bir güce nasıl ulaştığının hikayesini okuyacaksınız.
Daha sonraki bölümde, Avrupa’da yükselen ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı geliştirilmeye çalışılan (bugüne dahi ışık tutacak ipuçları içeren) ideolojik-siyasal tartışmalar ve buna tekabül eden eşit haklar için yürütülen Avrupa’da Devrimci Mücadele pratikleri üzerine bilgiler bulunmaktadır.
Son bölümde ise, hem 12 Eylül’e karşı geliştirilen Avrupa’daki mücadele pratikleri hem de bugün dahi güncelliğini koruyan İslamcı Hareket, Laiklik tartışmaları; 12 Eylül faşizminin analizleri vb konularda tartışmalar yer almaktadır.
İkinci Cilt, bu siyasal-ideolojik tartışmaların daha da yoğunlaştığı dönemlerin köşe taşlarını yansıtan yazılar içermektedir. Faşist cuntaya karşı en geniş mücadele ve eylem birlikteliklerinin oluşturulması amacıyla Birlik Sorunu ve BİRKOM pratiği ile ilgili oldukça geniş bir kaynak bulunuyor. “Yetmez Ama Evet” tartışmalarının öncülü sayılabilecek ve ondan neredeyse 25 yıl önce gerçekleştirilmiş “Sol Liberalizm” fikriyatının Avrupa’da devrimciler arasında kıyasıya eleştiri ve tartışmalarını okumak mümkündür. Kadın Sorunu, Devrimci Kadın Hareketi; Ortadoğu yazıları; Savaş ve Barış sorunu; Latin Amerika ve Enternasyonalizm araştırmaları gibi önemli ve değerli tesbitler içeren makaleler vardır.
Türkiye Solunun sosyalist kimliği konusunda turnusol kağıdı sayılabilecek iki önemli toplumsal sorunda yoğun ve kapsamlı araştırmalar, yazılar bulunmaktadır: Sosyalizmin Sorunları ve Kürt Sorunu (Ulusal Sorun)! İdeolojik fay hattının yerinden oynadığı, bazı Sol kesimlerin genel anlamda sağa kaydığı günümüzde, 80’li yıllarda bu iki konu da yürütülen tartışmaların bugünü açıklamakta referans olabilecek ciddi Marksist tartışmaları içerdiği görülecektir.
Dolayısıyla, tarih çalışmalarına yoğunlaşmak isteyen gelecek kuşakların ve devrimcilerin, Avrupa’da Devrimci Mücadele – Devrimci İşçi pratiğine ve tecrübe havuzuna başvurmadan bütünsel bir perspektife ulaşmaları mümkün olmayacaktır, eksik kalacaktır. Çünkü, Avrupa’da Devrimci Mücadele başlıklı DEVRİMCİ İŞÇİ Seçmeleri, bilinmeyen bir dönemin ve Avrupa’da Devrimci Mücadelenin arkeolojik araştırmasını yapmak isteyenlerin bir başvuru kaynağı olmaya adaydır. Kaldı ki, her gününe onlarca faaliyet sığdıran, tamamen emek ve özveriye dayanan bir devrimci dayanışma mücadelesinin laboratuvarıdır Devrimci İşçi!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.