Seçim meydanlarında istihdam vaadiyle yoksulluğa mahkum ettiği kitlelerin oyuna talip olan AKP, geçici, güvencesiz, sigortasız, staj benzeri ve düşük istihdam politikalarını yıllardır uyguluyor. Kendi politikaları ile artan işsizliğe rağmen istihdam vaadi vermesine herhangi bir toplum kesimi kanmamalıdır
3 Kasım 2002’den bu yana yaklaşık 6 bin gündür ülkede iktidar olan AKP’nin, şu seçim sath-ı mailinde hâlâ istihdam projeleri, işsizlik azaltma stratejileri, meslek edindirme politikaları, eğitim vizyonları havada uçuşuyor. Aşağıdaki fotoğraf, hazırlanması geciken 11. Kalkınma Planı hazırlık toplantısından. “Geleceği birlikte planlayalım” denilen bu toplantıda[1] genç ve kadın tek bir kişinin olmayışı tesadüfi değil, AKP’nin 2023 vizyon(suzluğ)udur.
Normalde 2019 yılı başlamadan 2019 yılını da kapsayan Kalkınma Planı’nın kamuoyuna deklere edilmesi çoktan gerekliydi. Ancak AKP’nin Orta Vadeli Plan diye duyurduğu planların ömürlerinin üç aylık öngörüye bile sahip olmaması, ortaya 16 Nisan referandumu ile ortaya çıkan ucube rejim tartışmaları ve 24 Haziran sonrası keskinleşen siyasal ve ekonomik kriz, aslında kelimenin tam anlamıyla bir “planlama” yapabilmenin önünde büyük bir engel olarak duruyor.
Bu belirsizlik, kriz ve güvensizlik ortamında yapılabilecek plan, ancak fotoğraftaki “Erkekler Kulübü”nün ufkuyla sınırlı olabilir. 11. Kalkınma Planı ile ilgili elimizdeki tek belde 13 Nisan 2018’de verilmiş bu fotoğraf karesi… Devamında bir şey yapılmışsa da bu henüz kamuoyu bilgisine sunulmuş değil.
İfade edildiği gibi 17 yıldır iktidarda tek başına olan AKP, 31 Mart seçimlerine giderken neredeyse istisnasız her yerde istihdam vaatleri ile propaganda yapıyor. Ancak son açıklanan TÜİK verilerine göre; sadece son bir yılda 1 milyon 11 bin kişi işsizlere dahil oldu. Genç işsiz sayısı ve genel işsiz sayısı “cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırarak” sırasıyla 1 milyon 230 bin kişi ve 4 milyon 302 bin kişiye yükseldi. Özellikle genç, kadın ve yükseköğrenimli işsizlik AKP döneminde çığ gibi arttı. KPSS skandalları bir yandan, sayısı bir milyona dayanmış üniversiteli işsizler bir yandan artmaktadır.
AKP 2018 yılında İŞKUR üzerinden 25 milyar TL harcanmasına rağmen işsizlik artmıştır. İşsizlik fonu meslek edindirmeyen, iş buldurmayan geçici, niteliksiz ve şeffaf yönetilmeyen kurs, staj ve TYP projelerine heba edilmiştir. 10. Kalkınma Planı’nda işsizlik oranı hedefi 2018 yılı için %7,2 iken gerçekleşme %11 ile sonuçlandı.
Meselenin sadece bir öngörüsüzlükle açıklanamayacağı aşağıdaki “10. Kalkınma Planı” metninde görülmektedir. Ortada sürekli ham hayal sunan ama toplumu yoksullaştıran bir siyasetin yalanları dışında bir şey yok. Bu “metnin[2]” (plan dememek lazım) 2013 yılında hazırlandığı göz önünde bulundurulmalıdır. Metinde “tutturulan” tek hedef planın kapsadığı dönemlerdir denebilir!
AKP 2017 yılının başından bu yana “milli istihdam seferberliği” adı altında “ilave istihdam teşvikleri” uyguladığını ve bu kapsamda istihdamın artacağını tek sesli medyası üzerinden düzenli bir şekilde duyuruyordu. Ancak TÜİK ve SGK verileri bu durumun ifade edildiği gibi olmadığını istihdamın artmaktan ziyade azaldığını ortaya koymuştur.
Gelinen aşamada sadece 2018 yılı içerisinde 651 bin kişi istihdamdan ayrılmış ve işsizlere dahil olmuştur. İŞKUR ve SGK verileri istihdam azalışının devam ettiğini göstermektedir. Hem önceki yıllara göre kıyaslandığında, açık iş sayılarında %50’yi aşan azalışlar var hem de sigortalı sayısında ilk defa mutlak azalış görülüyor.
Kaynak: SGK
Yukarıda ifade edilen 10. Kalkınma “Planı” metninde, kayıtdışı yani sigortasız çalışan oranının azaltılacağı ve her türlü kayıt dışılıkla mücadele edileceği ifade edilmişti. 2018 yılı itibariyle kayıtdışı istihdam oranının %30’a indirileceği, çocuk ve mültecilerin kayıtdışı çalıştırılması ile mücadele edileceği söylenmişti.
Ancak gelinen aşamada TÜİK verilerine göre kayıtdışılık %34 oranında kalmış ve son iki yıldır da yükselmiştir. Kayıtdışılığının en kötü formları olan çocuk ve mülteci emeği sömürüsünün ise adeta önü açılarak serbest bırakılmıştır.
Türkiye 1960’lardan bu yana gelişmekte olan ülkeler kategorisinde ve dünya ekonomisi içerisindeki yeri ise 15-20 bandı içerisindedir. Nüfus büyüklüğü bakımından zaten bu aralıkta olan ülkenin 2023’te ilk 10 büyük ekonomi içerisine gireceği söyleniyordu. Türkiye ekonomisinin 2018 ve 19 yıllarında sırasını kaybedeceği ve bu eğilimin devam etmesi durumuna ilk 20 ekonomi içinde de kalamayacağı öngörülebilir.
AKP döneminde esas sektör olarak inşaatın desteklenmesi, sanayinin istihdamdaki payında bir gerilemeye yol açtı. Bu durum dünya ekonomisindeki konum için yakın gelecekte gerileme risklerini daha da artırıyor. Nüfusu Türkiye’nin beşte 1’i olan Hollanda ile yarışıyor olan bir ülke olması, Türkiye’deki yapısal sorunu anlamak için iyi bir örnektir. Türkiye’de sanayinin istihdam içerisindeki payı tüm “milli ve yerli sanayi söylemlerine” rağmen yıllar içerisinde kademeli bir azalış göstermiştir. Gelinen aşamada sanayinin istihdam içerisindeki payı AKP döneminde azalmaya devam ediyor. Özelleştirme siyaseti ile milli ve yerli siyaseti arasında neoliberal bir taşeron olan AKP’nin özelleştirme politikalarını tercih ettiği ve edeceği görülmelidir.
Ulusal İstihdam Stratejisi ile 2014 yılında getirileceği ifade edilen güvenceli esneklik, bir bütün olarak her türlü esneklik şeklinde uygulandı. Ortalama çalışma sürelerinin, hafta sonu ve akşam çalışma sürelerinin artmasına rağmen ücretler reel olarak azaldı. İllegal olan kiralık işçilik uygulaması AKP eliyle OHAL döneminde legal hale getirildi. Kamu istihdam kurumu olarak İŞKUR, sermayeye ucuz emek gücü sağlayan bir “kuruluş” haline getirildi. Özel istihdam büroları denetimsiz bir şekilde emek alanının aktörleri haline getirildiler. Her gün en az 6 işçinin yaşamını yitirdiği bu denetimsiz ve kuralsız emek alanında yükselen işsizlik dalgası, işyerinde mobbingden tacize varan birçok haksızlığı karşı emeği korumasız bırakmıştır.
Seçim meydanlarında istihdam vaadiyle yoksulluğa mahkum ettiği kitlelerin oyuna talip olan AKP, geçici, güvencesiz, sigortasız, staj benzeri ve düşük istihdam politikalarını yıllardır uyguluyor. Kendi politikaları ile artan işsizliğe rağmen istihdam vaadi vermesine herhangi bir toplum kesimi kanmamalıdır.
Önümüzdeki pazar yapılacak yerel seçimlerde bu “vaatlere” bugüne kadar kanan toplum kesiminin ve AKP seçmeninin tercihi, ekonomik anlamda ülkenin gidişatını da etkileyecek. Faiz karşıtıyız denilip faizin artırılması, emekçiden yanayız denilip ücretlerin düşürülmesi, emekten yana sendikaların kısıtlanıp yandaş sendikacılığın inşa edilmesi, AKP’nin emek değil sermaye partisi olduğunu gösteriyor.
Milyonlarca emekçinin sofrasına otururken sorması gereken sorular birikmiş durumdadır. “Ben daha çok çalışmama rağmen neden daha zor geçiniyorum? İstihdam seferberliği varsa neden etrafımızda işsizler çoğalıyor? 17 yıldır yapılmayan istihdamın sözü neden şimdi veriliyor? Gençler daha eğitimli olmasına rağmen neden daha çok işsiz kalıyor?” Sorular uzar gider. Yanıt ise sandıkta.
Dipnotlar:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.