İngiltere’deki Brexit anlaşması oylamasında Muhafazakar Parti tarihi bir yenilgi aldı. Erken seçimden güvensizlik oylamasına, ekonomik daralmadan Birleşik Krallık’ın parçalanmasına kadar çeşitli krizler kapıda
İngiltere Parlamentosu’ndaki Brexit anlaşması oylamasında sürpriz yaşanmadı. Theresa May’in başında olduğu hükümetin süreç yönetimindeki başarısızlık sonucunda Muhafazakar Parti 202’ye karşı 432 oyla tarihi bir yenilgi aldı. Erken seçimden güvensizlik oylamasına, ekonomik daralmadan Birleşik Krallık’ın parçalanmasına kadar çok çeşitli krizler kapıda
İngiltere’nin AB’den ayrılmasına ilişkin iki yıldır yürütülen Brexit sürecinin son halkası olarak AB temsilcileri ve Theresa May hükümeti arasında hazırlanan anlaşma İngiltere Parlamentosu’nda oylandı.
Oylamada sürpriz yaşanmadı, 202’ye karşı 432 oyla anlaşma reddedildi. Bu, bir Muhafazakar Parti hükümetinin 1924’ten bu yana aldığı en ağır yenilgi olarak kayda geçti.
Böylece -taraflar mevcut pozisyonlarını değiştirmedikleri durumda- İngiltere AB’den anlaşmasız ayrılmış olacak.
İngiltere’de 2016’daki referandumun ardından David Cameron hükümetinin istifasıyla başlayan Brexit süreci, Theresa May’in Muhafazakar Parti’nin ve hükümetin başına geçmesiyle giderilmiş gibi bir izlenim uyandırsa da her geçen gün, özellikle de son dönemde giderek belirsiz ve sorunlu bir hal aldı.
2,5 yıl süren görüşmeler ve nihayetinde AB temsilcileriyle imzalanan Brexit anlaşmasına sadece muhalefetten değil, hükümet içinden de itirazlar yükseldi. İtirazların odak noktasını “backstop” olarak nitelendirilen düzenleme oldu.
“Backstop”, Brexit sonrası AB ile İngiltere arasındaki serbest ticaret anlaşması nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Birleşik Krallık’ın parçası Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasında fiziki sınır olmamasının garanti altına alınmasını amaçlıyor. AB ile May hükümetinin imzaladığı anlaşma ise taraflardan birinin bu sürece tek taraflı olarak son verememesini öngörüyor. Anlaşmaya karşı çıkanlar, bunun, Birleşik Krallık’ın tamamında gümrüklerin kontrol edilememesi anlamına geleceğini vurguluyor.
En büyük korku ise Kuzey İrlanda’nın fiilen İrlanda Cumhuriyeti’nin bir parçası haline gelmesi ve Kuzey İrlanda gibi 2016’daki referandumda Brexit’e karşı çıkan İskoçya’da yeniden bağımsızlık referandumu yapılması. Yani Birleşik Krallık’ın parçalanması.
İtirazlara karşın May’in “hükümetin anlaşmanın topyekun arkasında olduğu”na ilişkin sözlerine tepki gösteren iki bakan May’i “yalancılıkla” suçlayarak görevlerinden istifa etti.
May’in istifalar sonrası “Ya benim anlaşmam kabul edilir ya da AB’den anlaşmasız ayrılmanın sonuçlarına katlanırız” sözleri “dayatma” olarak yorumlandı ve partinin önemli bir bölümü May’e cephe açtı. Aralık ayındaki ilk görüşmelerde Muhafazakar Partili vekiller önce “Brexit sürecinde ipler hükümette değil parlamentoda olsun” diye özetlenebilecek bir önergeyi kabul ettirdi, ardından da May hakkında güvensizlik oylaması istedi. May güvensizlik oylamasından çıkabilse de süreci yönetmedeki başarısızlığını kabul ederek önümüzdeki genel seçimde partinin başında olmayacağını açıkladı.
Görüşmelerin krizli yürümesi üzerine May, oylamayı bir ay sonraya, 15 Ocak’a öteledi. Bu hamle de anlaşma karşıtlarının tepkisini topladı.
Brexit anlaşmasının reddedilmesinin ilk sonuçları siyasal arenada olacak.
Avam Kamarası hükümete anlaşmanın reddi halinde üç gün içinde bir B planı sunma şansı tanımıştı. Ancak B planına dair May hükümetiyle AB arasında bilinen bir uzlaşı veya anlaşma metni yok.
Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn anlaşmanın reddedilmesi halinde derhal erken seçim çağrısı yapacaklarını, çağrının kabul görmemesi halinde hükümet aleyhinde güvensizlik oylaması isteyeceklerini söylemişti. May ise erken seçimin hiçbir soruna çözüm olmayacağını savunarak bu teklife kapıyı kapamıştı. May’in bu durumda güvensizlik oylamasıyla karşılaşması muhtemel.
Olası güvensizlik oylamadan galip çıkması ise rahatlaması anlamına gelmeyecek. Zira kendi vekilleri tarafından güvensizlik oylamasına tabi tutulan, hazırlattığı anlaşmasına kendi partisinden ve koalisyon destekçilerinden dahi veto yiyen, başarısızlığını kabul edip gelecek seçimde partisinin başında olmayacağını da ilan eden ama buna rağmen hiçbir çözüm çağrısına da karşılık vermeyen bir hükümet lideri konumuna düşmüş olacak.
Brexit uygulamasının geciktirilmesi veya ikinci bir Brexit referandumu ise bir başka gerilim konusu. Zira bu seçenekler, “halk iradesinin hayata geçmemesi” olarak tartışılıyor ve bu yolun tercih edilmesi halinde bundan sonraki referandumların da meşruiyetinin zarar göreceği dillendiriliyor. Gerek Muhafazakar Parti gerekse de İşçi Partisi bu yola başvurmayacağına ilişkin açıklamalar yapmıştı.
Anlaşmasız çıkışın maliyeti hem İngiltere hem de AB tarafı için yüksek. Zira bu durumda “gümrüksüz ticaret” devri bitecek ve yeni bir ticaret anlaşması imzalanana kadar Dünya Ticaret Örgütü’nün gümrük rejimi geçerli olacak. Sözgelimi İngiltere-Fransa sınır kapısı Dover’da ve iki ülkenin limanlarında 6 ay boyunca aksaklıklar yaşanacak.
Ekonomi uzmanları anlaşmasız çıkışın yaratacağı tahribat sonucunda ülke ekonomisinin daralmaya (resesyon) kadar gidebileceğine dikkat çekiyor. İngiltere Merkez Bankası da halihazırda %4,1 olan işsizliğin %9’lara varabileceğini, %2,4 olan enflasyonun %6,5’e fırlayabileceğini belirtiyor.
İlgili haberler:
Sendika.Org