Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilen barış akademisyenlerinin yargılamaları başlıyor. 28 Ocak’ta görülecek ilk duruşmada yargılanacak olan Doç. Dr. Gül Köksal, “Barış, eşitlik, adalet, özgürlük, laiklik istiyoruz ve de halen bunun peşindeyiz” dedi
Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilen barış akademisyenlerinin yargılamaları başlıyor. 28 Ocak’ta görülecek ilk duruşmada yargılanacak olan Doç. Dr. Gül Köksal, “Barış, eşitlik, adalet, özgürlük, laiklik istiyoruz ve de halen bunun peşindeyiz” dedi ve duruşmaya katılım çağrısı yaptı
“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı barış bildirisini imzaladıkları için yüzlerce akademisyen örgüt propagandası gerekçesiyle bir yılı aşkın süredir yargılanıyor. Kocaeli Üniversitesi’nden barış akademisyenleri 28 Ocak’tan itibaren hakim karşısına çıkacak.
Kocaeli Üniversitesi’nden 19 barış akademisyenin, diğer davalarda olduğu gibi ağır ceza mahkemelerinde dağınık şekilde yargılanacak. Doç. Dr. Gül Köksal’ın duruşması ile başlayacak olan yargılama sürecinde, ilk duruşmaların nisan ayında tamamlanması bekleniyor.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülecek olan duruşma öncesinde Gül Köksal, Sendika.Org’a konuşarak hem ihraç edilme süreçlerini anlattı hem de duruşmaya katılım çağrısı yaptı.
Köksal ilk olarak, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Sadettin Hülagü’nün “Gereği yapılacak” açıklaması sonrası barış akademisyenlerinin 15 Ocak 2016’da ev baskınları ile gözaltına alındığını hatırlattı.
Gözaltı sürecine ve sonrasında toplumsal muhalefet ile kurulan dayanışma ağına dair gözlemlerini paylaşan Köksal, şunları kaydetti:
Ben İstanbul’da yaşadığım için gözaltına alınmamıştım. Arkadaşlarım alınmıştı. Hemen Kocaeli’ye gittim. Adliyenin önünde yığınla insan vardı. Bir sürü de avukat vardı aralarında. Mesela ben ifade verirken iki avukat vardı, kendilerini hiç tanımıyordum. İfadelerin alınması sırasında da toplamda 20’ye yakın avukat vardı. Şimdi de halen yanımızdalar. Yalnız olmadığını hissetmek, o kırılgan durumda insana iyi geliyor. Ben bu süreçte Kocaeli’de hep bunu hissettim. Bütün bu süreçte Kocaeli Dayanışma Akademisi’ni var eden şey ise, öğrenciler, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler, halk, emekçiler, Öğrenci Kolektifleri ve diğer öğrenci grupları, EMEP, Halkevleri, Makine Mühendisleri Odası gibi pek çok kurum yanımızdaydı. Bu bize güç verdiği gibi aynı zamanda diri de tutuyor. Sorumluluklarımızı bir kez daha görmeyi ve yılmamayı sağlıyor. Sadece Kocaeli’de değil, Türkiye’nin hatta dünyanın birçok yerinden dayanışma ve destek özellikle baskının arttığı zamanlarda insana iyi gelen şeylerdi.
1 Eylül 2016 tarihli 672 sayılı KHK ile ihraç edildiklerini ve birkaç gün içinde toplanarak “Kenti ve öğrencilerimizi terk etmeyeceğiz” dediklerini aktaran Köksal, ihraç sonrası sürece ilişkin şunları söyledi:
Hepimiz 5 Eylül’de toplanmıştık Kocaeli’de. Toplantıda ne yapacağımızı konuştuk; çünkü bir hafta içinde odaları boşaltma zorunluluğu vardı. Biz o gün ‘Kenti ve öğrencileri terk etmeyeceğiz, devlet bize maaş verdiği için akademisyen değiliz. Biz burada halk için üretmeye devam edeceğiz. Ve de sonuçta bir arada olmaya ve kendi dayanışma akademimizi kuracağız’ demiştik. Bu kararı o gün almıştık.
Aynı günün sabahı Kocaeli Üniversitesi Anıtpark Yerleşkesi’ndeki Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanlığı tarafından arandığını söyleyen Köksal, “Hiç unutmuyorum, benim için çok ağır bir konuşma olmuştu. ‘Odanızın anahtarı değiştirildi, eşyalarınızı gelip güvenlik görevlisiyle alabilirsiniz’ dediler. Halbuki 7 Eylül’e kadar süre vardı. Sıkıntı olacağını o anda anladık ve hemen organize olduk” dedi.
Anıtpark Yerleşkesi’nden başlayarak ihraç edilen tüm akademisyenlerin odalarını dolaşıp, odaların önünde konuşma yaparak bunu bir eyleme dönüştürdüklerini belirten Köksal, şunları anlattı:
7 Eylül’de Anıtpark’a gittik. Sevgili avukatlarımız Murat Özveri, Elvan Olkun, Ali Haydar Konca, birçok kişi her zaman olduğu gibi öğrencilerimiz de yanımızdaydı. 45 dakika bizi kapıda tuttular, içeri almadılar. Bana önce tek başıma girmemi söylediler ama bunun hakkımız olduğunu söyledik, direndik ve yerleşkeye girdik. İnlete inlete o koridorlara girdik, çıktık. Sonra Umuttepe’ye de öyle girdik çünkü ben atıldığım için kimliği teslim etmiştim. Arabalarla Umuttepe’ye girdik, en son Tıp Fakültesi’nde de eylemi sonlandırdık. O eylem ilk biz atıldığımız için örnek oldu, sonra başka şehirlerde de devam etti.
Köksal sözlerinin devamında, “Hep birbirimize destek olduk. Kimse diğerini yalnız bırakmadı. O açıdan önemliydi. İlki duruşma benimle olunca bu da bir şeref oldu aynı zamanda. Yine birlikte olacağız” dedi.
“Ortada siyasi iktidarın bir suçu var ve biz bu suçun parçası değiliz. Kabul etmiyoruz. Barış, eşitlik, adalet, özgürlük, laiklik istiyoruz ve de bunun halen peşindeyiz” diyen Gül Köksal, 28 Eylül 2016’da Kocaeli Dayanışma Akademisi’ni kurduklarını hatırlattı:
Atölyeler halen devam ediyor. Çünkü biz üreterek var olan kişileriz. Yaptığımız işin de önemli değerli olduğunu düşünüyoruz. Bizimle birlikte üretmek, yan yana olmak isteyen demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, öğrencilerimiz var. Sonuçta direnişin en temel şeylerinden biri eleştirel bilgi üretmek ve bunu toplumsallaştırmak. Bulunduğumuz her ortamda bunu yapmaya çalışıyoruz.
Barış akademisyenlerinin bir yılı aşkın süredir devam eden davalarını da değerlendiren Köksal, “Böl, parçala, yönet… Bu kadar dağınık ve parçalı olması çok büyük sıkıntı. Neyse ki akademisyenlerin dava koordinasyonundaki arkadaşlarımız, avukatlarımız, gazeteci arkadaşlarımız bir şekilde koordine olunması açısından takip edilip, yayımlanması, arşivlenmesi konusunda büyük emek veriyorlar” ifadelerini kullandı.
27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşmaya katılım çağrısı yapan Gül Köksal, “Aynı gün diğer barış akademisyenlerinin de duruşması olacak. Herkesi ‘Bu suça ortak olmayacağız’ şiarının arkasında bir arada olmaya çağırıyorum” dedi.
Sendika.Org (Gül Gündüz)