Hak ve hukuk örgütleri, 2 yıl 6 ay hapis cezasına verilen barış bildirisi imzacısı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı için İstanbul Tabip Odası’nda basın açıklaması yaptı
Hak ve hukuk örgütleri, 2 yıl 6 ay hapis cezasına verilen barış bildirisi imzacısı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı için İstanbul Tabip Odası’nda basın açıklaması yaptı
Bianet’in haberine göre, hak ve hukuk örgütleri, 2 yıl 6 ay hapis cezası verilen barış bildirisi imzacısı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı için İstanbul Tabip Odası’nda basın açıklaması yaparak “Şebnem Korur Fincancı’nın ve barış akademisyenlerinin yanındayız” dedi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladığı için dosyaya sonradan eklenen delillerle beraber “Terör örgütü propagandası” suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti.
Hak ve hukuk örgütleri adına ortak açıklamayı İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Dr. Pınar Saip’in okuduğu toplantıda, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) adına Veysi Eski, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) adına Gökmen Yeşil, Toplum Ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) adına Rengin Ergül, Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) adına Ruhat Sena Akşener, Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) adına Dr. Ümit Biçer katıldı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) adına Dr. Ümit Biçer söz alarak şunları söyledi:
Şebnem Korur-Fincancı, 1993’te Baki Erdoğan’a yapılan işkenceyi, 1995’te Mersin’de çocukların işkence gördüğünü, 1999’da Süleyman Yeter’in insanlık dışı eylem ve işkencelere maruz kaldığını kanıtladı. Filistin’de işkencenin kanıtlanması için raporlar düzenledi. Bahreyn’de işkence sonucu yaşamını yitirmiş genç için, Mavi Marmara gemisinde şiddete ve işkenceye maruz kalanlar, Cizre’de öldürülen insanlarla ilgili raporların hazırlanmasında etkili oldu. Fincancı bugüne kadar akademisyen davalarında görülen en ağır ceza ile cezalandırıldı. Barış ekseninde bakıldığında bunu madalya olarak nitelendirse de verilen ceza bugün ülkede karşı karşıya kaldığımız hukuksuzluğun bir ifadesi.
Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan ise konuşmasında şunları belirtti:
Barış konusundaki talepleriyle yargılanan akademisyenler arasında Şebnem Korur Ficancı’ya verilen cezanın bir sebebi var. Bu da toplumda tepki gösterip ses çıkartabilecek olan gazeteciler ve akademisyenlerden sonra hedefe insan hakları kuruluşlarının alındığını gösteriyor. Fincancı, akademisyen ve tabipliğinin yanı sıra TİHV başkanı. Burada sesi kesilmek istenen Fincancı şahsında Türkiye insan hakları hareketi oluyor. Ne onun hapse girmesini ne de sesimizi kesmeyi kabul ediyoruz. Mücadalemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) adına söz alan Ruhat Sena Akşener ise şunları kaydetti:
İnsan hakları savunucuları olarak yaşadığımız baskılar hepimizin malumu. Şebnem hocanın yeri bizim için yeri çok kıymetlidir ve sembol bir isimdir. Biz hak savunucuları olarak insan hakları ihlallerini raporlamaya ve kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. Uluslararası hareketimizle ve Türkiye’deki diğer insan hakları kurumlarıyla birlikte bu cezayı kabul etmiyoruz ve her türlü zorlukta Şebnem hocayla beraber hareket edeceğimizi bildiriyoruz.
Toplum Ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) adına söz alan Rengin Ergül, “İnsan hakları ihlallerini, hakikati belgelediği hakikati için bu ceza Şebnem hocaya verildi” diyerek avukatlar ve insan hakları kurumları olarak barış akademisyenlerinin yanında olmaya devam edeceklerini belirtti.
Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) adına Veysi Eski, Fincancı’nın hedefe konulmasının nedeninin Cizre’ye ilişkin bir mesele olduğunu ifade ederek, “Şu anda yargının hali pürmeali hakikatle mücadele mahkemeleri haline dönmüş durumdadır. Şebnem hoca söz konusu raporunda hakikati ortaya koyduğu için en yüksek cezaya çarptırıldı. Onlar hakikatle mücadelenin peşinde. Yargıya yeniden bir tanımlama getirmemiz gerekiyor. Bu saldırının temelinde hakikatle mücadele var” dedi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) adına Gökmen Yeşil ise şunları ekledi:
Ülkemiz uzun bir süredir, özellikle de son yıllarda artarak devam eden kitlesel işkence vakalarıyla baş başa kalmış durumda. Son üç yıldır yaşanan her türlü işkence vakası raporlaştırıldı; kemik kırıklarından elektriğe, cobla tecavüzden cinsel saldırıya. İşkence vazgeçilmez bir soruşturma biçimi olarak bu topraklarda kullanıldı ve hala tek soruşturma biçimi olarak kullanılıyor. Mesleğini evrensel ilkelere göre yapmak isteyen insanların cezalandırılma isteminin sebebini bu nedenle anlayabiliyoruz. Çünkü onlar aracılığıyla bu işkenceler dünya kamuoyuna duyuruluyor. Gerici yönetimlerin en başta sesini kısması gereken örgütlerin başında insan hakları kuruluşları gelir. Tüm sesi çıkanları susturmaya yönelik bir cezalandırma girişimi Şebnem hoca şahsında veriliyor. Sesi çıkanların yanında olmaya omuz vermeye devam edeceğiz. Bu ülkede işkence var ve bu tüm dünyaya duyurulacak. 2 yıl 6 ay hapis cezası geçer. Ama işkence suçundan mahkum olanlar beklesinler. Bizler hocalarımızın yanındayız.
Ortak basın açıklamasını okuyan Pınar Saip, konuşmasının başında “Şebnem hocayla aynı sıraları paylaşmış olmaktan gurur duyuyorum” diyerek açıklamada şu ifadelere yer verdi:
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya bugüne kadar görülen barış akademisyenlerinin davaları içinde en yüksek ceza verilmiştir. Bunun gerekçesi, imza attığı bildirinin yanı sıra ağır insan haklarına ihlallerine ilişkin olarak basına verdiği röportajlar ve hazırladığı raporlar, yani aslında ısrarla sürdürmüş olduğu insan hakları savunuculuğu faaliyetleridir. Sadece ve sadece hakikate tanıklık eden, hakikatin kaydını tutan ve onu görünür kılmak için zorbalığa direnen vicdanın sesi, insan hakları savunuculuğu cezalandırılamaz.
Açıklamaların ardından konuşan Fincancı, verilen hapis cezasının kendisine değil insan haklarına yönelik olduğunu söyledi:
90’lardan beri insanlığa karşı suçları raporlaştırdık ama hiçbir zaman Cizre kadar ‘ağır bir suç’ işlemedik. Bu yargılamalarda sadece biz ceza almadık. Bütün akademisyenler ayrımsız bir şekilde cezaya maruz kalıyor. Ancak bu cezalar bizim insanlığa karşı işlenen suçlara karşı verilmiş madalyalarımızdır.
Açıklamaya destek veren kurumlar şöyle:
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İstanbul Tabip Odası (İTO), Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İnsan Hakları Derneği (İHD).
İlgili haberler:
Sendika.Org